ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Yaşama Hakkı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Yaşama Hakkı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yaşama Hakkı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Yaşama Hakkı I231076_gsli

Yaşama Hakkı Empty
MesajKonu: Yaşama Hakkı   Yaşama Hakkı EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 12:07 am

Yaşama Hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini
oluşturan insan hakkı. 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 2. maddesinde herkesin yaşama hakkının yasayla
korunacağı, yasanın ölüm cezasını öngördüğü bir suçtan dolayı mahkemece
verilmiş bir cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimsenin kasten
öldürülemeyeceği belirtilmiştir.
Aynı maddeye göre öldürme olayı;
• Yasadışı şiddete karşı korunma
• Yasaya uygun tutuklama
• Tutuklu kişinin kaçmasını önleme
• Bir ayaklanma ya da isyanı yasaya uygun olarak bastırma
bu durumda birçok insan böyle durumlara düşer.
Savaş, geniş kişi toplulukları arasında meydana gelen, genel anlamıyla
ileri derecede şiddet içeren olay, çarpışma, çatışmadır. Soğuk savaş
gibi politika temelli savaşlar olsa da savaş kelimesi silahlı kitlesel
muharebe olarak kullanılır. Barış kelimesinin zıt anlamlısıdır ve her
kullanımında görüş ya da çıkar çatışması içerir.
Savaş hakkında genel kanı iki ya da daha fazla sayıda grubun arasında
meydana gelen silahlı mücadele olmasıdır. Kullanılan silahlara, gruplara
ve yerlere göre değişen isimlerin bazıları: Nükleer savaş, soğuk savaş,
meydan savaşı, iç savaş, psikolojik savaş, din savaşı (ör:cihad,
haçlı), dünya savaşıdır.
Günümüzde savaş Birleşmiş Milletler cemiyeti tarafından bazı temellere
ve kurallara dayandırılmıştır. Geçmişte yapılan savaşların aksine
günümüzdeki savaşlarda özellikle sivillerin öldürülmesini engellemek,
ülke ya da kitleleri yok etmektense onları güçsüz bırakmak
güdülmektedir. Ancak buna rağmen günümüzde trajediler yaşanmaya devam
etmektedir.1990'lı yıllarda Kuzey Afrikayı sömürgeleştirme amacıyla
çıkarılan iç savaşlarda ve kabile savaşlarında 1 milyonun üzerinde insan
ölmüştür. Gene günümüzde ABD'nin 2003 Mart ayında başlattığı Irak
işgalinde 2006 yılı Aralık ayı itibariyle 700.000 kişinin öldüğü,
öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Sadece bu rakamlar bile savaşın ölüm ve
kan üretmekteki vahşetini görmeye yetmektedir.
Bunun yanında Afganistan işgali, Körfez savaşı'yla ABD'nin
sömürgeleştirme politikasını sürdürmesi, tarih boyunca yaşanmış olan
"güçlü olanın zulmü"nü günümüzde de gözler önüne sermektedir. Maalesef
insanlık tarihi savaşlarla doludur. Yapılan tüm barış antlaşmaları da
yapılacak olan diğer savaşlar için bir ara verme,güç toplama niteliği
taşımaktadır.
6. TÜRKİYE İNSAN HAKLARI HAREKETİ KONFERANSI

Savaş ve İnsan Hakları

Çalışma grupları ve ulaştıkları sonuçlar:
-Uluslararası Sistem ve Savaş
-Bir İnsan Hakkı İhlali ve Travma Olarak Savaş
-Barış Hakkı ve Barış Kültürü
-Barış Hareketi ve İnsan Hakları Hareketi

1998 yılından beri düzenli olarak toplanmakta olan Türkiye İnsan Hakları
Hareketi Konferansının genel amacı, Türkiye insan hakları
savunucularının, insan hakları kavramının ve hareketinin bazı
sorunlarını tartışması ve bu tartışmanın temelinde de, geleceğe yönelik
bazı belirlemeleri yapması için bir platform oluşturmaktır. Konferans,
İHD ve TİHV'in düzenleyici olarak görev almasına karşın, özerk ve kalıcı
bir yapı geliştirmiştir.
Türkiye insan hakları hareketi, bir yandan yakıcı ve acil olarak eyleme
geçmeyi gerektiren bir gündemin baskısı altında bulunurken, bir yandan
da insan haklarını kavramsal açıklığa ve düşünsel zenginliğe ulaştırma
ihtiyacını hissediyor. Kavramsal açıklık, düşünsel sağlamlık, gündeme ve
sorunlara müdahale edebilmenin bir koşulu olmaktan öte, ona teslim
olmamanın bir güvencesidir.



2. Bir İnsan Hakkı İhlali ve Travma Olarak Savaş
En temel insan hakkı olan yaşama hakkını hedef alan savaş, insan hakları
ihlallerinin en uç noktasıdır. Savaş biyolojik, psikolojik, kültürel ve
cevre etkileri nedeniyle insana yönelmiş ve insan elinden çıkan en
yıkıcı eylemdir.
Günümüzdeki global güç ilişkileri savaşı barış döneminden ayrılabilecek
bir olağanüstü, istisnai hal olmaktan çıkararak sürekli bir hale
getirmektedir. Özellikle 11 Eylülden sonra öne sürülen "haydut
devletler" söylemi dünya düzenini tehdit ettiği ve insan haklarını
çiğnediği söylenen devletlere karşı ve onların yurttaşlarına "özgürlük
götürmek" adına yürütülen savaşı meşrulaştırmak için kullanılmaktadır.
Bu söylem ABD hegemonyasının korunması için geliştirilen "önleyici
saldırı" doktrini doğrultusunda "sürekli barış için sürekli savaş"ı
vazetmektedir. Bu söylem insanlığın uzun yıllar içinde oluşturduğu
uluslararası hukuk ile insan hak ve özgürlükleri açısından ciddi bir
tehlike oluşturmaktadır.
Şiddeti yaşatan ve savaş dayatan güçlerin insan hakları dilini ve
kavramlarını çarpıtarak ve içini boşaltarak kullanması insan hakları
savunucularının üzerinde dikkatle durması gereken bir sorundur. Bu
açıdan medyanın ABD hegemonyası için "rıza imalatı"na girişmesi, ve
toplumların nazarında savaşı meşrulaştırmaya çalışması doğru bilgi
edinme hakkını çiğnemektedir.
Savaşların en dramatik sonuçlarından biri olarak beliren kitlesel göçler
ve mültecilik üzerinde durmak gerekir. Savaşlar sonucunda büyük
sayılardan oluşan toplu göçler ulusal ve uluslararası mekanizmaların
yetersizliği karşısında mağduriyetlerin giderilemesi ve kalıcılaşmasına
neden olmaktadır. 1951 tarihli mülteciler hakkındaki Uluslarası Sözleşme
bugün için sözleşmede belirtilen nedenler dışındaki nedenlerle
ülkelerini terk edenler, toplu göçler ve geri iade süreçlerinde ihtiyaca
cevap verememektedir. Aynı şekilde dünyada ABD'nin öncülüğünde egemen
olmaya başlayan uluslararası terörizmle mücadele ve güvenlik anlayışı
sığınmacılara ilişkin olarak uluslararası kurumların da ilgisini dolaylı
olarak azaltmakta bu da alanın tamamen ülkelerin bireysel inisiyatifine
terk edilmesine neden olmaktadır.
Türkiye'ye doğudan gelmiş ve mültecilik koşullarını taşımayan kişiler
kendilerine zulüm ve baskı görmeyeceklerine dair bir güvence
verilemediğinden genellikle iade edilmemektedirler. Olumlu gibi görünen
ve uluslararası bir teamülün gereği olan bu uygulama aslında birçok
insan hakkı ihlaline neden olmaktadır. Mevcut durumda ülkelerine geri
gönderilmeyi bekleyen sığınmacıların barınma, beslenme, çocukların
eğitimi, kadın ve çocukların sağlık ihtiyaçları, karşılanmamaktadır.
Uluslarası kurumlardan da maddi destek alamamaktadırlar.. Bu durum açlık
yoksulluk, aile çözülmeleri, suça bulaşma gibi olumsuzlukları
beraberinde getirmektedir.
Türkiye'de yaşanmış olan zorunlu göçe ilişkin olarak; resmi söylem
çatışma döneminin sona ermiş olduğu şeklinde olmasına rağmen, göç
edenlerin geri dönüşü konusunda yükümlülükler yerine getirilmemektedir.
Oysa zorunlu göç mağdurlarının köylerinin yeniden imarı ve
sürdürülebilir bir yaşamın kendilerine yeniden sağlanmasının koşul ve
imkanları mevcuttur.
Günümüz savaşları az gelişmiş devletlerin coğrafyalarında
sahnelenmektedir. Bu ülkeler zaten yoksul ve sağlık göstergeleri kötü
olan ülkelerdir. Savaş ülkelerin sağlık altyapısını çökerttiği gibi
mevcut koruyucu sağlık hizmetlerini büyük oranda ortadan kaldırmakta,
tedavi edici sağlık hizmetlerine de ulaşımı olanaksızlaştırmaktadır.
Savaşın doğrudan sonucu olan ölüm ve kalıcı sakatlıkların yanı sıra,
enfeksiyonlar yaygınlaşmakta, eradike ( belli coğrafi bölgelerden
silinmiş olan çiçek, şarbon, şark çıbanı vb.) edilen hastalıklar tekrar
ortaya çıkmakta ve buna bağlı olarak ölümler ve özellikle de çocuk
ölümleri artmaktadır.
Çocuklar dünyanın biyolojik potansiyelidirler ve bu nedenle de
çocukların savaştan zarar görmesi dünyanın geleceğini etkiler. Çocuklar
savaşlardan ya doğrudan etkilenerek ölmekte veya sakat kalmakta ya da
büyük korkular yaşayarak, yoksulluk, göç, beslenme yetersizliği,
bulaşıcı hastalıkların artması, temel sağlık hizmetleri ve temizlik
altyapısının çökmesi gibi savaşın dolaylı sonuçlarına maruz
kalmaktadırlar.
Savaşın etkilediği risk gruplarından bir diğeri de kadınlardır.
Öncelikle ana olarak savaşın tüm yükünü çeken olarak birçok risk
altındadır. Cephede aktif kadın asker savaşın doğrudan aktörleri, cephe
gerisi hizmetlerde sorumluluk alan kadınlar (Hemşirelik gibi), savaş
dulları, can güvenliği nedeni ile sürekli yer değiştiren mülteci
kadınlar, eşi askerde olan ve ailenin sorumlusu olan kadın, askerden
travmatik deneyimlerle dönen askerlerin eşleri ve "düşman tarafın
kadınlarına" tecavüzün bir silah olarak kullanılması savaşın doğrudan ve
acımasız sonuçlarıdır.
Savaş insanların yaşama olağan bakış açısını köklü bir şekilde
değiştirmekte, dünyanın güvenilir bir ortam olduğuna olan inancını
tersine çevirmektedir. Bu aynı zamanda yaşam alışkanlıklarını da
değiştirir. Savaş sonrasında özellikle yaşanan olayların istem dışı
zihninde canlanmasını, kaçınma davranışı, uyarılmışlıkta arma ile
seyreden post-travmatik stres bozuklukları ve depresyon başta olmak
üzere birçok psikiyatrik hastalık artmaktadır. Savaşın yarattığı
travmanın insan eliyle yaratılan bir eylemin sonucu olması şiddetini ve
örseleyiciliğini arttırmaktadır. Travmanın uzun sürmesi ve tekrarlanması
insanların kayıplarına ilişkin normal yas tutma süreçlerini de
bozmaktadır. Buna bağlı olarak uzun süren ve komplike yaslar insanların
geleceklerini olumsuz etkilemektedir. İnsanların normal gelişim
süreçleri bozulmaktadır. Öte yandan savaşan tarafların da savaşta
yaşadıkları travmatik deneyimlerin etkilerini savaş sonrası dönemde dahi
atlatamamakta, şiddeti; kendilerine, ailelerine ve topluma yaşatmaya
devam etmektedirler.
Bugün dünyanın 70 ülkesinde 50 milyon mayın yeraltında bulunuyor. Savaş
ve çatışmalarda döşenen mayınlar sonrasında da yaşam hakkını tehtit
etmesi ve vücut bütünlüğünü bozması nedenleriyle ciddi bir sorundur.
Savaş ve çatışmanın bitmesinin ardından silahlı güçlerin çekilmesi ile
belirsiz mayınlı alanlar ve serbest patlayıcılar savaşın etkisini uzun
döneme yaymaktadır.
Savaşa karşı en önemli çalışma etkin ve sürekli olarak barış için
çalışmaktır. Barış kültürünü oluşturmada çocuğun asıl yatırım alanı
olarak öne çıkarılması gerektiği, toplum belleğine kazınmış kuşkucu
yaklaşımın atlatılmasına çocuğa yönelik yaklaşım önemlidir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Yaşama Hakkı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Uzayda yaşama dair kanıt bulundu!
» Osman Kavala, tarihi binaları yaşama katacak
» Formanın Hakkı...
» Yiğidin hakkı yiğide
» Samsunspor'da Hakkı Tomaç yeniden başkan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: