ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
İnsanada Destek ve Hareket Sistemi Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
İnsanada Destek ve Hareket Sistemi Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İnsanada Destek ve Hareket Sistemi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258048
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
İnsanada Destek ve Hareket Sistemi I231076_gsli

İnsanada Destek ve Hareket Sistemi Empty
MesajKonu: İnsanada Destek ve Hareket Sistemi   İnsanada Destek ve Hareket Sistemi EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 8:46 pm



İNSANDA DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ

Hayvanlarda olduğu gibi, insanda da vücuda biçim veren, iç organları
koruyan, vücudun dik durmasını ve aktif hareket etmesini sağlayan sistem
vardır. Bu sisteme destek ve hareket sistemi denir. İskelet ve
kaslardan oluştuğu için iskelet ve kas sistemi de denir. Canlıların
hareketini sinir sistemi ve endokrin sistem düzenler ve denetler.
Hareketler kas, kemik, ve eklemin birlikte çalışmasıyla gerçekleşir.
İnsanda, destek ve hareket sistemi elemanı olan kemik doku, iskelet
adını alır.

A. İNSANDA İSKELET

İnsanda iskelet sistemi, vücudun çatısını oluşturur. İskelet sistemi
hareketi sağlamanın dışında iç organları koruma, kas ve iç organlara
bağlanma yüzeyi oluşturma görevi de yapar. İskeleti oluşturan kemikler
kalsiyum deposu olarak iş görür. Aynı zamanda kemiklerde kan hücreleri
de meydana gelir.
İskelet, anne karnında sekizinci haftaya kadar kıkırdaktır, daha sonra
kemikleşme başlar. Doğumdan sonra kemik gelişimim kalıtsal, bünyesel ve
çevresel faktörler etkiler.

Kemik Yapısı ve Çeşitleri
İnsan iskeletin! oluşturan kemikler, şekillerine göre dört grupta
incelenir;

1.Uzun Kemikler: Kol ve bacaklarda bulunur. İki ucu şişkin silindirik
kemiklerdir. Kemiğin boyuna uzamasını baş kısmı ile gövdesi arasında
bulunan kıkırdak doku sağlar. Bir süre sonra kemikleşir. Bundan sonra
kemiğin uzaması eklem kıkırdağı tarafından devam ettirilir. En dışta
enine büyümeyi ve onarılmayı sağlayan kemik zarı (periost) vardır. Baş
kısmında dışta ince tabaka halinde sıkı kemik dokusu ortada süngerimsi
kemik doku bulunur. Gövde kısmı tamamen sıkı kemik dokudan yapılmıştır.
Ortadaki boşluğu sarı kemik iliği doldurur. Süngerimsi kemik dokuda ise
kırmızı kemik iliği bulunur.

2. Kısa Kemikler: Hemen hemen boy ve genişliği birbirine eşit olan
kemiklerdir. Kısa kemikler dıştan kemik zarı ile sarılmıştır. Kemik
zarının altında sert kemik, ortada ise süngerimsi kemik bulunur.
Süngerimsi yapıda kırmızı kemik iliğine rastlanır. Kısa kemiklerde kemik
kanalı bulunmaz. El ve ayak parmakları kısa kemiklerdir
3.Yassı Kemikler: Kalınlığı eni ve boyundan az olan kemiklerdir. Göğüs,
kafatası, kürek ve kaburga kemikleridir. Kemik zarı altında sıkı kemik
dokusu ve bunun ortasında süngerimi kemik doku yer alır. Kırmızı kemik
iliği ile doludur. Sarı kemik iliğinin yer aldığı bir kanal yoktur.
4.Düzensiz şekilli kemikler: Değişik şekillerde olan ve genellikle diğer
bir kaç kemikle bağlantı kuran kemiklerdir. Örneğin, omurlar, bazı yüz
kemikleri gibi.
İnsan iskeleti yaklaşık 207 kemikten oluşmuştur. İskeleti oluşturan
kemik sayışı 207 olarak belirtilmesine rağmen, bazı kaynaklarda bu
sayıya kulak (6) ve dil (1) kemikleri de eklenerek sayı artırılmıştır.
Bazı kaynaklarda ise kuyruk sokumu ve sağrı omurları birleşmiş olarak
kabul edildiğinden, kemik sayışı daha az gösterilmiştir, iskelet baş,
gövde ve üyeler iskeleti olarak üç bölümde incelenebilir .
e. Oval Kemikler: Örnek dizkapağı kemiği.







İNSANDA İSKELET YAPISI
İnsanda iç iskelet kemikten yapılmıştır. İskelet oluşturan kemikle
yapısal olarak üç kısımda incelenir.
İNSAN İSKELETİNİN KISIMLARI:
207 kemikten oluşan insan iskeleti baş, gövde, üyeler olmak üzere üç
kısımda incelenir

1.Baş İskeleti: Beyin, beyincik ve sinir merkezlerini içinde bulundurur.
Kafatası ve yüz iskeleti olarak iki kısımda incelenir.
a)Kafatası İskeleti: Alın(1), yan kafa (2), art kafa(1), şakak(2),
temel(1) ve kalbur(1) kemiklerinden oluşur. Oynamaz eklemlerle
birbirlerine bağlanırlar. Beyin ve beyinciği tamamen kapatarak korurlar.
Yalnız omurilik ve sinirlerin giriş çıkışlarını sağlayan delikler
vardır.
b)Yüz İskeleti: Tırnakçık(2), elmacık(2), burun(2), sapan(1),
boynuzcuk(2), üst çene(2), damak(2), alt çene(1) kemiklerinden oluşur.
Oynamaz eklemlerle birbirine bağlanmıştır. Sadece alt çene kemiği yarı
oynar eklemlerle şakak kemiğine bağlıdır.










2.Gövde İskeleti: Sinir sistemi ve iç organları korur. Vücudu dik tutar.
Gövdeyi oluşturan kemikler, omurga, kaburga, göğüs, omuz ve kalça
kemiklerinden oluşmuştur. Omurga, boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan
33 omurun üst üste gelmesi ile oluşmuştur. Her omurda iki yan çıkıntı,
bir dikensi çıkıntı, omur cismi, omur deliği, omur yayları ve eklem
çıkıntıları vardır. Üst üste gelen omurlar kıkırdak disklerle birbirine
bağlanarak omurgayı oluştururlar. Omurlar üst üste geldiğinde omur
delikleri birleşerek omurga kanalını oluştururlar. Omurga kanalını
omurilik doldurur. Omurga ortalama 75 cm uzunluğunda, dirençli ve
bükülgen, uzun, ‘S’ şeklinde bir kemik dizisidir. Omurga bütünüyle ekle
alındığında dört eğrilik göze çarpar: Öne doğru dışbükey boyun eğriliği;
öne doğru içbükey sırt eğriliği(kifoz); öne doğru dışbükey bel eğriliği
(lordoz); öne doğru içbükey sağrı eğriliği. Omurga beş bölgeye ayrılır.
1. Boyun (7)
2. Sırt (12)
3. Bel (5)
4. Sağrı (5)
5. Kuyruk sokumu (4)













Boyun bölgesinin birinci kemiğine atlas kemiği, ikinci kemiğine ise
eksen kemiği denir.İç içe geçmişlerdir. Boyunun sağa sola dönmesini
sağlarlar. Sırt bölgesi 12 omurdan oluşur. Kaburgalar bir uçları ile
sırt omuruna bağlanırlar. Bel bölgesi 5 omurdan oluşur. Vücudun hiçbir
kısmıyla bağlantılı olmadığı için kolaylıkla hareket edebilir. Sağrı
bölgesi 5 omurdan oluşur. İnsanın dik durması ve yürümesinde etkili olan
bölgedir.Kuyruk sokumu 4 omurdan oluşmuştur. Bu omurlar birleşerek tek
omur halini almıştır.
Göğüs kemiği vücudun göğüs bölgesinde yer alan üst kısmı geniş, alta
doğru sivrilen yassı bir kemiktir. Vücudun göğüs kısmında yer alan 15-20
cm boyundaki bu kemiğe göğüs kemiği denir. Sap, gövde ve hançerimsi
çıkıntı olmak üzere üç kısımdan oluşmuştur.
Üzerinde enine ibikler ve kas-bağ bağlantı yerleri bulunur. On iki çift
olan kaburgaların ilk yedi çifti göğüs kemiğine, sekiz, dokuz ve onuncu
çiftler ise yedinci kaburgaya bağlıdır. Son iki kaburganın uçları
serbesttir. Yüzücü kaburgalar denir.
Omuz kemerleri önde köprücük (2), arkada kürek (2) kemiğinden oluşur.
Kalça kemeri kalça, oturga ve çatı kemiklerinden oluşur. Kalça kemikleri
birbirleriyle ve sağrı bölgesi kemikleriyle birleşerek leğen denilen
yapıyı oluşturur. Leğen gövdeye bağlanarak karın bölgesindeki iç
organlara alttan desteklik sağlar.















3.Üye İskeleti:
Omuz kemeri ve kalça kemeri ile gövdeye bağlanır. Omuz kemeri, önde
köprücük, arkada kürek kemiğinden oluşur. Bir ucuyla göğüs kemiğine, bir
ucuyla kürek kemiğine bağlanır. Kalça kemeri, kalça, oturga ve çatı
kemiğinden oluşur. Bu kemikler önden birbirleriyle, arkadan sağrı
omurlarıyla kaynaşarak leğen kemiğini oluşturur. Bu yapı gövdeye
bağlanarak karın boşluğundaki organlara alttan desteklik verir ve korur.
Kollar, bir pazu kemiği, bir ön kol, bir dirsek, sekiz el bilek, beş el
tarak, on dört el parmak olmak üzere her biri otuz kemikten oluşur. Ön
kol kemiği, dirsek kemiği tarafına dönme yeteneğindedir. Böylece elin ve
dışa dönüşü sağlanır.
Bacak kemikleri, bir uyluk, bir diz kapağı, bir baldır, bir kaval, yedi
ayak bilek, beş ayak tarak ve on dört ayak parmak kemiği olmak üzere
otuz kemikten oluşur. Uyluk kemiği vücudun en uzun ve en sağlam
kemiğidir. Üstte, yuvarlak ucuyla kalçadaki eklem çukuruna girer.
Bacağın alt kısmında önde bulunan kemiğe kaval, arkada bulunan kemiğe
baldır kemiği denir. Kaval kemiği üstten, uyluk kemiğinin alt ucuyla diz
eklemini oluşturur.
Diz kapağı kemiği, diz eklemini korur. Ayak iskeletinde bilek
kemiklerinin ikisi kaynaşarak topuk kemiğini oluşturur. İnsanlar topuk
ve parmaklarıyla yere basarlar.

a)Kol Kemikleri: Pazı(1), ön kol(1), dirsek(1), bilek(8), tarak(5),
parmak(14)
b)Bacak Kemikleri: Uyluk(1), dizkapağı(1), kaval(1), baldır(1),
bilek(7), tarak(5), parmak(14)



























2. Eklem Yapısı ve Çeşitleri
Kemikler, yan yana ve uç uca geldiklerinde görevlerine ve hareket
durumlarına göre aralarında bağlantılar yaparlar. Bu bağlantılara eklem
denir. Eklemler hareket derecesine göre üç bölümde incelenir:
Oynamaz Eklemler: Kafatası gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki
kemiklerde görülür. Kemikler, çok sıkı şekilde birbirine testere dişi
gibi girinti ve çıkıntılarla bağlıdır (Şekil 3.14).
Az Oynar Eklemler: Hareketleri sınırlı olan eklemlerdir. Omurların
eklemleri bu tiptir. Omurlar birbiri üzerine doğrudan doğruya binmezler,
aralarında fibröz kıkırdaktan yapılmış yastıklar (diskler) vardır. Aynı
zamanda omurlar birbirleriyle ligamentler (kirişler) aracılığıyla
bağlanmıştır. Kaburgaların göğüs kemiği ile yaptığı eklem de az oynar
ekleme örnektir. Omurlarda disklerin kaymasıyla bel fıtığı denen omurga
rahatsızlıkları oluşur.
Oynar Eklemler: Çoğunlukla vücudun hareket görevini üzerine almış
kemikler arasında görülen tam hareketli eklemlerdir. Bu eklemlerde, iki
kemikten birinin çıkıntısı ile diğerinin girintisi birbirine uyacak
şekildedir (Şekil 3.15). İki kemiğin arasında sinoviyal boşluk
olduğundan kemiklerin serbest hareket etmesi sağlanır.. Eklem
kıkırdakları kemiklerin uçunu örterek hem onlara uçlarda düzgünlük
verir; hem de kısmen esneklik kazandırır. Sinoviyal boşluğu içten saran
sinoviyal zar vardır. "Sinoviyal zar", kan ve lenf damarların-dan
sinoviyal sıvıyı (eklem sıvısı) süzmeye yarar. Bu sıvı eklemlerin kaygan
olmasını sağlar. İleri yaşlarda eklem katılaşmaları bu süzme görevinin
bozukluğundan olur. Eklemleri oluşturan kemikler birbirlerine
ligamentler ve kısmen kaslarla bağlanır. Eklemlerin üzerinde eklemi
koruyan eklem kapsülü bulunur.









İSKELET HASTALIK VE RAHATSIZLIKLARI
İskeletle ilgili hastalıklar kemikleri(kırıklar, iltihaplar, kanserler
vb.) ve eklemleri etkiler (çıkıklar, artrozlar vb.) etkiler.
Kırıklar: Doğrudan doğruya kemik üzerine veya çevre dokulara etki eden
darbeler ve çarpmalar sonucunda kemik dokusu bütünlüğünün bozulmasına
kırık adı verilir. Dokuların zayıflamasına bağlı olarak kendiliğinden
oluşan kırıklar da görülmekle birlikte, kırıkların büyük bir çoğunluğu
travmalar nedeniyle meydana gelir. Darbenin şiddetine ve niteliğine göre
kemiklerde çatlaklar ve iki veya çok parçalı kırıklar ortaya çıkabilir.
Kemik parçaları yaradan dışarı çıkıyorsa açık kırıktan söz edilir.
Klinik açıdan kırık tanısı radyografilerle konur ve değişik şiddette
ağrılarla beraber işlev kaybının bulunmasıyla kendini gösterir.
Tedavinin temeli, zarar gören kemik parçalarının cerrahi yöntemlerle
yerine yerleştirilmesinden sonra vücudun o bölümünün
hareketsizleştirilmesine dayanır. Basit kırıkların tedavisi için dış
ateller yeterli olur. Buna karşılık parçalı kırıkların tedavisinde
cerrahi girişime baş vurulur ve vücutta yabancı cisim tepkimelerine yol
açmayan metal çiviler, levhalar ve çubuklar kullanılır. Hareketsizleşme
süreci içinde vücut kendi kendine yeni bir kemik dokusu üreterek kırık
yerin kaynamasını sağlar. İlk dönemde kırık parçaları arasında kalan
boşluk kan ve lenfle dolar; bu sırada bağ dokusu tomurcukları kan
pıhtısının içine yerleşerek bir bağ dokusu nedbesi yaratır. Daha sonra
kan damarları aracılığıyla komşu kemiklerdeki kalsiyum depolarından
sağlanan kalsiyum, nedbenin mineralize olmasını sağlar. Damarca zengin
kemik zarı bu dönemde önemli bir rol oynamaktadır. Kemik dokusunun eski
halini kazanabilmesi daha uzun bir sürede gerçekleşebilir.
Kemik İltihapları: Kemik dokusunu etkileyen iltihabi hastalıklar
mikrobik, paraziter(asalaklara bağlı) veya kimyasal kaynaklı olabilir.
Genellikle alçı uygulanması ve antibiyotiklerin kullanılması hastalığın
tedavisi için yeterli olur.
Büyüme ve Kireçleşme Bozuklukları: En önemli büyüme bozukluğu olan
cücelik boyun yetersiz uzaması demektir. Cücelik hormon bozukluğuna
bağlı olabileceği gibi metabolizma bozukluklarına da bağlı olabilir.
Nadir görülen bir kalıtımsal hastalık olan akondroplazide ise kemik
büyümesini sağlayan büyüme kıkırdakları çok erken yaşta kapanır.
Aşırı boy uzaması ve irileşme ile kendini gösteren jigantizm hastalığı
bazı durumlarda hipofizin aşırı çalışması ve büyüme hormonunun fazla
miktarı üretilmesi nedeniyle oluşur. Bu hastalığa yakalanan kişilerde
iri cüsseye rağmen, kas gücü normalin altındadır ve hassas bir yapı
bulunur.
Kemiklerde ilerleyici kireçsizleşmeye yol açan ve kemik erimesi olarak
da bilinen osteoporoz özellikle menopoz dönemindeki kadınlarda ortaya
çıkar. Hastalığın nedeni hormon düzeninin bozulmasıdır.
Ur Hastalıkları: Vücudun bütün diğer organları gibi kemiklerde de habis
urlar ortaya çıkabilir. Ur kemik dokusundan kaynaklanabileceği gibi
başka bir organdan kaynaklanan bir metastaza da bağlı olabilir. Kemik
dokusundan çıkan osteosarkom daha çok çocuklarda ve gençlerde bacak
kemiklerinde görülür. Daha sık rastlanan ikincil kanserler sıklıkla
ileri yaşlarda ortaya çıkar; bunlarda şiddetli ağrılar ve kemik
dokusunun ileri derecede hassas hale gelmesi gibi belirtiler bulunur.
Eklem Hastalıkları: Travmalardan ileri gelen eklem hastalıklarına örnek
olarak burkulmalar ve çıkıklar sayılabilir. Ayrıca yeni doğanda doğuştan
kalça çıkığı adı verilen bir durum görülebilir. Romatolojik hastalıklar
sınıfında yer alan diğer iki önemli eklem hastalığıda artroz(eklem
kıkırdağının tahrip olması) ve artrittir.(eklem boşluğunu kaplayan
dokunun iltihabı)



KAS SİSTEMİ
Kaslar kasılabilen, dolayısıyla da hareketleri sağlama özelliği olan
yapılardır. Vücuda desteklik eder, hareketi sağlar, vücut ısısını
meydana getirir. Ayrıca iç organları bağlar ve onları askıda tutar.
Çeşitli organizmalarda farklı kas tipleri vardır. Protistlerde çizgisiz
kas telcikleri bulunur. Basit özellikte olmasına rağmen bir tek hücreli
olan paramesyum da kontraktif kofullar kas işlevi görür. Omurgasızlarda
ise çoğunlukla düz kaslardan oluşur. Yavaş ve ritmik kasılırlar.
Solucanlarda, yumuşakçalarda düz kaslar bulunur. Eklembacaklılarda uçma
ve sıçramayı sağlayan çizgili kaslar bulunur. Tüm omurgalılarda iskeleti
hareket ettiren çizgili kaslar, yemek borusunda, midede, bağırsaklar,
kan damarlarının duvarlarında, üreme organları ve diğer organ
duvarlarında ise düz kaslar bulunur. Kaslar düz kas, çizgili kas ve kalp
kası olmak üzere üç çeşittir.
1.Düz Kaslar: Hücreleri mekik şeklindedir. Büyüklükleri bulundukları
yere göre değişir. Çekirdekleri hücrenin orta kısmında bulunur. Tek
çekirdeklidirler. Sitoplazmasına sarkoplazma, hücre zarına ise
sarkolemma denir. Sitoplazmada görülen, boyuna iplikçiklere ise
miyofibril denir. Miyofibriller, aktin ve miyozin denilen kas
proteinlerinden oluşmaktadır. Kasılmayı bunlar sağlar.
Düz kaslar istem dışı hareket eden kaslardır. Kasılmaları yavaş ve
düzenlidir. Otonom sinir sistemi kontrolünde çalışırlar. Eklembacaklılar
hariç tüm omurgasızlarla omurgalıların dolaşım, sindirim, solunum gibi
sistemleri meydana getiren organların duvarlarında önemli ölçüde düz
kaslar bulunur.
2.Çizgili Kaslar: İskelet sistemiyle bağlantılı olan kaslardır. Beyin
kontrolünde isteğe bağlı olarak çalışırlar. Kasılma hareketleri merkezi
sinir sistemine ait motor sinirlerle kontrol edilir. Düz kaslara oranla
daha hızlı kasılabilirler.
Hücreleri uzun ve silindirik şeklinde olup hücre sınırları belirsiz
olduğundan çok çekirdekli görülürler. Oval şekilli çekirdekler hücrenin
kenar kısmında bulunurlar. Bir çizgili kasın yapısı tüm bir kastan yapı
birimlerine doğru; kas demeti, kas teli, telcikler (miyofibril, aktin ve
miyozin proteinleri) olarak sıralana bilinir. Sarkoplazma içinde
miyofibriller arasında dağılmış zengin bir endoplazmik retikulum ağı
(sarkoplazmik retikulum) vardır. Miyofibriller özel bir diziliş
gösteririler. Bu diziliş açık ve koyu bantlar meydana getir.

Kas liflerinde açık renkli görülen I bandı, koyu renkli görülen A bandı
olarak isimlendirilir. I bandını tam ortasında koyu renkli ince çizgi Z
bandı olarak adlandırılır. A bandının ortasında görülen bölgeye ise H
bandı adı verilir. Kas dokusunda ard arda gelen iki Z bandı arasındaki
bölgeye sakromer denir ve kasılma birimi olarak kabul edilir.
Miyofibriller çok daha ince ipliklerin düzenlenmesiyle meydana
gelmişlerdir. Bunlardan kalın ve kısa olanlarına miyozin, ince ve uzun
olanlarına ise aktin iplikleri denir. Bu ipliklerin temel yapıları
proteindir.

Miyozin iplikleri komşu I bandına geçmezler. Aktin iplikleri ise I
bantların meydana getiriler ve kısmen iki taraftan A bandının içine
girerler. Böylece A bantlarının ucunda miyozin ve aktin iplikleri
bulunurken orta kısımlarında sadece miyozin iplikleri yer alır. Sadece
miyozin ipliklerinden oluşan bu kısım H bandını meydana getirir. Aktin
iplikleri I bandının ortasında birleştikleri yere de Z çizgisi denir.
Kasa çizgili görünüm bu şekilde kazandırılmıştır. I bandı yalnız aktin
ipliklerinden, H bandı yalnız miyozin ipliklerinden, A bandı ise hem
aktin hem de miyozin ipliklerinden oluşur.


Kas Proteinlerinin Sıralanışı: Kas telleri aktin ve miyozin
proteinlerinden başka hemoglobine benzeyen miyoglobin proteinini
içerirler. Miyoglobinin görevi kaslarda O2 azaldığı zaman kandan O2
almak ve oksidasyonu sağlamaktır. Miyofibrilin O2’e bağlanma kapasitesi
hemoglobinden fazladır. Çizgili kasların kemiklere bağlandığı yerler
sıkı bağ dokudan yapılmıştır. Bunlara kas kirişleri veya tendonlar
denir. İskelet kasları bir taraftan hareketli bir kemiğe bağlanırken
diğer taraftan mutlaka hareketli bir ekleme bağlanmışlardır. Kemiğe
bağlandığı nokta başlangıç noktası, ekleme bağlandığı nokta sonlanış
noktasıdır. Bu iki tutunma arasında kalan kısım karın kısmıdır. İskelet
kasları çoğunlukla çiftler halinde çalışırlar.
3.Kalp Kası: Çizgili kas olmasına rağmen irademiz dışında kasılma
faaliyeti gösteriri (Otonom sinir sistemine bağlıdır). Bu kas enine
bantlaşma gösterir. Kas telleri kısa boylu olup tek çekirdeklidir.
Birbirine bağlandıkları yerde ara diskler bulunur. Sürekli çalıştıkları
için oksijen gereksinimleri çok fazladır.

KAYAN İPLİKLER HİPOTEZİ
Bu hipoteze göre kasılma aktin ve miyozin ipliklerinin hareketine bağlı
olup ince aktin iplikçiklerinin kalın miyozin iplikçiklerinin üzerinden
kaymasıyla gerçekleşir. Miyozin iplikçikleri hareket etmez, aktin
iplikçiklerinin boyları kısalmaz ama iki elin parmakları gibi iç içe
geçerek kayarlar. Kasılma sırasında A bandını boyu değişmezken I bandı
kısalır, H aralığı yok olur. İki Z çizgisi birbirine yaklaşır. Böylece
kas kasılması gerçekleşir..

Gevşeme anında ise tam tersi gerçekleşir. Kas eski özelliğine kavuşur.
Bu mekanik olayda bazı kimyasal maddeler görev aldığı gibi çok miktarda
da enerji harcanır. Kaslar enerjinin yoğun üretildiği ve harcandığı
yerlerdir. Bu yüzden kas hücrelerinde ve özellikle kalp kasında
mitakondrilerin sayısı oldukça fazladır. Antagonize Hareket: İskelet
kasları genelde çiftler halinde çalıştığından her grup birbirinin
tersine hareket eder. Biri kasılırken diğerinin gevşeyip uzaması
şeklinde gerçekleşen bu harekete antagonist hareket denir. Kalpte
kulakçık ve karıncıkların kasılıp gevşemesi ile kol ve bacakların
bükülmesi buna örnektir. Bu tür kaslara antagonist kaslar denir. Eklem
dik ve hareketsiz kalırsa her iki grup kas da aynı anda kasılıp gevşer.
Bu tür kaslara ise sinerjist kaslar denir.















KAS SARSISI
Bir kasa kısa süreli bir uyarının etki ettiğinde kas önce kasılır, sonra
gevşer ve eski halini alır, bu olaya kas sarsısı (kasıl sarsılma)
denir. Kas sarsısını ölçen alete miyograf denir. Bu aracın çizdiği
grafiğe de miyogram denir.
Bir kas sarsısı üç evrede tamamlanır.
I.Gizli Faz: Uyarmanın alınması ile kasın kasılmaya başlaması sırasında
geçen faz.
II.Kasılma Fazı: Kasın giderek kalınlaşıp kısaldığı faz.
III.Gevşeme Fazı:Kasın kasıl durumundan ilk halini alıncaya kadarki faz.
Dinlenme fazına geçmeden kasa üst üste verilen uyartılar, kasın
normalden fazla kasılmasına neden olur. Bu olay birikim denir. Birikimde
tek tek kas sarsılarının birbirine katılmasıyla uyum içinde kuvvetli
kas hareketleri olur.


Fizyolojik Tetanoz ve Tonus: Çizgili kasların uyarılarak kasılmasını
beyin ve omurilikten gelen sinir impulsları sağlar. Kas hücrelerinin
hepsi bir veya birkaç noktadan sinir hücreleriyle temas halindedir. Bir
kas, kısa aralıklarla sıkı sık sinir impulsları ile uyarılırsa sürekli
bir kasılma hali gösterir. Buna fizyolojik tetanoz adı verilir.
Fizyolojik tetanos halindeki kas gevşemez. Normal bir kas dinlenme
halinde bile hafif kasılı durumdadır. Buna tonus denir. Felç ve
baygınlık dışında kaslar tonus halindedir. Felç gibi nedenlerle hareket
yeteneğimizin kaybolması kasların bozulmasından değil, kaslara uyartı
taşıyan sinirlerin zedelenmesinden dolayıdır. Tonus uyartılara daha
çabuk cevap vermemizi sağlar.
Kasılma miktarı







Zaman
Fizyolojik Tetanoz


KASILMANIN KİMYASAL AÇIKLAMASI
Çizgili kaslar miyelinli sinir lifleri ile uyarılır. Sinir uçları kas
hücreleri üzerinde bir çok kollara ayrılarak sonlanır. Bu noktalara
motor plak denir. Sinir ve kas hücrelerinin bir araya geldiği bölgede
sinir hücreleri tarafından bir tür sinir hormonu (nörotransmiter) olan
asetilkolin salgılanır. Asetilkolin hormonunun görevi kas hücrelerinin
endoplazmik retikulumlarında depo edilmiş bulunan Ca++ iyonlarını aktin
ve miyozin proteinlerini arasına yaymak ve kasılma hareketini
başlatmaktır. İşte kasılma olayı bu değişmelerle birlikte başlar. Kas
telcikleri kasılır.
Kasın kasılması için gerekli uyarı şiddetine eşik şiddeti denir. Kasın
bir kez kasılıp gevşemesine de kasıl sarsı denir. Bir sarsılmanın
olabilmesi için uyarın belli bir şiddetten yukarı olması gerekir. Daha
hafif şiddetteki uyarılara, kas cevap vermez, sarsıntı olmaz. Uyarının
şiddeti arttıkça kasılmada belli bir dereceye kadar fazlalaşır. Ancak
öyle bir an gelir ki, şiddet ne kadar artarsa artsın kasılmanın derecesi
değişmez.
Kalp kasınsa ise durum farklıdır. Kalp kası her zaman daima verebileceği
karşılığın en büyüğünü verir. Kalp kasının sarsı doğuran en küçük
şiddetteki uyarana ve en büyük şiddetteki uyarana verdiği karşılık daima
aynıdır. (Ya hep ya hiç kuralı)
Kasılma için gereken enerji ATP’den karşılanır. Ancak kasılma olayı çok
fazla enerji harcanmasını gerektirir. Harcanan ATP’nin hemen sağlanması
için yalnız kaslara özgü yedek enerji deposu mevcuttur. Bu yedek enerji
deposuna kreatin fosfat (CP) denir. Kreatin fosfatın yüksek enerjili
fosfatı kopar ve ADP ile birleşir. Böylece hemen ATP sentezi sağlanmış
olur
• ATP (Ca++)ADP + P +Enerji
• Kasılma anında: Kreatin fosfat + ADP  ATP + Kreatin
• Dinlenme anında: Kreatin + ATP  Kreatin fosfat + ADP
Kreatin fosfatın buradaki görevi acil enerji ihtiyacını karşılamak için
ADP’ye P vererek ATP üretmektir. Kasın çabuk ve sürekli hareketi bu
şekilde sağlanır. ATP elde etmenin bir diğer yolu ise kastaki glikojenin
glikoza, glikozu da glikoliz ile ATP’ye dönüştürmesidir. Glikoz olayı
glikojen ile başlar ve pürivik asidin laktik aside dönüşmesi ile
tamamlanır.
a) Zor ve uzun süreli hareketler sırasında, kas hücreleri kasa yeteri
kadar oksijen taşıyamaz. Glikoliz laktik aside parçalanır.
Kas glikojeni  Glikoz  Pürivik asit  Laktik asit + 2ATP
Laktik asit, sinir uçları ile kas tellerinin arasını kapayarak uyartının
iletilmesini engeller. Buna kas yorgunluğu denir. Dinlenme anında kasa
yeteri kadar oksijen gelir. Laktik asidin çoğu glikojene dönüşür, bir
kısmı da mitakondrilerdeki krebs çemberine girebilmek için pürivik aside
dönüşür. Açığa çıkan enerji kreatin fosfatta depolanır. Bu şekilde
laktik asit oksidasyonu sağlanarak kas yorgunluğu giderilir.
b) Kasa yeteri kadar oksijen geldiğinde hücre solunumu yapılır.
Kas glikojeni  Glikoz  Pürivik asit  6CO2 + 6H2O +38ATP
Açığa çıkan enerji daima kreatin fosfatta depolanır. Hücreler çok
miktarda mitakondri kapsamazlar. Kreatin fosfat kasılma için gerekli
olan enerjiyi sağlayan ATP’yi isteği anda meydana getirir. Fakat
hücreler çok miktarda kreatin fosfat kapsamaz. Enerji önce glikojenden
sağlanır. Kasların kasılması için yaralanılan enerji kaynağı kas
glikojenidir.





KAS HASTALIKLARI
Güçsüzlük, felçler ve bunun gibi işlevsel bozukluklarla kendini gösteren
kas hastalıklarını nitelendirmek için miyopati terimi kullanılır.
Fakat, kasların işlevi sinir sistemine bağlı olduğu için bu terim
yetersiz kalmaktadır. Günümüzde daha çok sinir-kas hastalıkları veya
motor ünite hastalıları terimleri kullanılır.
Kastaki Hastalıklar: Kas liflerinde ortaya çıkan bozuklukların çoğu, bir
tek genin hasarına bağlı, monogenik bozukluklardır; distrofik görünüm,
kasın hacminin azaldığı atrofiler ve miyopatiler bunlara örnek
verilebilir. Bu bozukluklar sonucunda kas işlevleri ya çok zayıflar yada
felçler ortaya çıkar.
Motonörondaki Hastalıklar: Motonöronların akson uzantılarında veya hücre
gövdelerindeki bozukluklar bu nöronların bağlantılı olduğu kas
hücrelerini atrofiye uğramasına yol açar; bunun nedeni, hiçbir emir
alamayan hücrenin işlev görememesidir.
Motorplaktaki Hastalıklar: Sinirle kasın birleştiği motor plakta, kas
zarı üzerinde yer alan asetil kolin alıcılarında görülen bozuklular,
sinirsel uyarının kasa gerektiği gibi geçebilmesini engeller ve kas
yeterli cevabı veremez.
Sarkoplazmadaki Hastalıklar: Sarkoplazmik retikulum borucuklarındaki
anormallikler, kalsiyumun toplanması ve pompalanmasıyla ilgili işlevsel
bozukluklara yol açar. Bunun sonucunda anormal bir ısı çıkaran
denetimsiz kasılmalar ortaya çıkar.
Bütün bu hastalıklar erken çocuk çağından yaşlılığa kadar yaşamın her
döneminde ortaya çıkabilir. Neden oldukları klinik belirtiler kişiden
kişiye veya aynı kişinin farklı kas gruplarında değişiklik gösterir.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
İnsanada Destek ve Hareket Sistemi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hareket Efekti
» PES 2011 Hareket Algılayacak
» Solunum Sistemi
» G.Saray sportif hisselerinde hareket
» Karabükspor İstanbul'a hareket etti

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Biyoloji-
Buraya geçin: