ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Bilinç ve Beyin Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Bilinç ve Beyin Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bilinç ve Beyin

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258180
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Bilinç ve Beyin I231076_gsli

Bilinç ve Beyin Empty
MesajKonu: Bilinç ve Beyin   Bilinç ve Beyin EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 11:54 pm



Bilinç ve Beyin



NÖROFİZYOLOGLARA GÖRE ATTIĞIMIZ HER ADIMI BEYİN YARIM SANİYE ÖNCE
KARARLAŞTIRIYOR

Kararlarımız, seçimlerimiz önceden mi belirleniyor? Benliğin sırrını
çözmeye çalışan nörofizyologlar bilincin herşey olup bittikten sonra
devreye girdiğini keşfetti: Öyleyse, hep geçmişte yaşıyoruz ve
bilincimiz, yaşananları yarım saniye sonra gösteren bir "monitör"
gibi...

Sibernetik uzmanı ve bilimkurgu yazarı Stanislav Lem, "Yıldız Güncesi"
adlı öykü kitabında bir mucitten söz eder. Bu mucidin evinin altındaki
laboratuarda, yavaşça ve sürekli olarak dönen bir varile sayısız
kablolarla bağlı 12 adet kutu vardır. Mucit, ziyaretine gelen yeğenine
gördüğü mekanik kutuların her birinde bir insanın yaşadığını söyler.
"Nasıl olur" diyen şaşkın yeğenine açıklamaya başlar:

"Varil, kutu - insanların kendi dünyalarında algıladığı bilgileri
gönderiyor. Zaten algıladığımız dünya, beyinde belirli noktaların hafif
bir elektrik akımıyla uyarılması değil midir? Ben senin beyninde gül
kokusu için oluşturulan noktayı uyarsam, ortada gül olmadığı halde gül
kokusu aldığını sanırsın. Kutularımdaki insanlar da öyle. Dönen
varilden, onlara kendi dünyaları için gerekli tüm bilgiler ulaşıyor. Her
biri ayrı bir kişi; başka insanlarla konuşuyor, dünyasında gökyüzünü
görüyor, gerektiğinde acı çekiyor ya da aşık olabiliyor. Dünyaları tıpkı
bizimki kadar gerçek. İçlerinden biri öğretmen. Hatta bir papaz bile
var..."

Mucidin en sevdiği kutu - insan ise kendi dünyasının delisi. Israrla
herkese, kendilerinin yaşamadığını, gerçekte birer kutu olduklarını ve
birisinin onları varetmek için gerekli algıları gönderdiğini anlatmaya
çalışıyor.

Kararı veren "Ben" miyim?
İnsanoğlunu diğer türlerden ayıran en önemli özelliği "bilinci." Ancak
çok eskilerden beri çözülmeye çalışılan bu sırrı ne filozoflar, ne
anatomi bilginleri ne de günümüzün nörofizyologları aydınlatabildi.
Fransız filozof Rene Descartes'ın, "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyerek
bilincin ve hür iradenin zaferini ilan ettiği ve ruhu bedenden ayırdığı
dönemden üç yüz yıl sonra, benlik araştırmacıları ve nörologlar tersine
bulgular elde ediyor.

Gelişmiş yöntemlerle beyin üzerinde yapılan deneylerde, benliğin sır
perdesi aralanmak bir yana, daha da gizemli bulgular ortaya çıkıyor.
Bunlardan en çok tartışılanı, Benjamin Libet'in deneyleri. Kaliforniya
Üniversitesi'nde nörofizyoloji profesörü olan Libet, beyin
ameliyatlarının narkoz verilmeden, yani hastanın bilinci tamamen
yerindeyken yapılabilmesinden yararlanıyor. Libet, bilimkurgu yazarı
Lem'in öyküsündeki mucit gibi deneklerin beyinlerini küçücük elektrik
akımlarıyla uyarıyor. Onlar da beyinlerinde uyarılan bölgeye göre bir
melodi veya tanıdık bir ses duyuyor ya da "başlarından geçmiş" bir olayı
algılıyorlar.

Buraya kadar herşey yolunda. Çünkü Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü
nasıl artık gizemli olmaktan çıktıysa, tüm düşünce ve algıların kontrol
merkezinin de beyin olduğu uzun zamandır biliniyor. Ancak Libet, büyük
beynin dış kısmında (cortex) yine bazı noktaları uyararak deneklerde
ellerine dokunulduğu algısı yarattığında onlar, bu "dokunuşu" neredeyse
yarım saniye önce hissettiklerini söylüyorlar.

Kader yarım saniye önde
Bu imkânsız gibi görünen olgunun Libet'e göre tek açıklaması şu:
"Normalde tüm algılar beyne iletiliyor. Burada bilinçaltında
değerlendirilip yorumlanırken, ben(lik) hiçbir şeyin farkında değil.
Muhayyilemizde canlanan, yani farkına varabildiğimiz bilgilerse epeyce
uzun bir gecikmeden sonra, cortex'e -bilincin konuşlandığı bölgeye-
gönderiliyor."

Tabii tüm olup bitenlerin, yani kısa süre öncesinde de olsa geçmişte
yaşadığımızın farkında olsak, insan dünyayı sürekli rüyada gibi
algılardı. Hatta muhtemelen bu tutsaklıktan kurtulmaya çalışan her
insan, en az Alman filozof Martin Heidegger gibi giderek soyutlaşan
düşünceler üretmek zorunda kalırdı.

Görevlerinden biri bizi bu korkunç çıkmazdan korumak olan beyin, bu
yüzden zamanı bilincimiz için yeniden düzenler. Yani Libet'e göre
benliğe, şimdiki zamanı yaşadığı yalanını söyler. Libet, deneklerinde
beynin dış bölgelerini doğrudan uyardığında bilinç, bir dokunuş olduğunu
kaydeder, alışık olduğu her zamanki işlem süresini hesaplar ve
sonucunda dokunuşun yarım saniye önce gerçekleştiği kararına varır.

Libet'in bundan sonraki deneyleriyse insanın hür iradesine olan
"inancını" yıkacak nitelikte. Araştırmacı, deneklerden parmaklarını
hareket ettirmelerini ister. Hareket anını kendileri belirleyecektir. Bu
esnada beyinlerindeki faaliyet izlenir. Ve yine, içine "kader" gibi
rasyonel olmayan kavramları bile sığdırabileceğimiz, o neredeyse yarım
saniyelik gecikmeye rastlar. Denekler parmaklarını hareket ettirmeye
karar verdikleri andan önce, ilgili beyin hücreleri faaliyete geçmiştir.


Bilinçaltını, hakkını vererek divana yatıran Dr. Sigmund Freud bile
günlük yaşamın bu derece bilinçdışı geliştiğini akıl edememiştir.
Örneğin önünüzde duran kahve fincanından bir yudum almaya karar
verdiğinizde, öyle bir kararı "tek başınıza" verdiğinizi sanıyorsunuz.
Ya da sabahleyin dolaptaki kazaklarınızdan mavi baklava desenli olanını
seçerken... Oysa beyniniz, sözkonusu kazağı giymeyi düşündüğünüzden
saniyenin en az üçte biri kadar önce hangisini seçeceğinize karar vermiş
ve gerekli mekanizmaları çoktan çalıştırmaya başlamıştır.

Cinayetin işlendiği an
Bu durumda, Dorris Dörrie'nin "Ben ve O" filminde kendi aralarında
konuşan ve sahiplerine sormadan karar verebilen cinsel organlar gibi,
beyinlerin de kendi kafasına göre "yaşadığı" bir dünyada mı yaşıyoruz?
Benliğimizin son alınan kararları salt bir tür monitör gibi yansıttığı
bir dünya...

O halde "ben" kimdir? Deneysel yöntemlerle çalışan bilinç araştırmacı
nörofizyologlar bile ortaya çıkan sonuçlar karşısında ister istemez
kendilerini felsefi yaklaşımların içinde buluyorlar. "Descartes'ın
Yanılgısı" adlı kitapta düşüncelerini toparlayan Profesör Antonio
Damasio da, Libet'in "geçmişte yaşadığımız" görüşüne katılıyor. Iowa
Üniversitesi'nde araştırmalarını sürdüren nörolog, "Şimdiki zaman asla
mevcut değil. Dünyayı algıladığımız benlik, olayları her zaman geriden
takip ediyor. Dolayısıyla varoluş, bilinci biçimlendiriyor" diyor.
Descartes'ın "ruh ile bedeni birbirinden ayırarak" hata ettiğini savunan
"Altın Beyin Ödülü" sahibi Damasio'ya göre; "Varım, bu yüzden
düşünüyorum."

Peki şimdi bu yeni gerçekler ışığında, cinayet işleyenler bile
savunmalarında "Tetiği çeken aslında ben değildim" derse ne yapılacak?
Yargıç, beyninde zaten alınmış bir kararı uyguladığını gören kişiyi
cezaevine gönderdiğinde, suçu "geçmişin monitörlüğünü" yapmak olan
bilinci fazlasıyla cezalandırmış olmayacak mı? Bir diğer olasılık,
nörofizyolog ve felsefeci psikiyatristlerden oluşan bir heyetin, sanığın
ne derece bilinçli davrandığını değerlendirmek amacıyla o yarım
saniyelik süre içinde benlikle bilinçaltı arasındaki bağı "ölçmesi."
Suçluluk derecesi tabii bu ölçümlere göre değerlendirilecek. Buradaki
tek sorun, bilinçaltı bir kere incelenmeye, dolayısıyla yargılanmaya
başladığında, yargıcın beyninin bile sanığınkinden çok daha büyük suç
unsuru oluşturabileceği. Çünkü bilinçaltında işlediğimiz suçları,
yaptığımız zinaları ya da kötülükleri tahmin etmek bile çok güç.

EN GELİŞMİŞ BİLGİSAYAR
Durmaksızın çalışan beyin, yeryüzünde en gelişmiş bilgisayarın bile
ulaşamadığı bir kapasiteyle yüz milyonlarca bilgi birimini
değerlendiriyor. Nörologlar, yalnızca gözlerden her an on milyon
dolayında bit'in beyine ulaştığını tahmin ediyor. Hatta dışarıdan hiç
bilgi almaması, "karanlıkta" kalması dahi akıl almaz şekilde çalışmasına
engel değil. Bedenin hormonal dengesinden sindirimle dolaşım
sistemlerine ve tüm kas hareketlerine dek herşeyi o yönetiyor. En küçük
sesi bile kaydedip değerlendiriyor. Oysa bilincin bundan haberi olmuyor.
Duyulardan beyne akan bilgi selinin bilince ulaşan bölümü, yalnızca çok
küçük bir oranı. Zaman zaman aklımıza bir fikir ya da unutulan bir isim
geldiğinde ise benliğe bir anlığına, sürekli hareket halindeki
bilinçaltından bir bilgi kırıntısı ulaşmış oluyor.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Bilinç ve Beyin
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yol Ortasında Beyin...+18
» Yakından Beyin Gör!+18
» Beyin Nakli
» Beyin Fonksiyonları Üzerindeki Etkili Besinler
» Beyin Tümörü Geni

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Biyoloji-
Buraya geçin: