Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, ki tribünlerdeki ünlü ‘kuru
temizleme’ harekatıyla da tanınmaktadır, onlarca veciz çıkışından
birini daha yapmış ve buyurmuştur; “Beşiktaş’ın gerçek sahibi 22 bin
kongre üyesidir..”
Haliyle ben ve benim gibi, iktidar olma meselesiyle derdi olan ve
iktidar hırsının bizzat ‘iktidarın’ kendine yaradığını düşünen bütün
Beşiktaşlılar’ı, Beşiktaş’ın ‘gerçek sahipliği’nin dışına koymuştur.
Ben ve tanıdığım bir sürü iyi insan, iyi Beşiktaşlı, değil ‘kongre
üyesi’, kulübe üye bile olmadığımız için, sinek kadar değeri olmayanlar
sınıfına dahil olmuş oluyoruz doğal olarak Demirören’in gözünde. Oysa
iş lafa geldiğinde sık sık “büyük Beşiktaş taraftarı”ndan söz edenler
tahmin edebileceğiniz gibi Demirören gibi ‘iktidar’la alış verişi
olanlardır. “Yeni forma yaptık koşun alın” diyen de keza o ve ekibidir.
* * *
“Kombineler tükenmeden kapın” dediği insanların ya da televizyon
başında avuçlarının içi terleyerek, tırnaklarını yiyerek, sandalyede
hop oturup hop kalkarak, sigara üstüne sigara yakarak Beşiktaş’ı
izleyen milyonlarca insandan hiçbiri ne üye, ne kongre üyesidir. Demek
ki, o kadar insan Demirören’in gözünde Beşiktaş’ın sahibi sayılmıyor da
İnönü’yü bile dolduramayacak bir kalabalığı oluşturan ‘22 bin kişi’
sayılabiliyor.
Bu ‘gaz verme’ halini iyi biliriz hepimiz. Şarkıcılar vardı eskiden
gazinolarda, müşterilere “Beni siz yarattınız” diyen. Bu dil fazlasıyla
o dile benziyor . O nedenle o 22 bin kişiden biri olmadığım için şimdi
kendimi daha iyi hissediyorum ve o 22 bin kişi için üzülüyorum.
İradeleri dışında da olsa, bizim gibi kulübe üye olmayan ama
samimiyetle Beşiktaş için iyi şeyler isteyen, bunu her fırsatta dile
getiren insanlarla sanki karşı karşıya duruyorlarmış gibi oldu bir
anda. Oysa biliyorum ki onların bu bahiste hiçbir dahli yok. O nedenle
‘biz’ şanslı, ‘onlar’ şanssız durumda kaldılar ister istemez.
* * *
Hâlbuki... Beşiktaşlı hırslı değil azimlidir. Kısa vadenin değil, uzun
upuzun ve iyi bir yaşam vaadinin insanıdır. Hedefi ne olursa olsun
‘kazanmak’ değildir, öncelikle oynamak ama kazanmak için oynamaktır.
Ötekine saygılıdır. Samimidir... Kendidir... Farklıdır... Farkını
akılla, merhametle, bilgiyle ortaya koymaya gayret edendir. Bütün
bunlar en azından benim, bizim için böyledir, böyle olmalıdır.
İktidar hırsımız olmadığı için hatta iktidarlarla meselemiz olduğu için
bizi Beşiktaş’ın gerçek sahibi saymayanlar da Beşiktaşlıdır. O nedenle
nasıl “futbol asla sadece futbol değildir”, her Beşiktaşlı da asla
sadece Beşiktaşlı değildir. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, ben, Cem
Dizdar, kongre üyesi değilim ama hayatta başka bir çok şey olduğum gibi
“hakiki bir Beşiktaşlıyım” ve kalbimdeki, aklımdaki, ruhumdaki
Beşiktaş’ın gerçek sahibiyim...