ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Topkapı Sarayı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Topkapı Sarayı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Topkapı Sarayı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Topkapı Sarayı I231076_gsli

Topkapı Sarayı Empty
MesajKonu: Topkapı Sarayı   Topkapı Sarayı EmptyPaz Haz. 06, 2010 5:58 am

İstanbul’da Sarayburnu sırtlarında yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devletinin
idâre merkezi olan saray.
Sultanahmed ile Haliç ve Boğaz sâhilini kaplıyordu. Asıl alanı 700.000
m2 kadardı. İnşâsına Fâtih Sultan Mehmed Han (1451-1481) zamânında 1465
yılında başlandı. Osmanlı teşrifâtında ilk adı “Saray-ı Cedîd-i Âmire”
olup, “Yeni saray” demekti. Fâtih, sarayın tek binâdan değil, birçok
köşk ve dâirelerden meydana gelmesini istiyordu. Saray inşâatına bu
istek üzerine başlandı. Osmanlılar devrinde devâmlı ilâve ve tâdilât
yapılıp, genişletilerek, ihtiyaca cevap verilecek hâle getirildi. Sultan
İkinci Mahmûd Han zamânında, 1825 yılında ahşap olarak “Topkapı Sarayı”
adıyla yeni bir saray yapıldı. Bütün yeni saraya“Topkapı Sarayı”
denildi. Yangınlar ve demiryolu inşâatı sebebiyle pekçok köşk ve dâire
tahrip olup, yıkıldı. 3 Nisan 1924 târihinde müze hâline getirildi.

İstanbul’un fethinden on iki yıl sonra 1465’te inşâsına başlanılan
sarayın ilk kısmı 1472’de bitirildi. “Sırçasaray” denilen “Çiniliköşk”
ile “Hasoda” ve “Arz Odası” ilk yapılan kısımlarıdır. Sarayın etrafını
çeviren surlarda da inşâsından îtibâren devamlı tâdilât yapıldı.

Deniz tarafındaki sur, Sirkeci İskelesi ve Sepetçiler Köşkünden
başlayarak Ahırkapı’ya kadar gelir. Uzunluğu ikibuçuk kilometre
kadardır. Ahırkapı’dan îtibârense, İshakpaşa Yokuşunu tâkip ederek
Ayasofya Câmiinin yanına açılan Fâtih’in yaptırdığı Bâb-ı Hümâyunu
geçip, Soğukçeşme tarafında dikaçı teşkil eder. Bunun üzerinde Sultan
Üçüncü Murâd Hanın yaptırdığı “Alayköşkü” vardır. Salkımsöğüt
Caddesinden Demirkapı’ya varıp, buradan denize kadar uzanırdı. Tam
sâhilde “Yalı Köşkü” bulunurdu.

Pâdişâh, donanma sefere çıkarken Kaptan paşaları Yalı Köşkünde kabul
ederdi. Sur kulelerinin üstünde Sepetçiler Köşkü, bundan sonra
Hamlacılar Ocağı ve Kayıkhâne, odun ve erzak anbarıyla Topkapı gelirdi.
Kapıya bu adın verilme sebebi, limanın ağzının müdâfaası için toplar
yerleştirilmiş olmasıdır. Bu mevkide Sultan Üçüncü Ahmed Han tarafından
1709’da bir köşk ve odaları bulunan kâşâne ve Sultan İkinci Mahmûd Han
tarafından 1825’te ahşap olarak Topkapı Sarayı yapıldı. Topkapı Sarayı
1862’de yanıp, yıkılmasına rağmen, Yeni Sarayın bütünü bu adla anılmaya
başlandı. Bunun arkasında, Sultan Üçüncü Selim Han (1789-1807)ın annesi
Mihrişah Sultan için yaptırdığı “Serdâb Kasrı” vardı. Bundan sonra,
Sarayburnu’ndan başlayarak Hasbahçe ve deniz kenarında Değirmen Kapısı
ve üst kısmında Gülhâne Meydanı yer alır. Gülhâne Meydanında “İshakiye
Köşkü” ile “İncili Köşk” bulunurdu. İncili Köşk 1827’de yıkıldı, bunun
üst kısmında Sultan Dördüncü Murâd Han (1623-1640) ve Sultan İkinci
Mahmûd Han (1808-1839) tarafından yaptırılan köşkler vardı.

SultanMahmûd Han Köşkü, Sultan Abdülazîz Han (1861-1876) zamânında
“Arslanhâne” adını aldı. Cebehâne ve İki Nişantaşı vardır. Nişantaşları
Sultan Üçüncü Selim Han ve Sultan İkinci Mahmûd Hana âit olup
kitâbelerini meşhur hattat Yesârî Efendi yazmıştır.

Cebehâne Meydanının sâhil kısmında Sultan İkinci Bâyezîd Han (1481-1512)
zamânında yaptırılan “Sinan Paşa Köşkü” ve hizâsında Yavuz Sultan Selim
Han (1512-1520) zamânında yapılan “Mermer Köşk” vardır. Mermer Köşkten
sonra Tabhâne Kapısı ve yanında TabhâneCâmii gelir. Nekahathâne de
denilen Tabhâne’de, sonradan GülhâneHastânesiyle Askerî Rüştiye yapıldı.
Tabhane’den sonra fener olup, yanında Ahırkapı ile Balıkhâne Kapısı
vardır.

Topkapı Sarayı, Birûn, Enderûn ve Harem olmak üzere üç kısımdan meydana
gelirdi. Bu kısımlar surun içinde olup, sarayın kendisini meydana
getirirdi.

Birûn kısmı: Sarayın dışı olup Bâb-ı hümâyûndan Bâb-üs-saâdeye kadar
uzanan, birinci ve ikinci yer diye anılan kısımları ihtivâ eder.

Birinci yer; Bâb-ı hümâyûnla Ortakapı da denen Bâb-üs-selâm arasındaki
sahadır. Bugün Topkapı Sarayına buradan girilir. Bâb-ı hümâyûndan
girilince sağ tarafta Mâliye Nezâretinin binâsı vardı. Bunun yanında
şimdi mevcut olmayan Çizme Kapısından yokuş vâsıtasıyla Cebehâne
Meydanına inilirdi. Çizme KapısındanOrtakapıya kadar olan kısımdaysa Has
Fırın ile Fodla Fırını, iki kapının ortasında Siyâset Çeşmesi vardı.
Ortakapının önünde Seng-i ibret denilen ibret taşı bulunurdu. Sol
tarafta silâh ambarı ve askerî müze olarak kullanılan Ayaİrini Kilisesi
yer alırdı. Bununla sur arasında, divanda hizmet eden Sim Sakalarla
Hasırcıların koğuşları vardı. Askerî Müzenin yanında, 1716’da nakledilen
Darphâne bulunurdu. Darphâneden Soğukçeşme’ye inen yolun ortasında
Darphâne Kapısı, Darphâne yanındaki yokuşla Ortakapı arasında Deâvi
Kasrı vardı. Kubbealtı’nda divan toplandığı zaman, kubbe vezirlerinden
birisi nöbetle buraya gelerek verilen dilekçeleri toplar ve mürâcaat
sâhiplerini dinleyip, dâvâlarını hülâsa ederek divana bildirirdi.

Deâvi Kasrı, bugün mevcut değildir. Ortakapının iki tarafında iki kule
ve bunların altında kapıcılara mahsus odalar vardı. Ortakapı geçilince
Birûnun “İkinci Yer” tâbir edilen mahalline gelinirdi.

İkinci Yer; yüz seksen metre uzunlukla yüz otuz metre genişliktedir.
Burada bayram alayları merâsimi yapıldığı için “Alay Meydanı” da denir.
Meydanın dört tarafı mermer direkli ve revaklıydı. Meydanda dört yol
vardır. Sağdaki yol, sağdaki sarayın mutfağı Matbâh-ı âmireye; ortadaki
Enderûnun kapısı olan Bâb-üs-saâdeye; soldaki dünyâ siyâsetine yön veren
Kubbealtına; en soldaki de Meyyit Kapısı denilen kapıya giderdi. Meyyit
Kapıdan sonra mescit ve bunun karşısında has ahır memurlarına mahsus
uzun binâ vardı. Uzun binâ, kısım kısım Harem Ağaları
Hastahânesi,Bahçıvanlar Koğuşu, Yakalı Baltacılar Ocağı olarak
kullanılırdı. Sol taraftaki revakların sonundaysa Harem Dâiresinin
kapısı vardı. Bu kapının yanındaki kapıdan, Zülüflü Baltacıların
koğuşlarına gidilirdi. Zülüflü Baltacılar Koğuşunun duvarları güzel
çinilerle süslüydü.

Sarayın dış kısmı olan Birûn, herbiri birer hizmet için yapılan bu
binâlardan meydana geliyordu.

Enderûn: Sarayın iç kısmı olup, saray üniversitesi mâhiyetindeydi.
Hânedan mensupları ve özel testlerle seçilen ülkenin en zeki ve
kâbiliyetli şahsiyetlerinin eğitim öğretim müessesesiydi. Çok muazzam
bir teşkilâta ve seçme bir kadroya sâhipti.

Enderûn, Bâb-üs-saâde diye anılan Akağalar Kapısıyla başlar.
Bâb-üs-saâdede iç içe iki kapı olup, burada Akağalar vazife yaptığından
Akağalar Kapısı da denir. Kapının ön kısmında mermer sütunlara dayanan
bir revak vardır. Pâdişâhın tahta geçiş merâsimi olan cülûslarda, ayak
dîvânı gibi fevkalâde hâllerde ve bayramlarda, pâdişâhın tahtı buraya
çıkarılırdı. Bâb-üs-selâmda bayramlaşma merâsimi de yapılırdı. Sefere
çıkıldığında, Sancak-ı şerîfin sadrâzama bu kapının önünde verilmesi
âdetti. Sancak-ı şerîfin konması için yerde bir delik açılmıştı. Burası
ayak basılmaması için mermer taşla örtülürdü. Bâb-üs-saâdenin iki
kapısının arasında sağda Kapıağası Dâiresi, solda Akağalar Koğuşu vardı.


Bab-üs-saâde kapısından “Üçüncü Yer” denilen meydana girilirdi. Kapının
karşısında Arz Odası bulunur. Pâdişâh, dîvândan sonra vezirleri ve
gerektiğinde elçileri Arz Odasında kabul ederdi. Arz Odasında Sultan
Üçüncü Mehmed Han tarafından 1596’da yaptırılan Tahtla tunçtan bir ocak,
iki tekneli bir çeşme vardı. İçerideki konuşmaların duyulmaması için
çeşme açılarak, suyun çağıltısı gizliliği sağlardı. Arz Odasının
duvarları güzel çinilerle süslüydü. Arz Odasının arkasında Sultan Üçüncü
Ahmed Han (1703-1730) tarafından yaptırılan kütüphâne vardır. Üçüncü
Yer Meydanının sahası dört bin metrekaredir. Sağ kenarında Enderun
odalarından Seferli Koğuşu ile Hazine Dâiresi vardır. Karşı kenarında
Kiler Odası ve Hazine Kethüdâlığı Odası yer alır. Bunun solunda Hazine
Koğuşu ve ikisinin arasında Dördüncü Yer Meydanına inen üstü kapalı bir
merdiven bulunmaktadır.

Üçüncü Yer Meydanının sol kenarında Hırka-i Saâdetle diğer mübârek
emânetlerin muhâfaza olunduğu dâireyi ihtivâ eden Hasoda Koğuşu ile
Akağalar Mescidi ve üst tarafında Kuşhâne Mutfağı ve Harem Kapısı
vardır. Hırka-i Saâdet Dâiresi pek muhteşem olup, duvarları kıymetli
çinilerle süslüdür. Topkapı’daki Hırka-i Saâdet Dâiresinde 25 Temmuz
1518’den, 3 Mart 1924 târihine kadar dört yüz altı seneden fazla
aralıksız Kur’ân-ı kerîm okunmuştur. Daha sonra 19 Mart 1991’den
îtibâren tekrar Kur’ân-ı kerîm okunmaya başlanmıştır.

Hırka-i Saâdet Dâiresi; mukaddes emânetlerin muhâfaza edildiği odadan
başka büyük bir salonla Arzhâne adlı diğer bir salonu, bir de
Silâhtarağa hazînesini ihtivâ eder. Bugün bu dört odadan üçü
ziyâretçilere açık olup, Hırka-i Saâdetin bulunduğu oda kapalıdır. İçi
aydınlatılmış olan bu odayı ziyâretçiler ancak dışarıdan Hâcet
penceresinden görebilirler. Hırka-i Saâdet Peygamber efendimizin hırkası
olup, bir başka hırkası da Hırka-i Şerîf Câmiindedir. Bu ikincisini
ayırmak için Hırka-i Şerîf denilmektedir.

Mukaddes emânetlerin en değerlisi Hırka-i Saâdet sayılmaktadır. Burası,
Yavuz Sultan Selim’den sonra dört yüz yıl belirli günlerde, pâdişâh
tarafından, büyük bir hürmetle ziyâret edilmiştir. Hırka-i Saâdet
Dâiresinde ayrıca Kâbe’den getirilen tövbe kapısı, hazret-i Ömer’e ve
hazret-i Osman’a âit birer kılıç, Peygamber efendimize âit bir yay,
hazret-i Ali’nin el yazması Kur’ân-ı kerîmi, hazret-i Fâtıma’nın
seccâdesi, İmâm-ı A’zâm hazretlerinin cübbesiyle İslâm büyüklerinden
yirmi birinin kılıcı bulunmaktadır. Hırkâ-i Saâdet Dâiresinin Harem’e
açılan bir de kapısı olup, pâdişâhlar Harem’den, doğru buraya
gelirlerdi. Hasoda’da bir koğuş, bir yemekhâne, ayrıca silahtarağa,
hasodabaşı ve diğer ileri gelen ağaların ve sır kâtibinin dâireleri
vardı. Bâb-üs-saâdeden girilince sağ tarafta bugün nakışhâne olarak
kullanılan Büyükoda, Kuşhâne Mutfağıyla Hasoda arasında Küçükoda vardır.


Dördüncü yer, Boğaziçi’ne bakar. Sağda doğu köşesinde Sofa Câmii
bulunur. Boğaz’a ve Marmara’ya bakan merdiveni de olan Sultan Abdülmecîd
Han Köşkü ise, uzun bir binâdır. Lâle bahçesine mermer merdivenden
çıkılır. Lâle Bahçesinin yanındaki seddin sağında Hekimbaşı odası,
bundan sonra da “Sofa Köşkü” gelir. Lâle Bahçesinin iç tarafına doğru
olan yönde Sultan Dördüncü Murâd Hanın yaptırmış olduğu “Revan Köşkü”
yer alır. Murâd Han tarafından yaptırılan ve Sarık Odası da denilen
Revan Köşkü, geniş saçaklı ve dışı pek zarif çinilerle kaplı bir
binâdır. Revan Köşküne bitişik güzel fıskıyeli bir havuz, sonra bir set,
sol tarafta da sünnet odası vardır. Seddin kenârında “İftâriye Köşkü”
olup, yaldızlı bakırdan yapılan kubbeli bir kameriyedir. Seddin sağ
tarafına, Sultan Dördüncü Murâd Han, Bağdat Seferi hâtırası olarak,
“Bağdat Köşkü”nü yaptırmıştır. Bağdat Köşkünün içerisi pek kıymetli mâvi
çinilerle kaplıdır. Köşkün önündeki mermerlikten bir kapı ile Hırka-i
Saâdet Dâiresine girilir. Dördüncü yerden, üçüncü kapı da denilen bir
kapıdan Sarayburnu’na çıkılır.

Enderûn, sağlam temeller üzerine kurulan, yüksek kadroya ve geniş,
muazzam teşkilâta sâhip bir müesseseydi. Burada yüksek din ve fen
bilgileri, İslâm ahlâkı, yabancı diller, kültür dersleri verilerek,
talebeler tam bir Müslüman olarak yetiştirilirdi. Enderûn’da çok sıkı
bir intizâm ve teşrifât vardı. Burası, Osmanlı kültür ve medeniyetiyle
teşkilâtının beşiğiydi. Üç kıtaya hâkim olan Osmanlı Devletinin mülkî,
askerî, adlî ve diğer bütün sâhalarda yükselmiş en mümtâz
şahsiyetlerinin vazîfe yapıp, devlet adamlarının yetiştirildiği eğitim
ve öğretim müessesesiydi. Fâtih’ten sonraki Osmanlı sultanları, Birinci
Selim Handan sonraki İslâm halîfeleri, pekçok sadrâzam, vezir, kumandan,
devlet adamı hep Enderûn’da yetişti.

Harem Dâiresi: Sarayın asıl ikâmet yeridir. Harem-i hümâyûn da denir.
Pâdişâhlar, zevceleri, câriyeleri, hizmetkârları, şehzâdeleri,
sultanları (kızları) ve varsa anneleriyle berâber kalırlardı. İkâmet
yeri yanında bütün zarûrî ve sosyal ihtiyaçları en güzel şekilde
karşılayan bölümler de vardır. Harem mensuplarının yetiştirilmesi için
bölümlerle küçük yaştaki pâdişâh çocukları, yeğenleri ve amcaoğulları,
Şehzâdeler Mektebinde eğitim ve öğretim görürlerdi.

Harem’de mahremiyet ve ahlâk kâidelerine çok dikkat edilip, burada güzel
ahlâk ve iffet timsâli şahsiyetler yetişip, ikâmet etmiştir. Muazzam
bir teşkilât, teşrifat (protokol), âdâb-ı muâşeret, umûmî ahlâk
kâideleriyle âdâb ve erkâna riâyet vardı.

Harem Dâiresine, Zülüflü baltacılar Koğuşunun yanında bulunan ve Araba
Kapısı diye anılan yerden girilir. Araba Kapısı denmesine sebep, Sultan
Efendiler ve Kadınefendilerin bu kapıdan arabaya binip şehre
inmeleridir.

Dolaplı Kubbenin çevresi dolaplarla çevrilidir. Fıskıyeli Şadırvan da
denen Fıskıyeli Havuz geometrik şekildedir. Sağda Kule Kapısı, solda da
Perda Kapısı vardır. Kule Kapısından Âdil Kulesine çıkılır. Âdil Kulesi,
kırk iki metre yüksekliğinde, yüz beş basamaklıdır. Perde Kapısından
sonra geçitten Haremağalarına mahsus hamam ve “Kızlarağası Köşkü”ne
geçilir, ilerisinde Haremağalarına mahsus dâirelerle Şehzâdeler Mektebi,
Başmuhasip Ağa ve Başhazinedâr Ağa dâireleri vardır. Haremağaları
Dâiresi üç katlı olup, rütbelerine göre Haremağalarının dâireleri
sıralanır. Kızlarağası Köşkü ve Şehzâdeler Mektebi çok güzel binâlardır.
Şehzâdeler Mektebinin salon ve koridorları pek muhteşem olup, altın
yaldızlı nakışları, çinilerle kaplı duvarları göz kamaştırır.

Veliahd Dâiresinden sonra Ocaklı Sofa gelir. Buradaki iki kapıdan biri
Çeşmeli Sofaya, öteki Hasekiler Dâiresine açılır. Çeşmeli Sofa, genişce
bir hol olup, çinilerle kaplıdır. Üstü kubbeli olup, bir duvarında da
çeşme vardır. Çeşmeli Sofadan Hünkâr Sofasına geçilir.

Hünkâr Sofası, en güzel yerlerdendir. Mermer sütunları salonu ikiye
böler. Üstte, parmakları sedef kakmalı bir balkon vardır. Üç tarafında
üç çeşme olup; su, çini, sedef ve mermer ihtişamı gözleri kamaştırır.
Soluna birkaç kapı açılır. Pâdişâhlar, bayram tebriklerini bu salonda
kabul ederdi. Sonra Sultan Üçüncü Murâd Han Odasına geçilir. Bu oda
Mîmar Sinân’ın eseri olup, Osmanlı mîmarlık sanatının
şâheserlerindendir. Baştan başa kırmızının hâkim olduğu çinilerle
örtülüdür. İlerisinde Sultan Birinci Ahmed Han Kütüphânesi ve Sultan
Üçüncü Ahmed Hanın Yemişlik Odası, sonra Hünkâr Hamamı ve çinilerle
süslü Vâlide Sultan Dâiresi gelir. Daha sonra Asmabahçe denen, içinde
Sultan Üçüncü Osman Hanın köşkü de bulunan Havuzlu Taşlık’a geçilir.
Koridordan Sultan Birinci Abdülhamîd Hanın Yatak Odasına gelinir;
devamında Sultan Üçüncü Selim Han Odası vardır. Haremde daha pekçok oda
olup, sayısı üç yüz seksen kadardır. Haremdeki dâire, oda ve diğer
bölümlerin bugün hepsi mevcut değildir. Topkapı Sarayı yangın, yıkım,
tahribât ve yüzyılların zaman aşımına uğradığından asıl şekli ve
fonksiyonunu kaybetmiştir. Bugün müze olarak kullanılmaktadır.

Topkapı Sarayı Müzesi, mîmârî sanat eseri kompleksi olup, binâları ve
içindeki paha biçilmez hazine ve kolleksiyonlarıyla yerli ve
yabancıların hayranlık dolu alâkasını üzerinde toplar. Bütün İslâm
âleminin hürmetine şâyân herkesin gıptayla seyrettiği, maddî ve mânevî
paha biçilemiyecek kadar kıymetli Mukaddes Emânetler, büyük bir îtinâyla
muhâfaza edilmektedir.

Topkapı Sarayındaki köşklerin herbiri birer sanat âbidesi
mâhiyetindedir. Topkapı Sarayında onbinlerce nâdide parçadan meydana
gelen pekçok eşyâ kolleksiyonu mevcuttur. 10.700 parçadan meydana gelen
Çin porselenleri, 4000 parçadan meydana gelen Seladon porselenleri,
Japon porselenleri, Avrupa krallarının Osmanlı pâdişâhlarına
gönderdikleri paha biçilmez porselen ve diğer eşyâ takımları, asırlık
İstanbul porselenleri, billurlar ve çeşm-i bülbüllerin herbiri birer
hazine kıymetindedir.

Muhteşem saltanat arabalarından bâzıları mevcut olmasına rağmen, çoğu da
yağmalanmıştır. Saltanat arabaları, eyer takımları ve koşumları çok
alâka çekicidir. Saraydaki tabloların târihî ve sanat kıymeti çoktur.
Saraydaki tablolar resim galerisinden çok müze karakterindedir.

Saraydaki Silâh Müzesi, çok zengin olup, Osmanlıların her devrine âit
ateşli, kesici ve vurucu silâhların yanında çeşitli yüzyıllara âit
ganimet eşyâsı veya İslâm ve Avrupa devletlerinden hediye olarak gelen
silâhlar vardır. Osmanlı sultanlarının kılıçları, zırhları ve takımları
da mevcuttur. Silâh Müzesinde târihî bozdoğanlar, şeşperler, salıklar,
tulgalar (miğfer), kılıçlar, hançerler, tüfekler, tabancalar, piştovlar,
mızraklar, harbeler, yaylar, oklar ve daha pekçok silâh mevcuttur.

Topkapı Sarayında dünyânın en ünlü yazma eserleri vardır. Binlerce
Osmanlıca, Farsça, Arapça kitabın çoğu minyatürlü, tezyinâtlı, yâni
süslemelidir. Hârika ciltler, mücevherler, inciler kakılmış ciltler ve
en eski İslâm yazmalarının tek nüshaları burada bulunmaktadır.
Kütüphânede iki bin büyük hattatın levhâsından meydana gelen nâdide bir
hat kolleksiyonu mevcuttur. Sarayın Arşiv Dairesinde binlerce kaynak
belge vardır. Bu kaynaklar bütün dünyâ târihini alâkadar eder mahiyette
belgelerdir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Topkapı Sarayı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Tarih-
Buraya geçin: