ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
5 Ünlü Matematikçi Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
5 Ünlü Matematikçi Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 5 Ünlü Matematikçi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258039
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
5 Ünlü Matematikçi I231076_gsli

5 Ünlü Matematikçi Empty
MesajKonu: 5 Ünlü Matematikçi   5 Ünlü Matematikçi EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 3:48 am

ULUĞ BEY
(1393 - 1449)
Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek
torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet'tir.
Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur. 1393 yılında Sultaniye
kentinde doğmuştur. Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant'ta
bulunuyordu. Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı
ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası
buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e
yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti
yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.
Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Boş zamanını kitap okumak ve
bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri
yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi
kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi
bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına
bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun
üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu
arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in küçük oğluna karşı olan yakınlığı
ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına
gelmiştir.
Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır.
Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan
tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de
bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök
cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin
yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu
gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir.
Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid'e vermiştir. Cemşid,
gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden
ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya
kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve
bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser,
birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç
Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650
yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna,
çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte,
asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır.
Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından
sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Bir
hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür.


Ali KUŞCU
(1474-1525)
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya
koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı
Türklerinde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. "Batı ve Doğu
Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır."
Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu'yu "On Beşinci Yüzyıl
Batlamyos'u" olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey'in kuşcu başısı
(doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin
Muhammet'tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse
de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle
bilinmektedir.
Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte
biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban
879) tarihinde İstanbul'da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi
hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim
Çelebi'nin (ölümü, Edirne 1525) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi
sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin 1819 yılına kadar belirli olduğu ve
hüsnü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819 yılından sonra, Ali Kuşcu'ya
ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının
konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey'in Horasan ve Maveraünnehir
hükümdarlığı sırasında, Semerkant'ta ilk ve dini öğrenimini
tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matematiğe geniş ilgi
duymuştur.
Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi,
Gıyaseddün Cemşid ve Mu'in al-Din el-Kaşi'den astronomi ve matematik
dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant
Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid'in, kısa süre sonra da
Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi'nin ölümü üzerine, Uluğ Bey
Rasathane-ye müdür olarak Ali Kuşcu'yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey
Ziyc'inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi'nin
Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve
başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han'a ithaf
edilen bu şerh, Ali Kuşcu'nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur.
Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu
yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin
olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim
Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların
da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu'yu eski
astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.
ESERLERİ:
Ali Kuşcu'nun özellikle, matematik ve astronomi ile ilgili
eserleri, gerçek ilmi kişiliğini ortaya koymaktadır. Bu eserlerinin
adları şunlardır;
Risale-i fi'l Hey'e (Astronomi Risalesi)
Risale-i fi'l Fehiye (Fetih Risalesi)
Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)
Risale-i Muhammediye (Cebir ve Hesap konularından bahseder)
Tecrid'ül Kelam (Sözün Tecridi)
Risale-i Adudiye Unkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin
Dizilmesinde Görülen Salkım) Vaaz İstiarad.




Kerim ERİM
(1894 - 1952)
İstanbul Yüksek Mühendis mektebi'ni bitirdikten (1914) sonra Berlin
Üniversitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (1919).
Türkiye'ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya
başladı. Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde analiz profesörü ve dekan olduğu
gibi Yüksek Mühendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti. Yüksek
Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülünce buradan
ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi'nde çalış-maya devam etti.
Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu. 1948 yılında Fen Fakültesi
Dekanlığı'na getirildi.
1940 - 1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne
bağlı Matematik Enstitüsü'nün başkanlığını yaptı. Türkiye'de yüksek
matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin
yerleşmesinde etkin rol oynadı. Mekaniğin matematik esaslara
dayandırılmasına da öncülük etti. Matematik ve fizik bilimlerinin
felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda bulunan Erim'in
Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral
Hesap(1945), Über die Tragheits-formen eines modulsystems (Bir modül
sisteminin süredurum biçimleri üstüne – 1928)



SALİH ZEKİ
(1864 - 1921)
XIX. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57
yaşında hayata gözlerini kapamış, bir ilim ve fikir adamıdır. Salih Zeki
Bey, 1864 yılında İstanbul'da doğmuştur. Ortaöğrenimini Darüşşafaka'da
görmüş, yüksek öğrenimini Paris'te elektirk mühendisliği bölümünü
bitirmiştir.
Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi'nde matematik ve fizik
dersleri okutmuştur. Daha sonraki çalışmalarının tümünü üniversiteye
vermiştir. Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu salih Zeki'dir.
Türkiye'ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk
getiren odur. Birçok gazete ve dergide çıkan güzel yazılarıyla Türk
gençliğini edebiyat kadar matematiğe yönelten ve matematiği sevdiren
yine o olmuştur.
Salih Zeki, aydın fenciler silsilesinin en dikkate değer son halkasıdır.
İlk ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir,
astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sahifeyi
bulan, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi
konularda telif-tercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili
incelemeler yayınlamış, bizzat Mizan-ı Tefekkür adlı bir matematik
kitabı yazmış, anıt bir eser olarak Kamus-ı Riyaziyat'ı hazırlayarak
bunun ilk cildini yayınlamıştır


Cahit ARF
(1910-1997)
1910 yılında Selanik'te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa'da Ecole Normale
Superieure'de tamamladı (1932). Bir süre Galatasaray Lisesi'nde
matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi'nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için
Almanya'ya gitti. 1938 yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını
bitirdi. Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde
profesör ve ordinaryus profesörlüğe yükseldi. Burada 1962 yılına kadar
çalıştı. Daha sonra Robert Koleji'nde Matematik dersleri vermeye
başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu.
Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırma ve
incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi
olarak görev yaptı. 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik
Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine getirildi. 1980 yılında emekli oldu.
Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma Merkezi'nde
görev aldı. 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği
başkanlığını yaptı.
Arf İnönü Armağanı'nı (1948) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı (1974).
Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum 1990'da 3 ve
7 Eylül tarihleri arasında Arf'in onuruna Silivri'de
gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda
1984'te İstanbul'da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı
üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir
kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
5 Ünlü Matematikçi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ünlü Filozofların Sözleri
» Ünlü tenisçide doping çıktı
» Ünlü yönetmene 'Fahri Doktora'
» Bootpack super (Ünlü futbolcuların kramponları) !!!
» Dünyaca Ünlü Hocaların Mini Faceleri!.....

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Matematik-
Buraya geçin: