ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Selim Han III Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Selim Han III Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Selim Han III

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258158
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Selim Han III I231076_gsli

Selim Han III Empty
MesajKonu: Selim Han III   Selim Han III EmptyPaz Haz. 06, 2010 5:08 am

Osmanlı sultanlarının yirmi sekizincisi, İslâm halifelerinin doksan
üçüncüsü. Sultan Üçüncü Mustafa Hanın oğlu olup, annesi Mihrişah
Sultandır. İstanbul’da, 24 Aralık 1761 târihinde, Topkapı Sarayında
doğdu. Şehzâde Selim’in doğumunda yedi gün, yedi gece “Şehrâyîn”, üç
gece de Deniz Donanmasında tertiplenen merâsimlerle büyük şenlikler
yapıldı. Şehzâdeliğinde, sarayda mükemmel bir eğitim, öğretim
gösterilip, terbiye edilerek yetiştirildi. Yüksek din ve fen ilimleri,
Arapça ve Farsça öğrendi.
Veliahd Selim, devam etmekte olan Osmanlı-Avusturya-Rus Harbinde,
cephelerden gelen acı haberlere dayanamayan amcası Birinci Abdülhamid
Hanın vefâtıyla, 7 Nisan 1789 târihinde Osmanlı Sultanı oldu. İçte ve
dıştaki meseleleri halletmek için, 16 Mayıs 1789 târihinde, yüksek
devlet memurlarının katıldığı, büyük bir dîvân toplantısı yaptı.

Dîvânda devlet meselelerinin halli için herkesin fikirlerini söylemesini
istedi. Dîvândan sonra idârî, mâlî, siyâsî ve askerî meselelerin halli
için tâlimat verdi. Avusturya ve Rusya ile harplerin devâmına karar
verildi. Mâliyenin düzelmesi için, sarayda bulunan altın ve gümüş
eşyânın büyük bir kısmı paraya çevrilmek üzere, darphâneye gönderildi.
Merkez ve eyâletlerdeki halk da, Sultan Selim Hana yardımcı olmak ve
saraya uymak için, altın ve gümüşlerini devlete teslim etti. Saray ve
halkın yardımlarıyla cepheler takviye edildi. Fransa ve İspanya
sefirleri sulh; Prusya, Kırım’ın kurtarılması için antlaşma; İsveç ise
Rusya’ya karşı, yardım talebiyle harp teklif ettiler.

Sultan Selim Han, cephelerdeki harbin devâmını istedi. İsveç ile,
Rusya’ya karşı, 11 Temmuz 1789 târihinde Beykoz İttifak Antlaşması
imzâlandı. 1788 yılından beri devam eden Osmanlı-Avusturya harplerinde,
Serasker Kemankeş Mustafa Paşa, takviye kuvvetlerle Yaş’tan Rus ordusuna
karşı sefere giderken, Foksan’da Avusturya ordusunun âni taarruzuna
uğradı. Arnavutların ihânetiyle Osmanlı ordusu, 1 Ağustos 1789 târihinde
Foksan’da bozuldu. Avusturyalılar, Belgrat’a kadar ilerleyip, 8 Ekimde
şehir düştü. 31 Ocak 1790’da, Prusya ile Avusturya ve Rusya’ya karşı
ittifak anlaşması imzâlandı. Prusya’nın arabuluculuğuyla, Avusturya ile
devam etmekte olan harbe son verilmesi kararlaştırıldı. Fransız
İhtilâlinin Avrupa’da sebep olduğu hâdiseler üzerine, İngiltere ve
Prusya’nın müdâhalesiyle, Rusya da antlaşmaya taraftar hâle getirildi.
Avusturya ile 4 Ağustos 1791 târihinde Ziştovi Antlaşması imzâlandı.
Antlaşmaya göre; Avusturya 1788-1791 harbinde aldığı yerleri Osmanlı
Devletine geri verecekti. Rusya ile 1787’den beri Kafkasya ve
Balkanlar’da devam eden harp, 9 Aralık 1792 târihli Yaş Antlaşmasıyla
neticelendi. Osmanlı Devleti, Rusya ile Avrupa’da Dinyester Turla Nehri,
Kafkasya’da Kuban Nehri hudut kesildi. Osmanlı Devleti, Ziştovi ve Yaş
Antlaşmalarıyla, en az kayıpla harbe son verip, büyük mâlî külfetlerden
kurtulmuştur. Avusturya-Rus harplerinin antlaşmalarla halli sonrasında;
Avrupa devletlerinin 1789 Fransız İhtilâli’nin etkisiyle, ülkelerinde
meydana gelen hâdiselerle uğraşması, Osmanlı Devletini geçici bir sulh
devrine soktu.

Sultan Selim Han, devletin dışta sulh devrine girmesiyle;
veliahtlığından beri düşündüğü ıslâhatların icraatına geçti. Osmanlı
Devleti için lüzumlu askerî, idârî, iktisâdî, ticârî ve sosyal
ıslâhatları Nizâm-ı Cedid adıyla tatbikat safhasına koydu (Bkz. Nizâm-ı
Cedid). Son sefer ve harplerdeki mağlûbiyet ve kesin netîce alınamaması,
askeriyenin ıslâhını daha fazla gerektiriyordu. Sultan Selim Han,
devlet adamlarından aldığı lâyihalarla, 24 Şubat 1793 târihinde, modern
tarzda, yeni bir orduyu Nizâm-ı Cedid adıyla kurdu.

Nizâm-ı Cedid ordusunun masraflarının karşılanabilmesi için İrâd-ı Cedîd
Defterdarlığı kurulup, eski sadâret kethüdâlarından Mustafa Reşîd
Efendi de bu işle vazifelendirildi. Levent çiftliğinde kışla kurulup,
yeni ordu hemen tâlime başlatıldı. Nizam-ı Cedîd ordusuna getirilen
yenilik ve tâlimler, Yeniçerilere de tatbik edilmek istendi. Ancak
Yeniçeriler, yenilik ve tâlimleri kabullenmeyerek, birkaç ay sonra
eğitimi terk ettiler. Ordunun teknik sınıfları takviye edilerek;
humbaracı, lağımcı, topçu ocakları için yeni kânunlar yapıldı. 1794’te,
Teknik Üniversite mâhiyetinde, Sütlüce’de, Mühendishâne-i Berrî-i
Hümâyûn kuruldu. Okulun öğretim üyesi, kitap, ders âlet ve edevatı,
yurtiçi ve dışından bütünüyle karşılandı. Nizâm-ı Cedîd ordusu
yetiştirilmek üzere Ankara, Kayseri ve Konya’da teşkilât kurulup,
askerin mevcudu artırılmaya çalışıldı.

Mülkî ıslâhat da yapılıp, Anadolu ve Rumeli toprakları, yirmi sekiz
eyâlete ayrıldı. Âyanların eskiden olduğu gibi halk tarafından
seçilmesi, kânun hâline getirildi. Resmî dâirelere tâlimat gönderilerek,
yazışmalara, kullanılan dile, tâbirlere dikkat edilmesi ve halkın
işlerinin süratle tâkibi ve yerine getirilmesi istendi. İlmiye ricâli
(ileri gelen devlet adamları) için, yeni nizâmnâme yayınlandı. İlmî
eserler yazılıp, pek çok kitap tercüme edilerek, yayınlandı. Ticârî ve
iktisâdî sahada yenilik yapılıp, Zahire Nazırlığı kuruldu. Tecdid-i
Kânun-i Tımar ve Zeamet kânunuyla, harbe katılmayan tımar ve zeâmet
sâhiplerinden, topraklarının geri alınması esâsı getirildi.

Gayrimüslim esnaf ve tüccardan bâzıları, vergi ve yurt dışına para
kaçırıyor ve Osmanlı ülkesinde oturduğu halde, yabancı devlet tebaasına
giriyorlardı. Bu durum ve paranın dışarıya çıkarılmasına karşı tedbir
alındı. Avrupa devletlerine daimi elçilikler kurularak, 1793’te ilk
tâyinler yapıldı. Avusturya, Fransa, İngiltere ve Prusya merkezlerine
gönderilen elçiler; bulundukları memleketlerin yalnız siyâseti ve diğer
devletlerle olan münâsebetleri hakkında bilgiler toplamakla kalmadılar.
Aynı zamanda, oraların kültürleri, her türlü ilerleme ve gelişmeleri
hakkında bilgiler toplayıp, rapor hâlinde İstanbul’a gönderdiler.

Avrupalılar ve Rusya’nın kışkırtmasıyla Balkan kavimleri, İngilizlerin
teşvikleriyle Arabistan’da Vehhâbi Bedevîler, Ortadoğu’da Dürzî ve
Marunîler, Kölemen Beyleri, Rumeli’de kânun kaçaklarından meydana gelen
eşkıyânın koruyucusu Kırcalılar da denilen Dağlı Eşkıyası, devlete âsi
olup, isyan çıkardılar. Bu meselelerin halli için teşebbüs edildiyse de,
Fransa’nın Balkanlar, Akdeniz, Kuzey Afrika, Mısır, Filistin ve
Suriye’deki faaliyetleri ardından Napolyon Bonapart’ın, 1798’de âni
harekâtla Mısır’a asker çıkarması sebebiyle, bütünüyle tam bir hal
çâresi bulunamadı.

Sultan Selim Hanın hükümdarlığının üçüncü ayında çıkan Fransız
İhtilali’yle, Avrupa devletleri, Fransa’ya cephe almasına rağmen,
Osmanlı Devleti, meseleye karışmadığı gibi münâsebetlerini de dostâne
devam ettirdi. Nizam-ı Cedid için, Fransa’dan teknik ve yetişmiş eleman
getirildi. Fransa’nın müstakbel imparatoru General Napolyon Bonapart,
memleketinde görevden alınınca, Sultan Selim Hanın dâveti üzerine,
Nizâm-ı Cedid Ordusunda vazife kabul etmişti. Osmanlı Devleti; ihtilâlle
değişen yeni Fransız idâresini tanıyan ilk devletlerdendi. Fakat,
Fransa’nın 1795 Basel Antlaşmasıyla, Venediklilerden Dalmaçya kıyılarını
almasıyla, Balkanlarda başlattığı istiklâl (bağımsızlık) fikri
propagandası, tâkip edilen siyâsetin değişmesine sebep oldu.
Adâlet-Eşitlik-Hürriyet fikriyle yapılan Fransız İhtilâli, çıkış
gâyesinden uzaklaşarak, Fransa’nın yayılma siyâsetine döndü. Hırvat, Rum
ve Sırplar arasında, ihtilâl fikirlerini yaydılar; Yahûdîleri
Filistin’de istiklale dâvet ettiler. Fransa, bununla da kalmayarak,
sömürgecilik zihniyetiyle; İngiltere’yi Akdeniz’den çıkarıp,
Uzakdoğu’daki İngiliz sömürgelerini ele geçirmek için Hind’e giden
yolların en kısası olan Mısır’a sâhip olmak idealiyle, Osmanlı
Devletinin toprak bütünlüğünü bozmaya çalıştı. Napolyon Bonapart, beş
yüze yakın gemiye aldığı Fransız ordusuyla Akdeniz’e açılıp, Malta’yı
işgâl ettikten sonra, 2 Temmuz 1798 târihinde İskenderiye’den, Mısır’a
çıkarma yaptı. Fransa’nın beklenmedik harp îlânı ve Mısır’a çıkarma
yapması, İngiltere’nin menfaatlerine ters düştüğünden, Akdeniz’deki
İngiliz Amirali Nelson harekete geçti. Amiral Nelson, 1 Ağustos 1798
târihinde, Fransız Donanmasını Ebûkîr’de mağlup etti. Fransız
donanmasının Ebûkîr’de imhâsıyla, Napolyon’un ve Mısır’daki Fransız
ordusunun, anavatanla irtibatı kesildi. Rusya, ihtilâlin tesirinden
çarlığı korumak için Fransa’ya karşı Osmanlı Devletiyle ittifak kurdu.
Karadeniz’den Akdeniz’e geçirilen Rus filosu, Osmanlı donanmasıyla
birlikte hareket etti. Arnavut sâhillerinin muhâfazası ve
Venediklilerden Fransa’ya geçen yerlerin alınmasıyla vazifelendirilen
Tepedelenli Ali Paşa, Preveze’de Fransızları mağlup etti. Osmanlı-Rus
donanması Zenta ve Kefalonya adaları sâhilindeki Fransız gemilerini
mağlup edip, bir kısmını da zaptetti. Bu muvaffakiyetler üzerine,
İngiltere ve Rusya ile antlaşma imzâlanarak, ittifaklar resmîlik
kazandı.

Fransız donanması imhâ edildiğinden, Napolyon Bonapart ve ordusunun
deniz yolu, Akdeniz’de Osmanlı-İngiliz-Rus donanmasınca kapatıldığından,
Osmanlı ülkesinde mahsur kalmıştı. Sultan Selim Han, Fransa’ya karşı
ordu sevk etmek için tâyinlerde bulundu. Sayda Vâlisi Cezzâr Ahmed Paşa,
Mısır Seraskerliğine tâyin edildi. Tırhala Mutasarrıfı Köse Mustafa
Paşa da, deniz yoluyla Mısır’a gönderildi. Napolyon Bonapart, Mısır’dan
çıkış yolu bulmak ve Suriye’ye hâkim olmak için, Akka’yı kuşattı. Akka
Kalesi, Mısır Seraskeri Cezzar Ahmed Paşa kumandasındaki Nizâm-ı Cedid
askerince, Fransızlara karşı kahramanca müdâfaa edildi. Napolyon
Bonapart’ın inatla taarruzu, Fransızların çeşitli hîle ve vaatleri
Akka’da neticesiz kaldı. Cezzar Ahmed Paşa ve Nizam-ı Cedid askerlerinin
destânî müdâfaası karşısında, kuşatmanın altmış dördüncü günü, Napolyon
Bonapart; “Akka olmasaydı, Doğu İmparatoru olurdum” diyerek, büyük
hayallerle kendisine bağlanan Fransız ordusunu, vebâ salgını, sefâlet ve
mağlubiyetle önce Kahire'ye çekip, sonra da yüzüstü bırakarak, 1799
yazında gizlice Fransa’ya kaçtı. Mısır’da kalan Fransızlar, Osmanlılara
mukâvemet ettilerse de, üst üste mağlubiyete uğradılar. 27 Haziran 1801
târihinde imzâlanan tahliye mukâvelesiyle Fransızlar, Mısır’ı boşalttı.
25 Haziran 1802 târihli Osmanlı-Fransız anlaşması, Fransa ile harp
hâline son verdi. Mısır Vâliliğine, 1805’te Kavalalı Mehmed Ali Paşa
tâyin edildi. Napolyon Bonapart’ın İstanbul şehri ve Çanakkale ile
İstanbul Boğazlarını almak istemesi üzerine 24 Eylül 1805’te Osmanlı-Rus
ittifâkı yenilendi. Napolyon Bonapart tehlikesine karşı, İngiltere ve
diğer Avrupa devletleri, Osmanlılara yardım talebinde bulundular. Fakat,
Rusya ile ittifak ve İngiltere ile dostluk uzun sürmedi.

Arabistan Yarımadasındaki Vehhâbiler, Avrupalılardan gördükleri
yardımlarla, çeşitli batı dillerinde birçok yayınlarda da bulunup, 18
Şubat 1803’te Tâif’i muhâsara ettiler. Sultan Selim Han, Arabistan’daki
hâdiselere esaslı tedbirler almayı planladıysa da; İngiltere ve Rusya,
Balkanlar meselesinden Bâbıâli’ye baskı yapmak istemeleri, muvaffak
olamayınca, Rusya’nın harp îlân dahi etmeden Osmanlı hududunu ihlâli
sebebiyle gerçekleştiremedi. Sâdece, Mısır Vâlisi Kavalalı Mehmed Ali
Paşa, sultandan aldığı emirle Vehhâbi isyanını bastırıp, Arabistan ve
Mısır’da kısmen huzur ve asayişi temin etti.

Sultan Üçüncü Selim Han zamânında, İngiltere’nin Ortadoğu’da; Rusya ve
Avusturya’nın Balkanlarda, Osmanlı Devletinin iç işlerine karışıp,
müdâhaleci bir siyâset tâkip etmeleri, bu devletlerle harp hâlinde
bulunan Fransa’ya yakınlaşmaya sebep oldu. Osmanlı Devletine tâbi Eflâk
Beyi Konstantin İpsilanti ile Boğdan beyi Aleksandr Moruzzi, Rus yanlısı
olduklarından azledilince, İngiltere ve Rusya’nın müdâhalesiyle
karşılaşıldı. Rusya, harp îlân etmeden, General Michelson komutasındaki
altmış bin mevcutlu Rus Ordusuyla, Eflâk ve Boğdan’ı işgâle başladı.
Vezir-i âzam İbrâhim Hilmi Paşa, sefer için Serdar-ı ekrem tâyin edildi.

Rusya’nın Balkanlara girmesiyle, İngiltere’de on altı gemiden meydana
gelen bir İngiliz filosunu İstanbul önlerine gönderdi. İstanbul önlerine
kadar gelen İngiliz donanması, Fransa ile münâsebetlerin kesilmesini,
Osmanlı-İngiliz ittifakının yenilenmesini teklif ettiler. Kabul
edilmeyince, teklifi daha da ağırlaştırdılar. Eflâk ve Boğdan’ın
Rusya’ya, Çanakkale Boğazının da İngiltere’ye teslimini teklif ettiler.
İngiltere’nin teklifleri, kabullenilmenin ötesinde, akıl ve hayâle
sığmayacak derecede olduğundan, İngilizler, müzâkerelerle oyalanılarak,
boğaz sâhillerinin iki yakası, askerlerin ve ahâlinin gayretleriyle,
kısa zamanda tahkim edildi. Boğaz sâhillerine birkaç gün içinde bin iki
yüzden fazla top yerleştirildi. İngiliz donanması, Osmanlı Devletinin ve
ahâlinin kuvvetli tepkisini görünce, çekildi. Bunun üzerine İngiltere
hükümeti, Akdeniz’deki İngiliz donanmasını Mısır’ın zaptıyla
vazifelendirdi.

İngilizler, Osmanlıya âsi Kölemenlerle anlaşıp, 20 Mart 1807 târihinde
İskenderiye’ye çıkarma yaparak teslim aldılar. Balkanlarda; İbrâhim
Hilmi Paşa, Rus Cephesine sefere çıkınca, İstanbul’da türeyen âsiler
harekete geçti. Sultan Selim Hanın, Osmanlı Devleti lehine icraatlarına
karşı, iç ve dış düşmanların aleyhine propagandasıyla muhâlefet başladı.

1806 Edirne Vakasına sebep olan, Nizâm-ı Cedid aleyhtarlığıyla başlayan
muhâlefet, âsilerden Kabakçı Mustafa’nın liderliğinde büyük hâdiselere
sebep oldu (Bkz. Kabakçı Mustafa İsyanı). Yeniçeri zorbaları, 25 Mayıs
1807 Kabakçı Vakasından sonra; asıl niyetlerini ortaya koyarak, 29
Mayısta Sultan Üçüncü Selim Hanı hal' edip, tahttan indirdiler. Âsiler,
Sultan Selim Hanın amcasının oğlu Veliaht Mustafa’yı, Osmanlı tahtına
geçirdiler. Sultan Selim Han, on dört ay Topkapı Sarayında nezâret
altında yaşadı. Kendisine sâdık devlet adamları ve âsilerin hükümetteki
icraatlarını beğenmeyen taraftarları, tekrar tahta geçirmek için
faaliyet gösterdiler. Sultan Selim Han taraftarları, Rusçuk’taki Alemdar
Mustafa Paşa etrafında toplanıp, harekete geçtiler. Alemdar Mustafa
Paşa, Sultan Selim Hanı tekrar tahta geçirmek için, Rumeli’deki
maiyetiyle İstanbul’a geldi. 28 temmuz 1807’de Bâbıâli ve Topkapı
Sarayını basıp, Sultan Selim Hanı tahta geçirmek istediyse de muvaffak
olamadı. Sultan Selim Han, 28 Temmuz 1808 târihinde Harem Dairesinde
şehit edildi. 29 Temmuzda, kalabalık bir cenâze merâsimiyle, Lâleli
Câmii yanında babası Üçüncü Mustafa Hanın türbesine defnedildi.

Sultan Selim Han, yaratılışında halim, selîm ve çok zekîydi. Hayırsever
olup, pek çok hayır müessesesi ve eserler yaptırdı. Üsküdar’da Selimiye
Câmiini ve Çiçekçi Câmiini yaptı. Eyüp Câmiini büyüterek yeniden
yaptırdı. Karaca Ahmed’de, Miskinler Tekkesi denilen Dedeler Mescidini
yaptırıp, Küçükmustafapaşa’da Gül Câmiini kiliseden çevirdi. Üsküdar’da
hâlâ kullanılan meşhur Selimiye Kışlasını, Heybeliada’da Deniz Harp
Okulu olan Bahriye Mektebini, Halıcıoğlu’nda, Teknik Üniversite
mâhiyetindeki Mühendis ve Topçu mekteplerini yaptırıp yeni bölükler
kurdu. Saltanatı müddetince içte ve dışta büyük düşmanlarla mücâdele
etmesine rağmen, ülke îmâr edilip, fazla toprak kaybı olmadı. Tam
ıslâhata başlayacağı zaman şehit edilmesi, düşündüğü büyük hizmetlerin
yerine getirilmesine engel oldu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Selim Han III
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Selim Han II
» Yavuz Sultan Selim
» Selim Durgutlu - Bandırmaspor
» Ufuk Selim Teber - Kayserispor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Tarih-
Buraya geçin: