![Vali'den Kandil PKK'lılarına çiçek 118575](https://2img.net/h/www.internethaber.com/images/news/118575.jpg)
Ece Temelkuran Habertürk'deki haberine göre, eski
DTP’liler Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, yeni BDP’liler Sebahat Tuncel,
Filiz Koçali, Gültan Kışanak, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman
Baydemir ve Vali Hüseyin Avni Mutlu... Leyla Zana da orada. Yerlere
siyasi gerilime göre ince ayar verilmiş. Ama yine de Kürt siyaseti ve
devlet, birlikte aynı salonda, Cevat Fehmi Başkut’un
“Buzlar Çözülmeden” eserinden Haldun Dormen ve Kemal Uzun’un uyarladığı
“Çîrokeke Zivistanê”yani “Bir Kış Öyküsü”nü izlemek üzere bu gece yan yanalar. İlk kez!
Perde açılıyor ve müzik! Kasaba halkı bir şarkı söylüyor. Kürtçe!
TUHAF BİR OYUN
Tuhaf bir “oyun” bu. Daha dün değil miydi
“KCK operasyonu”?Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a açılan davalar? Leyla Zana’nın Meclis’te
Kürtçe yemin ettiği gün, yatılan onca yıl hapis? Onca gencin ölümü?
Şimdi dağlarda yürüyen onca genç? Bir çakıl taşı attıkları için
devletin hapishanelerinde ilkbaharları çürüyen çocuklar? Hiçbir şey
anlamıyorum “oyundan”.
Anlarsınız ya, oyun Kürtçe!Bunca yıl buralara gidip gelip Kürtçe öğrenmemenin cezası bu da,
çekiyoruz, mecbur! Oyunu anlamadığım için seyircileri izliyorum.
İhtiyar bir kadın var iki koltuk yanımda. Oğlu dağda mıdır acaba? Peki
o şöyle düşünüyor mudur mesela:
“Bunca çocuk? Bunun için mi?”Bir zaman, açılım ilk başladığında “şehit annelerinin” öfkesinin “Biz
oğullarımızı bunun için mi ölüme gönderdik?” sorusundan
kaynaklandığını, siyasetçilerin onlara “Evet bunun içindi, barış
içindi” demesi gerektiğini söylemiştim. Şimdi belki birileri de Kürt
annelerine söylemeli: “Evet bunun içindi. Bu normal oyunu, böyle normal
bir şekilde izleyebilmek içindi.” Ne tuhaf!
BAŞKANDAN VALİYE ÇEVİRİEvet
bunun içindi. Osman Baydemir, valinin kulağına oyunu tercüme ediyor!
Ahmet Türk de Filiz Koçali’ye çeviri yapıyor. Hepsinin yüzüne sahne
ışıkları yansıyınca bu ülkenin
“bölücülükle”suçladığı o siyasetçilerin ifadelerini görmelisiniz. Ömürleri kendi
dillerini savunmakla geçmiş bu insanlar... Ne bileyim? Küçükken hiç
oyuncağı olmadığı için çocuğuna aldığı ilk oyuncakla oynayan anne,
babalar kadar neşeliler. Sebahat Tuncel’in şu andaki yüzünü
görebilselerdi örneğin İzmirliler, bilmem bu kadar sinirlenebilirler
miydi?
TÜRKÇE ‘HAZIROL’Sahnede,
tımarhaneden kaçtığını sonradan anlayacağımız, kasabanın kaymakam zannettiği aktör,
bu insanların pek görmediği sevecen yöntemlerle yönetiyor halkı. Aşk
var, kavga var. Seyircilerin gülmesine bakılırsa komik şeyler de
oluyor. Tahmin ediyorum sadece. Tıpkı bu salondaki herkesin bir
zamanlar, ilkokula başladıklarında Türkçe konuşan öğretmenlerinin ne
dediğini tahmin ettikleri gibi... Fark ediyorum giderek. Oyundaki
Türkçe kelimeler sadece devletle ve askerle ilgili:
“Hazırol! Rahat!” Bir Türk, sadece oyundaki Türkçe kelimeleri bile izleyerek anlayabilir devlet ne demek bu toprakta.
İKİNCİ PERDE AÇILIYORDerken antrakt! Bu oyun elbette kendinden büyük bir şey demek. Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir söylüyor anlamını: “
İlk kez bir vali, belediyenin sahneye koyduğu Kürtçe bir oyunu izlemeye geliyor.”Vali, oyunu (Baydemir’in çevirisiyle!) beğenmiş, onu söylüyor. Bu,
Kürtçe yapılan en büyük prodüksiyon Diyarbakır’da. Seyircisinin azameti
de ona göre elbette. Dışarıda makam arabaları sıralanmış duruyor.
Belediye bahçesinde orta yaşlı bir adam, kocaman, kanlı bir tarihi
kastederek soruyor:
“Bunun için miydi yani?” Ne tuhaf... Evet bunun içindi. Antrakt bitiyor. Alkışlarla Kürt siyasetinde ikinci perde başlıyor!
Mahmur’dan sahneye
Oyun sona erdikten sonra sahnede,
“ilk Kürtçe müzikal”kadar anlamlı “öteki oyun” başladı. Dormen, epey heyecanlı olarak
şunları söylüyor: “Hayatımın en güzel, gerçekten en heyecan verici
olayıdır.” Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir ise “70-80 yıllık
karların erimeye başladığını” anlattıktan sonra sahneye Vali Mutlu’yu
davet etti. Oyun bittikten sonra başlayan “oyunun” en çarpıcı tarafı,
Mahmur ve Kandil kamplarından gelen Gülbahar Çiçekçi ve Ayşe Kara’nın
da sahnede Vali Mutlu ile birlikte Dormen’e çiçek vermesiydi. Habur’dan
ülkeye giriş yapanlardan biri olan Gülbahar Çiçekçi ertesi sabah, “kamp
hayatından” sonra bu yeni hayatın, yeni “sahnenin” ona ne kadar yabancı
geldiğini anlattı, alışamadığını... Zaten, bir taraftan operasyonlar,
bir taraftan çiçekli barışma sahneleriyle devam eden bu süreçte kimse
olup bitenlere alışamamış gibiydi.