ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Osmanlılar'da Basın Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Osmanlılar'da Basın Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlılar'da Basın

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258048
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Osmanlılar'da Basın I231076_gsli

Osmanlılar'da Basın Empty
MesajKonu: Osmanlılar'da Basın   Osmanlılar'da Basın EmptyPaz Haz. 06, 2010 6:13 am

Osmanlı Devletinde İbrahim Müteferrika tarafından 1727’de ilk Osmanlı
resmi matbaasının kurulmasından sonra, belli bir çevre içinde
haberleşme, risaleler aracılığıyla olmuştu. Matbaanın kullanılışından
yaklaşık bir asır sonra Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa tarafından
Kahire’de 1828’ yılında Türkçe ve Arapça olarak Vakayi-i Mısriyye adlı
resmi vilayet gazetesi yayınlandı.
İkinci Mahmud Han devrinde 11 Kasım 1831 yılında İstanbul’da Takvim-i
Vekayi adlı resmi gazete çıkarıldı. Türkçenin yanında; Arapça,
Fransızca, Rumca ve Ermenice de yayınlanan Takvim-i Vekayi’nin basılması
için İstanbul’da Takvimhane matbaası kuruldu. Takvimhane nazırı olarak
da Es’ad Efendi tayin edildi. Haftalık olan bu gazetede resmi devlet
haberlerinden başka iç ve dış dünya hadiselerine de yer verildi. Ancak
Sultan İkinci Mahmud Hanın vefatından sonra sadece resmi devlet
haberlerine yer verildi. Yıllık abonesi 120 kuruş olan bu gazete beş bin
adet basılıyor, belli başlı devlet adamlarına ve memurlara şehir ve
kasaba ileri gelenlerine, yabancı devlet temsilciliklerine
dağıtılıyordu. Önemli hadiseler olduğu zaman Varaka-i Mahsusa adıyla
özel ilaveleri de yayınlanıyordu. Tanzimattan sonra bir ara yayını
durdurulan Takvim-i Vekayi, 1855'ten sonra, Meclis-i Ali-yi Tanzimat
Nizamnamesi'ni ve bu müessesenin hazırladığı nizamnameleri yayınlamakla
resmi gazete olma hüviyetine daha çok yaklaştı. 1860’tan sonra tamamen
devletle ilgili belge ve nizamnameleri yayınlayan Takvim-i Vekayi
1878’de kapandı. Ancak üç yıl sonra 1881’de yeniden yayınlanmaya
başladı. 4 Kasım 1922 tarihine kadar 4609 sayısı yayınlandı. Ankara
hükumeti tarafından 2.1.1922’de Resmi Ceride 1.2.1928’de Resmi Gazete
adını alarak yayınına devam etti.

Takvim-i Vekayi’den başka, yabancı devletler nezdinde Osmanlı
menfaatlerini korumak için Sultan Mahmud Han, Alexander Blacque Bey’e Le
Moniteur Ottoman adlı Fransızca bir gazete de çıkarttırmıştı. Bu
gazetenin, Takvim-i Vekayi’nin Fransızcası olduğu da söylenmektedir.

Sultan Abdülmecid Han tahta geçince, 1840’ta Türkçe yayınlanan Ceride-i
Havadis adlı gazeteyi neşrettirdi. Başında, William Churchill adlı bir
İngiliz gazetecisi vardı. 1850 yılından sonra bu iki Türkçe gazeteden
başka Fransızca, İtalyanca, Rumca, Ermenice ve Farsça olmak üzere on
altıya yakın gazete yayınlanmaya başladı. 1864 yılında William
Churchill’in ölümünden sonra oğlu, Ceride-i Havadis gazetesini kapatıp
Ruzname-i Ceride-i Havadis adlı gazeteyi çıkarmaya başladı.

Türkler tarafından çıkarılan ilk özel gazete, 21 Ekim 1860’ta neşredilen
Tercüman-ı Ahval’dir. Sahibi Çapanoğlu Agah Efendi, başyazarı Şinasi
olan bu gazete, bir haber gazetesi olmaktan ziyade, hükumet tenkidine
kadar bugünkü gazetecilikte görülen pekçok şeyin menşeini teşkil eden
hususlara yer verirdi. İlk zamanlar haftada bir, sonra üç, sonra Cuma
hariç her gün yayınlandı. Ancak siyasi şartlar ve basında giderek artan
rekabet karşısında 11.3.1866’da yayın hayatına son verdi. Tercüman-ı
Ahval gazetesinden ayrılan Şinasi, 27 Haziran 1862’den itibaren Tasvir-i
Efkar’ı çıkarmaya başladı. Osmanlı ülkesinde Avrupai fikirlerin
yayılmasına, dil tartışmasını ortaya atarak devletin bölünüp
parçalanmasına yönelik akımların gelişmesi için çalışan, devletin temel
politikalarını ve hükumetin icraatını tenkid eden muharrir ve yazarların
çalıştığı Tasvir-i Efkar gazetesi, daha çok fikir gazetesi özelliğini
taşıyordu.

Bu özelliği sebebiyle gazeteye ilgi artıp, trajı yükseldi. Şinasi ve
Namık Kemal Avrupa’ya kaçınca, Recaizade Ekrem tarafından çıkarıldı.
Fakat kamuoyundaki etkisini giderek kaybeden Tasvir-i Efkar 830 sayı
çıktıktan sonra 1866’da kapandı.

İlk Türk dergisi ise, 1850’de yayınlanmaya başlayan Vekayi-i
Tıbbiye’dir. Meslek dergisi özelliğinde olan bu dergiden başka Temmuz
1862’de Münif Paşa tarafından Mecmua-i Fünun yayınlanmaya başladı. Ancak
1864’te kolera salgını yüzünden yayınını durduran Mecmua-i Fünun,
1866’da yeniden yayınlanmaya başladıysa da kısa bir müddet sonra yayına
ara verdi. Üçüncü defa 1883 yılında tekrar yayınlanmaya başladı. Fakat
yeniden kapandı. Mir’at-ı Mecmua-i İber-i İntibah ve devamı olan
İbretnüma ile Ceride-i Askeriyye de ilk çıkan dergilerdendir.

1860’tan sonra Türkçe basınının, devlet ve hükumet ile hükumet ricaline
karşı tutum alması, diğer dillerde yayınlanan gazetelerin de Osmanlı
Devletinin bütünlüğünü bozmaya yönelik yıkıcı yazılar neşretmeleri
üzerine, saltanatı, hükumeti, Osmanlı toplumunu meydana getiren
milletleri ve dinlerini saldırılardan koruyabilmek için bazı tedbirler
alındı. 1860’ta özellikle yabancı basından şöyle bir taahhütname
alınmaya başlandı:

“Osmanlı hükumetini, diğer devletlerle münasebetlerini, memurların
çalışmalarını tenkid etmemek; başyazıları önceden Basın Bürosuna
bildirip tasdik ettirmek, Basın Bürosunun tasdik etmediği haberleri
yayınlamamak, Avrupa gazetelerinde çıkan yazıları düzeltmek gayesiyle
Basın Bürosunca verilecek yazıları aynen yayınlamak...” gibi.

Bu doğrultuda yapılan uygulamalar birçok şikayetlere sebeb oldu.
Tanzimatın getirdiği eşitlik ve kanunlara dayanan uygulama ilkelerinin
çiğnendiğini ileri süren yabancı basın mensupları, kapitülasyonlardan
faydalanmak istediler. Yabancı gazeteleri ve gazetecileri cezalandırma
veya yasaklama teşebbüsleri karşısında, yabancı devlet elçilerinin basın
hürriyetinin sınırlarını belirleyici bir kanun bulunmaması ve kendi
konsolosluk mahkemelerinde muhakeme edilmek istemeleri sebebiyle kanuni
düzenlemeye gidildi. 1864’te Matbuat Nizamnamesi çıkarıldı.

Bu dönemde İstanbul’da devletin yarı resmi gazetesi olan Fransızca
Journal de Costantinople, İngilizce The Levant Herald, Fransızca Courier
d’Orient, Rumca Bizantis, Bulgarca Bulgaria, Ermenice Megs, Masis,
Avedapar ve Tar gazeteleri çıkıyordu. İzmir, Kahire, Beyrut gibi
şehirler başta olmak üzere diğer şehirlerde de azınlıklar ve Müslümanlar
tarafından hayli gazete yayınlandı. Ayrıca yine İstanbul’da Mecmua-i
Havadis ve Münad-i Erciyas adlı Anadolu gazeteleri de yayınlanıyordu.

1864’te Matbuat Nizamnamesi'nin düzenlenmesinden sonra, Türk basın
hayatı yeni bir devre girdi. Bu nizamname, ön sansürü bütünüyle
kaldırıp, yabancı basının sorumsuzluklarına da sınırlar getirmişti.
Nitekim Nizamname'nin üçüncü maddesi, yabancıların da yerliler gibi
muamele göreceklerini hükme bağladığından, kapitülasyonların basın
alanına da yayılması önlenmiş oluyordu.

Nizamname ile daha önce kurulmuş olan Babıali Tercüme Odası, Matbuat
Müdürlüğü gibi kurumlara yeni vazifeler veriliyordu. Siyasi özellikteki
yayınlara ruhsat vermek, yayınların muhtevasını kontrol etmek,
gazetelere verilecek resmi ilanları hazırlamak, Avrupa’da Osmanlı
Devleti aleyhinde yayın yapan gazete ve kitapların ülkeye girmesine mani
olmak, bu kaidelere aykırı davrananlar hakkında para ve hapis
cezalarını uygulamak bu vazifeler arasındaydı.

Nizamname, bir ön sansür koymuyordu ama, ağır para ve hapis cezalarıyla,
başta padişah olmak üzere, bütün idareyi (bakanlar, meclisler,
mahkemeler, devlet kurumları ve memurlar), yabancı devlet başkanları ve
temsilcilerini, suçlayıcı ve kötüleyici yayınlardan koruyordu.
Nizamname, umumi çizgileriyle 1909 yılına kadar yürürlükte kaldı.

1867 senesinde Ali Süavi de çıkardığı Muhbir Gazetesi'nde hükumeti daha
sert bir dille tenkid etmeye başladı ise de, kısa süre sonra kapandı.

Matbuat Nizamnamesi'nin boşluklarından faydalanan basının hükumet
erkanını sert bir şekilde tenkid etmesi üzerine 1867’de basını kontrol
maksadıyla bir kararname çıkartıldı. Sadrazam Ali Paşa tarafından, aynı
zamanda kendi mevkiini kuvvetlendirmek düşüncesi ile hazırlanan bu
kararnameye Ali Kararnamesi denildi. Bundan sonra basına karşı sert
tedbirler uygulandı. 1867 yılında İngilizce olarak çıkan The Levant
Herald gazetesi de, Yunanlıların, Girit ihtilalcilerini destekleyen
hareketlerini övdüğü için kapatıldı. İstanbul’daki İngilizce
gazetelerden, The Levant Times, bir de Bulgarca nüsha çıkarıp, Bulgar
kavmiyetçiliğini destekleyen yazılar yayınlayarak Osmanlı Devletinin
parçalanmasına çalıştı. Bu dönemde Arap kavmiyetçiliğini teşvik için
Avrupa’da Arapça yayınlanan gazetelere karşı, Babıali’nin maddi
desteğiyle İstanbul’da Arapça El-Cevaib gazetesi yayınlandı.

Hükumetin kendilerine verdiği vazifelere gitmeyerek Avrupa’ya kaçan Ali
Süavi, Namık Kemal ve Ziya paşalar, gittikleri yerde Prens Mustafa Fazıl
Paşa ve Agah Efendi ile buluşarak; Muhbir, Ulum, Hürriyet, İttihad
adında çıkardıkları gazetelerde Babıali’nin aleyhinde yazılar yazdılar.
Dergilerin mali kaynağını mason locasına kayıtlı olan Mustafa Fazıl Paşa
karşılıyordu. Bu sırada İstanbul’da; Eğribozlu Mehmed Arif tarafından
Ayine-i Vatan, Şakir Efendi tarafından Muhib, Andon Efendi tarafından
Muhibb-i Vatan gazeteleri de yayınlandı. Daha sonra bu gazeteler de
çeşitli sebeplerle kapatıldılar.

Mustafa Fazıl Paşa, Sultan Abdülaziz’den affedilmesini isteyerek yurda
dönünce, yurtdışına kaçmış olan ve sürgünde bulunan Yeni Osmanlılar,
1870 sonundan başlayarak yurda dönmeye başladılar. Saraydan gördükleri
para yardımı ile Basiret adlı gazeteyi neşreden Yeni Osmanlıların ılımlı
grubunu teşkil eden Basiretçi Ali ve arkadaşları, Türk ve Müslüman
unsurların çıkarlarını savundular. Basiret Gazetesi bu sebeple 1871’de
on binlik bir tiraja ulaştı. 1870-1871 Alman-Fransız savaşında
Almanya’yı destekleyen yazılar neşreden ve Alman hükumetinden destek
gören Basiret, Çırağan Vak’asından sonra Ali Süavi’nin bir makalesini
yayınladığı için 20 Mayıs 1878’de kapatıldı. Aynı dönemde Ali Raşit ve
Filip Efendi tarafından Terakki Gazetesi çıkarıldı. Haftada altı gün
yayınlanan ilk gazete olarak dikkat çeken Terakki Gazetesi, hukumete
yönelik aşırı tenkitlerinden dolayı 1870 ve 1874'te iki defa kapatıldı.
Ebüzziya Tevfik, Ayetullah Bey, Recaizade Mahmut Ekrem gibi imzaların
yeraldığı Terakki, mizahi Letaif-i Asar ve hanımlar için Hanımlara
Mahsus adlı haftalık ilaveler neşretti. Hakayık-ül-Vekayi adıyla yayın
hayatına devam ettiyse de aynı iddialı tutumunu sürdüremedi. 1870’te
bütün yazıları Ahmed Midhat Efendi tarafından yazılan, sonraları Bedir
adını alan Devir Gazetesi neşredildi.

1872 Haziranında Ahmed Midhat Efendinin idaresine geçen ve daha önce
İskender Efendi tarafından yayınlanan İbret Gazetesi, Yeni Osmanlıların
sözcüsü haline geldi. Namık Kemal’in baş yazarlığını yaptığı bu gazete
25.000 gibi o güne kadar görülmemiş bir tiraja ulaştı ve yayın hayatı
boyunca 12.000'den aşağı düşmedi. Yazarları çeşitli sebeplerle
İstanbul’dan uzaklaştırılan İbret Gazetesi, Namık Kemal’in Magosa’ya
gönderilmesiyle 1873 yılında kapandı. Bu müddet içinde Aşir Efendi
tarafından çıkarılan ve yazı işlerini Ebüzziya Tevfik’in yürüttüğü
Hadika, Ahmed Midhat Efendi tarafından yayınlanan ve okuyuculara faydalı
bilgiler veren Dağarcık Dergisi, Ravdat-ül-Mearif ve Ceride-i Tıbbiye-i
Askeriyye dergileri ile Diyojen’i çıkaran Teodor Kasap Efendi
tarafından çıkarılan Hayal ve Çıngıraklı Tatar gibi mizah dergileri de
neşredildi.

1873 yılında Ebüzziya Tevfik’in siyasi yazılarıyla dikkati çeken ve kısa
süre içinde kapatılan Sirac adlı gazete, yirmi beşinci sayısında
kapatılan ve bir mizah gazetesi olan Latife, haberlere geniş yer
ayırmasıyla tanınan ve akşam ilavesi çıkaran Hülasat-ül-Efkar Gazetesi,
Ahmed Midhat Efendinin çeşitli fıkra ve hikayelerden başka roman
tefrikalarına da yer verdiği Kırkanbar Dergisi, Dolap, Mecmua-i
Nevadir-i Asar, Müteferrika, Revnak adlı gazete ve dergiler yayınlamışsa
da ömürleri kısa ve tesirleri az olmuştur.

1873 yılında memleketin içine düştüğü siyasi ve ekonomik sıkıntılara
ortak ve yardımcı olması beklenen basın ve yayın organları tamamen
devletin karşısında yer alınca, memleketin içine düştüğü sıkıntılar
gözönüne alınarak basına karşı bazı tedbirler alındı. Bu tedbirler
üzerine, Amerikan ve İngiliz misyonerlerinin mali desteği ile geniş bir
Arapça yayın merkezi haline gelen Beyrut’taki basın çevreleri, 1874’ten
sonra kendilerine daha rahat çalışma imkanı veren Mısır’a gittiler.
Midhat Paşanın sadrazamlığı zamanında İstanbul basınına karşı zecri
tedbirler uygulandı. Bu tarihte vilayetlerde yayınlanan gazetelerin
sayısı yirmiyi buldu. Ayrıca devletçe masrafları karşılanarak kurulan
vilayet basımevlerinde yerli ve özel gazete ve kitapların basılmasına da
izin verilince; kültür faaliyetlerini destekleme yolunda oldukça müsbet
adımlar atıldı. Yine aynı dönemde ülkenin dört bir yanında yayınlanan
gazetelerin toplu halde okuyucuların incelemesine sunulduğu
kıraathaneler (okuma salonları) açıldı. Ancak o zamana kadar hiçbir
vergi ve rüsuma tabi olmayan gazetelere, 1874’te, her gazeteye iki
paralık pul yapıştırma mecburiyeti getirildi.

Gazetelerin memleket şartlarını dikkate almamaları, tenkit ve hicivde
ileri gitmeleri üzerine Haziran 1875’te siyasi özellikteki kitap ve
dergilerin ön sansürden sonra yayınlanmasına karar verildi. Aynı yılın
Eylül ayında, 1864 Nizamnamesi’ne “İlave baskıların sadece resmi ilanlar
için kullanılabileceği” maddesi eklendi.

1874’te Münif Paşa tarafından çıkartılan, sanat ve ilim yazılarına yer
veren haftada birkaç defa yayınlanan Mecmua-i Maarif, Agop Baronyan
tarafından yayınlanan ilk tiyatro gazetesi olan Tiyatro, Basiretçi Ali
Efendi tarafından çıkarılan mizah dergisi Kahkaha, Mehmed Arif Bey
tarafından çıkarılan Medeniyet Dergisiyle, Şafak, Afitab-ı Maarif ve
Misbah-ı Felah dergileri de yayınlandı. 1875 yılında, Tevfik Bey
tarafından çıkarılan ve bir mizah dergisi olan Geveze, yine bir başka
mizah dergisi Meddah, Mehmed Efendinin günlük çıkardığı dini bilgiler
neşrederek ilgi gören Sadakat Gazetesi, Teodor Kasap tarafından
yayınlanan günlük İstikbal Gazetesi, Filip Efendinin yayınladığı
Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de çeşitli şahıslar tarafından
devam ettirilen Vakit Gazetesi, Şemseddin Sami’nin başyazarlığını
yaptığı, Rum asıllı Papadapulas tarafından yayınlanan, daha sonra Mihran
Efendi tarafından devralınan Sabah Gazetesi, Mehmed Tevfik Bey
tarafından çıkarılan haftalık mizah dergisi Çaylak ile; bunların dışında
Müsavat, Ümran, Selamet, Mirat-ı İber, Muharrir, Mecmua-i Maarif gibi
kısa ömürlü gazete ve dergiler yayınlandı.

1877’de Midhat Paşanın sadrazamlığı zamanında bir matbuat kanunu
hazırlandı. Bu tasarı mecliste kanunlaşmadan önce meclis dağıldı. İki
bölümden meydana gelen bu kanunun birinci bölümü matbaalara, ikinci
bölümü ise basına ait hükümleri ihtiva ediyordu. Aynı yıl içinde basın
suçlarını yargılayan Meclis-i Ahkam-ı Adliye kuruldu. Harb hali
sebebiyle gazetelerin hükumeti tenkide yönelik yayınlar yapmaları
yasaklandı. Bu suretle Osmanlı basını yeni bir döneme girdi.

1876-1878 senelerinde pekçok gazete ve dergi çıkarıldı. Bunların belli
başlıları; başyazarlığını Ahmed Midhat Efendinin yaptığı Çaylak, Tevfik
Mehmet Bey tarafından çıkartılan Osmanlı Gazetesi, Şemseddin Sami’nin
başyazarlığını yaptığı ve Mihran Efendinin yayınladığı kısa süreli
Tercüman-ı Şark Gazetesi, Türk basınının en dikkate değer gazetelerinden
olan, Ahmed Midhat Efendinin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat Gazetesi,
mizah gazetesi Karagöz, çocuk gazetesi Bahçe’dir.

1878’de memleketin içinde bulunduğu harb hali sebebiyle, Osmanlı
birliğini ve ülkesinin bütünlüğünü bozmaya yönelik yayınlara karşı bazı
tedbirlere ihtiyaç duyuldu. Maarif Nezareti, Matbuat Müdürlüğü ve
Zabtiye Nezaretinin katkısıyla gazeteler üzerinde sansür uygulamasına
gidildi. Hariciye Nezaretinde de dış basınla ilgili Matbuat-ı Hariciye
Müdürlüğü kuruldu.

1878’de çıkmaya başlayan Tercüman-ı Hakikat Gazetesi, Ahmed Mithad
Efendinin başarılı kalemi ile ve hükumeti tenkid etmeyen büyüklere
şantaj, sansasyon özelliğinde olmayan ciddi haberciliğiyle bu devrin en
uzun ömürlü ve itibarlı gazetesi oldu. Daha sonraki senelerde Ahmed
Midhat Efendinin damadı Muallim Naci’nin idare ettiği bir edebi ilave
verdi. Bu son derece ciddi ve terbiyevi bir edebiyat mecmuasıydı.
Çocuklar için haftalık ilaveler verdi. Bu gazetede telif romanlar
tefrika edildiği gibi, batı klasikleri de veriliyordu. Midhat Efendi bu
arada 150’den fazla roman ve ilmi kitap yayınladı. Kitaplar, çekici ve
akılcı bir üsluba sahib olduğundan, okutucu ve öğreticiydi. On dört
ciltlik Avrupa Tarihi, üç ciltlik Dünya Tarihi serileri, o devirde halk
tarafından merakla okundu.

1879’da Ebüzziya Tevfik Bey tarafından Mecmua-i Ebüzziya Dergisi
çıkarıldı. Ebüzziya Tevfik, pekçok kitaplar, yıllıklar yanında bazı
klasik eserler yayınladı. Kütüphane-i Ebüzziya adlı bir kolleksiyon
meydana getirdi. 1879’da Mehmed Ali tarafından iktisadi ve zirai
konulara yer veren 15 günlük Vasıta-i Servet ve 1880’de Vakayi-i Tıbbiye
adlı meslek dergileri de yayınlandı. 1881’de Encümen-i Teftiş ve
Muayene, Maarif Nezareti’nde de Tetkik-i Müellefat Komisyonu kuruldu.
1888’de matbaaların bastığı bütün yayınlara önceden izin aldıktan sonra
basma şartı getirildi.

1891’den önce Tercüman-ı Hakikat’ten başka; on iki bin tirajlı Sabah,
Saadet ve Tarik gazeteleri de çıkarıldı. Jön Türkler hareketinin belli
başlı simalarından olan Murad Bey, 1885 yılında haftalık Mizan Dergisini
çıkarmaya başladı. Bir ara Avrupa’ya kaçan Mizancı Murad, yayınına
Paris’te devam etti. İkinci Meşrutiyetin ilanı üzerine İstanbul’da
tekrar yayınlanmaya başladıysa da uzun ömürlü olmadı; 1909’da tekrar
kapandı.

Kadrosunda Namık Kemal, Abdülhak Hamid Tarhan’ın da bulunduğu Gayret
Gazetesi, 1886 yılında yayınlanmaya başladı. Abdülhalim Memduh,
Tepedelenlizade Kamil, Cenab Şehabeddin gibi kimselerin yazı yazdığı
Muhit Gazetesi 1888’de çıktı. İlkokul çocuklarına temel bilgiler vermek
gayesiyle eğitim ve öğretime yönelik olan Mekteb Dergisi 1891'de kitapçı
Karabet tarafından çıkarıldı. Bir müdet böyle yayınlandıktan sonra 1894
yılında edebiyat dergisi haline geldi, Edebiyat-ı Cedidecilerin
toplandığı bu dergi, okuyucuların ilgisini çekmek için çeşitli edebi
anketler düzenledi. Edebiyat tarihi açısından önemli bir yer işgal eden
Servet-i Fünun Dergisi, Ahmed İhsan (Tokgöz) Bey tarafından 27 Mart
1891’de çıkarılmaya başlandı. Aynı dönemde yayınlanan Malumat adlı edebi
dergiyle edebi tartışmalara giren Servet-i Fünun Dergisinde, Edebiyat-ı
Cedideciler olarak adlandırılacak şair ve yazarlar bir araya geldi.
Ocak 1895’te mecmuanın idaresini Tevfik Fikret aldı ve altı yıllık bir
yayından sonra 1901’de ayrılmasına rağmen yayınına devam etti.

Servet-i Fünunla tartışmalara giren ve önce Artin Efendi tarafından
yayınlanan Malumat Dergisi, 1894’te kapatıldı. 1895’te Baba Tahir
tarafından tekrar yayınlanan Malumat Dergisinde eski edebiyatı savunan
edebiyatçılar toplandılar. 5 Temmuz 1894’te Ahmed Cevdet (Oran)
tarafından yayınlanan ve Türk basınının uzun ömürlü ve tesirli gazetesi
olan İkdam, Latin harflerinin kabulüne kadar devam etmiştir. İkdam’ı
yayınlayan Ahmed Cevdet’e bu yüzden "İkdamcı" takma adı verilmiştir.
1895’te ilk kadın gazetesi Kadınlara Mahsus Gazete çıkarıldı. 1899’da
Mehmed Rıza tarafından yayınlanmaya başlayan Resimli Gazete, 1916 yılına
kadar yayınını sürdürdü. Daha çok tercümeye yer veren ve resimli bir
gazete olan Musavver Terakki 1900’de yayınlanmaya başladı.

Yurt dışındaki basın: Padişaha ve Babıali hükumetlerine karşı olan,
çeşitli vesilelerle Avrupa’ya kaçan devlet aleyhinde bulunan ve
kendilerine; Genç Osmanlılar, Jön Türkler ve İttihatçılar adını veren
kimseler, Avrupa’da çeşitli cemiyetler kurdular. Bu cemiyetlerin ilki
Şinasi, Namık Kemal, Nuri, Refik ve Ayetullah Bey tarafından kurulan
Yeni Osmanlılar Cemiyetidir. Bu cemiyetin reisi Mir’at Gazetesi sahibi
Refik Bey idi. Daha sonra kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Yeni
Osmanlıların yurt dışındaki basın faaliyetlerinin çok üstünde faaliyet
gösterdi. İngiltere, Fransa, Avusturya, İsviçre, Belçika, Bulgaristan,
Romanya, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Mısır, Amerika ve Brezilya’da,
Abdülhamid Han ve Babıali hükumetleri aleyhinde yayın yaptılar. Dış
kaynaklardan ve Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşadan destek gören bu
kimseler, çeşitli gazeteler çıkardılar.

Yurt dışında çıkan bu muhalif basının ekseriyeti Türkçe olmakla
birlikte; Fransızca, Arapça, Almanca, İngilizce ve hatta İbranice olarak
yayın yapıyordu. Bu gazetelerin en eskisi, Ali Süavi’nin Avrupa’ya
kaçmasından sonra Londra’da yayınlamaya başladığı Muhbir’dir. Fransızca
ve İngilizce ekler de veren Muhbir, Mustafa Fazıl Paşanın maddi
desteğiyle 1867-1868 yıllarında 50 sayı kadar yayınlandı. Muhbir’den
sonra Yeni Osmanlıların yayın organı olan Hürriyet, Ziya Paşa ve Namık
Kemal tarafından 1868-1869 yıllarında Londra’da seksen dokuz sayı
çıkarıldı. Ali Süavi’nin, Sadrazam Ali Paşa hakkındaki bir yazısı
üzerine, İngiltere adliyesi tarafından takibata uğrayınca, 1870 yılında
Cenevre’de Ziya Paşa tarafından on bir sayı olarak çıkarıldı. Altmış
üçüncü sayıdan itibaren Namık Kemal gazeteden ayrıldı ve 1869’da yurda
döndü. Ziya Paşa ise 1871’de döndü. Ali Süavi, Mustafa Fazıl Paşanın
verdiği para ile Paris’te Ulum adlı bir gazete çıkarmaya başladı.
1870’de Cenevre’de Hüseyin Vasfi Paşa ve Mehmed Bey tarafından
yayınlanan İnkılab (Paris 1878), Hayal (Londra 1879), İstikbal (Cenevre
1880), Gencine-i Hayal (Paris 1881), Yeni Osmanlılar döneminin yurt
dışında yayınladığı basın organlarıdır. 1895 yılında Ahmed Rıza
tarafından yayınlanan Meşveret, 1897’de Fransızca nüsha da yayınlamaya
başladı. Hükumetin takibi neticesinde Paris’ten ayrılmak zorunda kalan
Ahmed Rıza, Meşveret’i, İsviçre ve Belçika'da yayınlamaya devam etti.
Jön Türk hareketinin ileri gelenlerinden olan Mizancı Murad, 1877’de
Mizan Gazetesini Kahire’de yayınlamaya başladı. Bu gazetede, Hıristiyan
Arap kavmiyetçilerinden Halil Ganem, Fransa’da Türkiye aleyhtarı
yazılarıyla tanınan Albert Koda gibi şahıslar yazı yazdı.

Daha sonra Cenevre’de yayınlanan Mizan bir ara Fransızca olarak da
çıkarıldı. 1897’de İttihad ve Terakki mensuplarından olan İshak Sükuti
ve Abdullah Cevdet tarafından Türkçe ve Fransızca olarak Osmanlı
Gazetesi çıkartıldı. 1900 yılından sonra Londra’da ve Kahire’de
yayınlanan Osmanlı Gazetesi, Abdullah Cevdet’in Viyana sefaretine
doktor, İshak Sükuti’nin ise Roma sefaretine sefir olarak tayin
edilmeleri üzerine, bir müddet kapandı. 1902’den sonra yeniden
yayınlanmaya başladı. Jön Türklerin ikiye ayrılmalarından sonra,
Paris’te toplanan Ahrar Grubuna karşı ortaya çıkan Ekseriyet Fırkasının
yayın organı oldu. Bu dönemde yazı işleri müdürü Hüseyin Siret, idare
müdürü ise İsmail Hakkı Paşa idi. 1896’da Tunalı Hilmi tarafından
Cenevre’de çıkarılan Ezan, 1897’de Kahire’de yayınlanan Kanun-i Esasi ve
el-Katib, 1899’da Cenevre’de yayınlanan İntikam, 1899’da Londra’da
yayınlanan Hilafet, 1900’de Kahire’de Leon Efendi tarafından çıkarılan
Sada-yı Millet, 1901’de Brüksel’de Avlonya mebusu İsmail Kemal
tarafından yayınlanan Selamet Gazeteleri de Padişahın ve hükumetin
yardımları ile hayatlarını idame ettirdikleri halde, Abdülhamid Hana ve
Babıali hükumetlerine karşı çıkan dış basındandır. 1904’te Abdullah
Cevdet tarafından Cenevre’de çıkarılan İctihad Gazetesi bir ara Mısır’da
ve daha sonra İstanbul’da yayınlandı. Prens Sebahaddin ve Ahmed Fazıl
tarafından 1906’da Kahire’de çıkarılan Terakki Gazetesi, adem-i
merkeziyetçilerin yayın organı oldu. Yine bu fikri savunan Şura-yı
Osmani, Yeni fikir ve Hilafet gibi gazete ve dergiler de vardı.

Sultan İkinci Abdülhamid Han, çoğu gayri müslim azınlıkların ve
yabancıların elinde olan ve devlet adına tahsile gidip Avrupalıların
kontrolüne girerek, yaşadığı toplumun değerlerine yabancılaşan sözde
aydınların elindeki basın ve yayın organlarına karşı zamanın siyasi
şartları sebebiyle bazı tedbirler aldı. Müslim, gayri müslim ve Türk
olmayan çeşitli unsurlardan meydana gelen Osmanlı Devletinin dünya
konjonktürü içindeki o günkü yeri bunu icab ettiriyordu. Sultan İkinci
Abdülhamid Han, basını tam serbest bırakıp bazı tedbirler uygulamasaydı,
1908 sonrasında olan hadiseler otuz yıl öncesinden patlak verirdi.
Osmanlı toplumunu sömürmek için bütün yolları deneyen ve bu kirli
maksadlarını gerçekleştirebilmek için türlü hilelere başvuran Hıristiyan
Avrupa devletlerinin saldırılarına, çok daha hazırlıksız yakalanılırdı.
Sultan İkinci Abdülhamid Hanın, aldığı bu tedbirler, Osmanlı toplumu
içindeki Müslümanlara ve Türklere otuz yıllık bir hazırlanma ve dinlenme
dönemi sağlamıştır.

Abdülhamid Hanın basın politikası; devletin parçalanmasını, milletin
düşman kamplara ayrılmasını önlemek gayesine yönelik şuurlu bir adımdır.
Ayrıca Osmanlı Devletini yıkmak için asırlardır uğraşan Hıristiyan
Avrupa devletlerinin tehditleri ve oyunlarıyla, Osmanlı ülkesinin
sosyo-ekonomik yapısından kaynaklanan nazik durum ve 1876-1878
yıllarında meydana gelen, Abdülaziz Hanın hal’i ve şehid edilmesi,
Beşinci Murad’a karşı yapılan hareketler, Ali Süavi baskını ve Rusların
Yeşilköy’e kadar gelmeleri de bu basın politikasını etkilemiştir.

Abdülhamid Hanın uyguladığı bu basın politikasına karşı çıkan ve İkinci
Meşrutiyetin verdiği serbestlikten istifade ederek bir baskınla iktidara
gelen İttihat ve Terakki Fırkası ve daha sonraki iktidarlar, bu
tedbirlerin çok daha şiddetlisini uygulamışlardır. Bunun yanında
Abdülhamid Hanın, matbuata verdiği önem pek fazladır. Şahsına karşı olsa
bile zamanındaki dergi ve gazetelerin mükemmel ve en güzel şekilde
çıkmasını sağlamak için Servet-i Fünun gibi bazı gazete ve dergilere
yardımda bulunduğu, hatta onlar için Avrupa’dan usta elemanlar
getirttiği de bir başka hususiyettir.

İttihat ve Terakki devri: Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine, yurt
dışına kaçmış olanlar yurda döndüler ve yurt dışında yayınladıkları
gazeteleri, İstanbul’da çıkarmaya başladılar. İkinci Abdülhamid Hanın
İkinci Meşrutiyeti ilan ettiği 24 Temmuz 1908 günü toplanan gazeteciler,
gazete müsveddelerini sansüre vermeme kararı aldılar. 25 Temmuz 1908
günü gazeteleri ön kontrolden geçirtmeden piyasaya sürdüler. Bu
gazeteler; Sultan ikinci Abdülhamid Han döneminde yayınlanan İkdam,
Sabah, Tercüman ve Saadet gazeteleriydi ve her biri alelacele meşrutiyet
ve hürriyet savunuculuğuna girip, kadrolarını yenilediler. 24 Temmuz
günü, daha sonra Gazeteciler Bayramı olarak kabul edildi. Kanun-i
Esasi'deki; “Matbuat, kanun dairesinde serbesttir.” hükmü; “Hiçbir
şekilde kablettab’ı (baskıdan önce) teftiş ve muayeneye tabi tutulamaz.”
şeklinde değiştirildi. Sansürün kaldırıldığı bu şekilde ilan edilirken,
1877 (Ramazan-ı mübarek 1294) tarihli İdare-i Örfiyye ve Askeri Mehakim
Kanunu kasten yerinde bırakıldı. 1919 tarihine kadar bu kanuna
dayanarak sansürü aratacak uygulamalarda bulunuldu. Bir çok dergi ve
gazete defalarca kapatıldı. Mesela 1910 yılında Baha Tevfik’in
çıkardığı, Eşek adlı mizahi dergi, kırk bini bulan ilk sayısından sonra
kapatıldı. Ancak Baha Tevfik birkaç defa Divan-ı Harb-ı Örfi karşısına
çıkmak bahasına yılmadı ve dergilerinin biri kapanınca diğerini çıkardı.
Eşek’i; Yuha, El-Malum, Kibar, Alafranga Eşek takib etti. Bu devirde en
fazla gazetesi kapatılan ve mahkemeye çıkan Lütfi Fikri Bey oldu. 1911
ila 1913 tarihleri arasında çıkarmış olduğu Tanzimat Gazetesi tam on
altı defa kapanıp yeniden yayına başlamıştır.

Bu dönemin en bariz özelliği, pekçok gazete ve derginin hep birlikte
Abdülhamid Hanın memleketin içinde bulunduğu nazik durumlar sebebiyle
tatbik ettiği Meşrutiyet öncesi icraatı tenkid etmekti. Sadece
İstanbul’da 1908-1909 senelerinde 353 gazete ve dergi yayınlandı. Bu
sayıya ülkenin dört bir yanında yayınlanan Türkçe gazetelerle yabancı
dilde yayınlananlar da eklenince, birdenbire binlerce yayın ortaya
çıktığı görülür. Bunlar arasında Osmanlı Devletinin parçalanmasını ve
yıkılmasını isteyen her fikrin savunucusu ve sözcüsü olan yayın
organları ortaya çıktı. Böylece memlekette bir fikir anarşisi doğdu.

Eski gazeteler kendilerini yenilemeye çalışırken, Abdullah Zühdü ile
Mahmud Sadık Yeni Gazete’yi; Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit (Yalçın) ve
Hüseyin Kazım (Kadri) Tanin’i kurdular. İktidara muhalif yayınlar yapan
Tanin Gazetesi birkaç defa kapatıldıysa da; Cenin, Renin, Senin ve Hak
gibi değişik isimler altında yeniden çıktı. Yeni Tasvir-i Efkar Gazetesi
de, İttihatcıları destekler mahiyette yayınlar yaptı. Kısa ömürlü
Hukuk-i Umumiyye ile Selanik ve Manastır'da yayınlanan Şura-yı Ümmet,
Rumeli ve Silah gibi gazeteler de İttihat ve Terakki fikirlerinin
savunuculuğunu yaptı. Bunların yanında İttihat ve Terakkinin fikir ve
icraatlarına karşı çıkan partilerin yayın organı şeklinde gazeteler de
ortaya çıktı. Ahrar Partisinin Osmanlı, Mevlanazade Rıfat’ın Hukuk-ı
Umumiyye, Serbesti gazeteleri, Mizancı Murad’ın Mizan’ı, Ali Kemal’in
başına geçtiği İkdam, 31 Mart Vak’asını kışkırtan Derviş Vahdeti’in
Volkan’ı, Cemiyet-i İlmiyye-i İslamiyye’nin Beyan-ül-Hak adlı gazeteleri
bu kısımda sayılabilir. Bu arada çıkan sayısız mizah dergisi de,
kamuoyuna tesir etmeye çalıştı.

Ayrıca bu dönemde, her türlü düşünce, doğudan ve batıdan kaynaklanan her
türlü akım yazıya dökülüp kamuoyuna sunuldu. Her milletin, her
azınlığın, hem kendi dilinde, hem de Türkçe olarak yayınlanan gazeteleri
ortaya çıktı. Komünizmi ve sosyalizmi öven, İştirak, Sosyalist,
İnsaniyet, Medeniyet, İdrak gibi yayın organları bu dönemde yayın
hayatına girdi.

İkinci Meşrutiyetin ilanının ilk aylarında serbestlik içinde bulunan,
dilediklerini yazan, milleti padişah ve devlet adamları aleyhinde isyana
teşvik eden gazete ve dergiler üzerinde, 31 Mart Vak’asından sonra
iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki komitesince, kontrol
sıklaştırıldı. 5 Nisan 1909’da İttihatçılara karşı olan Serbesti
Gazetesi yazarı Hasan Fehmi öldürüldü. Meclise 28 Nisan 1909’da bir
Matbuat Kanunu getirildi. Meşrutiyetin yıldönümünde kanunlaşan ve
Fransız Basın Kanunu esas alınarak hazırlanan bu kanuna göre, gazete
çıkarmakta beyanname esası getiriliyordu. Bu kanunda devletin temelini
sarsmaya yönelik, padişahı, dinleri ve Osmanlı milletini koruyucu, suçu
ve ayaklanmayı kışkırtıcı yazıları frenleyen maddeler de vardı.

31 Mart Vak’asında Tanin başyazarı Hüseyin Cahit zannedilerek bir
milletvekili öldürüldü. 31 Mart Vak’ası bastırılınca kışkırtıcılardan
olan Derviş Vahdeti idam edildi ve İttihatçılara muhalif olan gazetesi
Volkan kapatıldı. İttihatçılara muhalif olan Sadayı Millet Gazetesi
yazarı Ahmed Samim, 9 Haziran 1910’da; Şehrah Gazetesi yazarı Zeki ise
10 Temmuz 1911’de öldürüldüler.

Bu dönemde yayınlanan gazetelerden biri de 1903’te çıkmaya başlayan
Sırat-ı Müstakim’in devamı olan; camilere sandalye konulmasını, müzikli
ibadet edilmesini, İslam dininde reform yapılmasını isteyen Şemseddin
Günaltay, İzmirli İsmail Hakkı, Sa’id Halim Paşa gibi dinde
reformcuların ve Mehmed Akif, Ahmed Hamdi (Aksekili) gibi yazarların
yazdığı Sebil-ür-Reşad Dergisidir. Bu dergi yayımını aralıklarla
Cumhuriyetten sonra da sürdürdü. Bu dönemde yayınlanan dini yazıların
neşredildiği, Ceride-i Sufiye, Sıyt-i Hilafet, İlmiye, Mikyas-ı Şeriat,
Hikmet, Beyan-ül-Hak ve İslam Mecmuası gibi yayın organları da
sayılabilir. İttihat ve Terakkinin Selanik’te yayınlattığı Bağçe,
İstanbul’da yayınlanan İttihat ve Terakki taraftarı Yeni Tasvir-i Efkar,
Milliyet, Hak Yolu, Hürriyet, İttihad, İttifak gazeteleriyle mizah
gazetesi Karagöz, 1909’da çıkmaya başlayan Alemdar, Tazminat, Teşkilat,
Maşrik, Te’sis, Te’minat, Tanzimat gibi adlarla çıkan muhtelif gazeteler
sayılabilir.

İttihat ve Terakki Fırkasının 1913 yılında gerçekleştirdiği Babıali
baskınıyla iktidarı tekrar ele geçirmesinden sonra başlayan Birinci
Dünya Harbi ile birlikte, harb hali sebebiyle basın üzerine mecburi
kontrol getirildi. Sıkı yönetim ve kağıt sıkıntısının etkisiyle pekçok
gazete kapandı ve kapatıldı. Sadece iktidarda bulunan İttihat ve Terakki
yanlısı Tanin, Sabah ve Tasvir-i Efkar gazeteleri ayakta kalabildi. Bu
devirde gazetelerde hususiyetle Türkçülük teması işlendi. Savaş boyunca
iktidarın açıklamaları dışında bir şey yazmak yasaklandı. Sadece “Nihai
zafere kadar harb!” sloganı işlendi. Uygulanan yanlış iç ve dış
politikalar sebebiyle ortaya çıkan kötü neticelerin yazılması
yasaklandı. Savaşın beklenenden uzun sürmesi üzerine 1917’den sonra
umumi barış temasının işlenmesine başlandı. 1917’de Asım ve Hakkı Tarık
Us tarafından Vakit, ertesi yıl yayınlanmaya başlayan Akşam gazeteleri
uzun ömürlü oldular. 1918 yılında Celal Nuri İleri tarafından Ati (daha
sonraları İleri), Yunus Nadi tarafından yayınlanan Yeni Gün gazeteleri
özellikle milli mücadele sırasındaki yayınlarıyla önem taşırlar. 1917’de
Afyon’da yayınlanmaya başlayan Öğüt, önce Konya’ya 1919’dan sonra
Ankara’ya taşınarak yayınını sürdürdü. Bu dönemde yayınlanmaya başlayan
Türk yurdu, Milli Tetebbular Mecmuası, Osmanlı Tarih ve Edebiyatı
Mecmuası, İctimaiyyat Mecmuası, Yeni Mecmua, ilmi, fikri ve edebi
ağırlıklarıyla dikkati çektiler. Mizah gazeteleri arasında ise; Kalem,
Davul, Püsküllü Bela, Curcuna, Coşkun Kalender, Hokkabaz, Dalkavuk,
Zevzek, Hoca Nasreddin, Geveze, Meddah, Hacıvat, Hayal-i Cedid, Şaka,
Eşek vb. sayılabilir.

İttihatcı hükumetin düşmesi ve Mondros Mütarekesinin imzalanması
üzerine, Anadolu’da bulunan muhalif gazeteciler İstanbul’a döndüler.
Yeni bir basın patlaması ve İttihatçılıktan arınma akımı başladı. 13
Kasım 1918’de galip devlet donanmalarının İstanbul’a girmesiyle mütareke
dönemine girildi. Osmanlının mirası ve Türk milletinin geleceği,
1918-1922 yılları arasında mütareke basınıyla, milli mücadele basını
arasında uzun uzun tartışıldı. Merkezi Ankara’da olan Kuva-yı Milliye
hareketini Akşam, Vakit, İleri, Yeni Gün, Tercüman, Dergah, Tasvir-i
Efkar, Albayrak, İkdam gazeteleriyle Anadolu’nun ve Trakya’nın değişik
yerlerinde yayınlanan çeşitli gazete ve dergiler desteklediler. Ankara
hükumetine cephe alanlar ise, Peyam-i Sabah, İstanbul, Aydede, Alemdar,
Güleryüz, Ümit, Aydınlık, Zincirbent, Cumhuriyet, İrşad, Tan, Yeni
Dünya, Şarkın Sesi, Ferda, Zafer, Hatif gibi gazete ve dergilerdi.

Osmanlı Devleti zamanında, faydalı yayınlar yaparak devlet ve millet
menfaatlerini savunarak güzel hizmetler vermesi gereken basın, çoğu
yabancıların ve azınlıkların elinde bulunması sebebiyle az bir kısmı
hariç, devletin ve devlet adamlarının karşısında ve Osmanlı Devletinin
parçalanmasını ve yıkılmasını isteyen düşmanlar yanında yer aldılar.
Faydalı yayınlarla milleti aydınlatacakları yerde, yangına körükle
gidercesine hadiseler üzerine gidip devlet ile milletin arasını açtılar.
Bazı zamanlar basın ve yayın hayatıyla ilgili serbestlikten ve
imtiyazlardan faydalanarak azınlıkların ve halkın haklarını savunmak
bahanesiyle altı yüz yıl adaletle hüküm sürmüş olan Osmanlı Devletinin
yıkılışını hızlandırdılar. Böylece millet nazarındaki itimat ve
prestijlerini kaybettiler.

Özel gazete ve mecmualar yanında bizzat devletin çıkardığı yayınlar da
bir hayli yekün tutuyordu. İkinci Mahmud Han tarafından çıkarılmaya
başlanan Takvim-i Vekayi’den başka çeşitli devlet kuruluşları tarafından
bir senelik hadiseleri içinde toplayan salnameler (yıllıklar) tertib ve
neşredildi. Osmanlılarda ilk resmi salname 1847 senesinde neşrolundu.
Bu salnameyi düzenlemekle Hayrullah Efendi vazifelendirildi ise de Ahmed
Vefik Paşaya yaptırdı. Sonraları Cevdet Paşa, daha sonraları da
Meclis-i Mearif Başkatibi Behçet, Meclis azasından Rüşdi beyler
tarafından yapılan salname, bilahare Mearif Nezareti Mektubi Kalemi
Hey’etine, 1888’den sonra da Me’murin-i Mülkiye Komisyonuna bağlı
Sicill-i Ahval idaresi tarafından tanzim edildi. Resmi salname,
saltanatın sonuna kadar bu idare tarafından tertib edildi.

İlk zamanlar yüz küçük sayfayı geçmeyen salnameler, sonraları iki-üç
yüz, en nihayet yedi-sekiz yüz sayfayı bulmuştur. Bunlarda, devletin
resmi teşkilatından başka; memurların isimleri, tayin tarihleri,
rütbeleri, nişanları gösterilir, birer vesika mahiyetini taşırlardı.
Umumi salnamelerden başka, yine resmi mahiyette olmak üzere nezaretler
(bakanlıklar), vilayetler (valilikler) de salname çıkartırlardı.
Bunlardan 1915-1916 senesinde neşr edilen İlmiye Salnamesi geniş
bilgileri ihtiva etmektedir. Nezaretlerin bir kısmı sadece bir tane
salname düzenlemekle yetinmeyip, birden fazla salname neşretmişlerdir.
İlk sene 1257 sayfalık bir salname çıkaran Maarif Nezareti, 1900-1901’de
üçüncü defa olarak bastırdığı salnamedeki sayfa sayısını 1678’e
çıkarmış ve memleketin bir de haritasını koymuştur. 1907-1908’de son
olarak çıkartılan Altıncı Maarif Salnamesi 742 sayfa idi.

Vilayetlerce ilk salname, 1866-67 senesinde tertib edildi. Vilayetlerin
bazılarında yalnız bir tek salname neşredildiği halde, bazılarında
yirmiye yakın salname çıkarılmıştır. En çok salname çıkaran vilayetler
ise, Hüdavendigar (Bursa) ve Selanik’tir.

Salnamelerden başka kanun ve nizamnameleri ihtiva eden Düstur adı
verilen kitap ve mecmualar da çıkarıldı. Osmanlılarda ilk kanun mecmuası
Cevdet Paşa tarafından hazırlanarak 1863 senesinde o zamanın devlet
matbaası olan Matbaa-i Amirede bastırılıp, resmi dairelere dağıtılmış ve
satışa çıkarılmıştır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Osmanlılar'da Basın
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Osmanlılarda Şehzadeler
» Bir tuşa basın menüsü
» Terim, basın toplantısı düzenledi
» Basın Toplantısı: Lorik Cana
» Pes 2010 Bir tuşa Basın Alex Menüsü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Tarih-
Buraya geçin: