Anayasa Raportörü Osman Can'ın başkanlığını
yaptığı Demokrat Yargı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in
tutuklanması sonrası yaşananları "İkinci Şemdinli Faciası" olarak
nitelendirdi.
Demokrat Yargı Derneği adına yapılan açıklamada
"HSYK’nın tasarrufu Anayasaya, yasaya ve hukuka aykırıdır" denilerek şunlar söylendi:
HSYK SAVCILARI TEMSİL ETMİYOR
Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) adını taşımakla birlikte, hiçbir hakim
ve savcının temsil edilmediği ve yüksek mahkeme üyelerinden oluşan
Kurul bugünkü tasarrufuyla Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının içerisinde
yer aldığı soruşturmaya müdahalede bulunarak soruşturmayı yürüten
savcıların yetkisini kaldırmış, ayrıca bu savcılar hakkında suç
duyurusunda bulunmuştur.
Erzincan olayında soruşturma süreci
başlamış, bu süreçte mahkeme kararıyla aramalar ve tutuklamalar
gerçekleştirilmiştir. Bu kararlara karşı itiraz yolu, esasa ilişkin ise
temyiz imkânı bulunmaktadır. Yargı bağımsızlığı, soruşturma sürecindeki
yetkili yargıç ve savcılara HSYK, Adalet Bakanlığı, Yüksek Mahkemeler
veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının hiçbir müdahalede bulunmama
yükümlülüğünü yüklemektedir.
YARGIÇLARA GÖZDAĞI
HSYK,
başvuru olmaksızın, ellerinde soruşturmalara ilişkin bilgi ve belge
olmaksızın kendiliğinden toplanarak karar vermiştir. Bu çerçevede
olağan yargı yolu olan itiraz imkânı anlamsızlaştırılmış, bu konuda
karar verecek yargıçlara gözdağı verilmiştir.
HSYK’nın
bu kararı yargı bağımsızlığı ve yargı güvencesini hiçbir kuşkuya yer
bırakmayacak şekilde yok etmiş, tarihte eşi görülmemiş travma
yaratmıştır. Bu haliyle Şemdinli Faciasının ötesine taşan ikinci bir
hukuk faciasıyla karşı karşıyayız.ERZURUM BAŞSAVCISI ŞAİBE ALTINA ALINDIBu
aşamadan sonra hakkında soruşturma başlatılan Erzincan Başsavcısı adil
yargılanma hakkını yitirmiş durumdadır, çünkü kendisi hakkında açılmış
soruşturmaların ve başlamış bulunan kovuşturmaların sonucunda karar ne
yönde çıkmış olursa olsun, gereksiz bir şaibeden kurtulamayacaktır,
buna HSYK dâhil, hiç kimsenin hakkı olamaz.
Bundan sonra
savcılar hangi olayda neye göre soruşturma açacaklarını, kime karşı
hangi hukuksal süreçleri başlatacaklarını bilemeyeceklerdir. Yargıçlar
da kovuşturmaları neye göre yürütüp neye göre sonuçlandıracağını
bilemeyeceklerdir. Aslında bu sorunun yanıtı bellidir: HSYK’nın
ideolojik doğruları ekseninde yer alanlara karşı herhangi bir
soruşturma açılamayacak, kovuşturma yapılamayacak, bunun karşısında yer
alanlara ise yasaların ve hukukun verebildiği tüm imkânlar sonuna kadar
zorlanacaktır. Bu yargıç ve savcıları adalet dağıtan unsurlar olmaktan
çıkarıp, ideolojik bir misyonere ve suç unsuruna dönüştürecektir.
Bu
tabloya göre soruşturma ve kovuşturmanın hukuksal olarak
sonuçlandırılması imkânı kalmamış, hiçbir demokratik meşruiyeti olmayan
bir idari kurul olan HSYK’nın doğrudan müdahalesiyle sürecin ne yönde
sonuçlandırılacağı ortaya çıkmış durumdadır.
HSYK'NIN TAVRI ANAYASAYA AYKIRI
HSYK’nın
tasarrufu Anayasaya, yasaya ve hukuka aykırıdır. Çağdaş demokratik
sistem açısından ise konuşulacak bir boyutu bulunmamaktadır.
Demokrat
Yargı bu konuda tarihi çağrısını yinelemektedir: İdeolojik bir Yüksek
Yargı mekanizması yerine, toplumun yargısını ve tarafsız olarak adaleti
gerçekleştirecek bir yargının inşası için tarihi bir fırsat vardır.
Batı demokrasilerin tarihsel deneyimlerinden dersler çıkarılsın ve
demokratik standartları sağlayacak bir yargı reformu bir an evvel
yaşama geçirilsin.