Türk futbol tarihinin en yüksek rakamlı finali dün gerçekleşti.
Digitürk ve Türk Telekom, reyting rekorlarını alt-üst eden
performansları nedeniyle kutlanmalı. Nefes kesen bir mücadeleydi.
Ülkemiz için hayırlı olsun inşallah.
Akıllara zarar rakamların, akıllara zarar futbol ziyafetleri sunmasını
beklemek de, biz futbolseverlerin öncelikli hakkı olmalı. Ama bu
paranın karşılığı kaliteyi mi izleyeceğiz, yoksa yine transfer
rezilliklerini mi? Orası meçhul!
Meçhul olmayan, neredeyse tüm kulüplerin, yeterli ekonomik girdilere
karşın ya batık ya da batıyor vaziyette olması. O zaman ‘sorun ne?’
Sorun yönetici yetersizlikleri. Türkiye işini bilmeyen veya
‘ziyadesiyle bilen yöneticiler’ sorununu fena halde yaşarken,
zenginleşirken batmayı da becerebiliyor! Böylesi muhteşem rakamlar
sonrası, dün gazetelerde yazılanları; bir Japon yönetici okumuş
olsaydı, kesinlikle ‘harakiri’ yapardı. Çünkü kazanılan miktarın nasıl
‘berbat’ harcandığından başka ne bir yorum, ne de haber vardı. Ülke
güven vermeyen ‘kulüp yönetimleri’ ülkesi olmuş, herkes farkında,
kendilerinden başka! Futbolcu gelişiyor, teknik adam gelişiyor,
hakemler gelişiyor ama kulüp yöneticileri bırakınız yerinde saymayı,
alabildiğince geri gidiyor. TFF ‘Kulüp Yöneticileri Eğitim ve Gelişim’
semineri mi açsa acaba? Galatasaray yerinde bir transfer gerçekleştirdi
‘Lucas Neill.’ Şimdi kaç stoper, kaç bekle oynayacaklar bilemiyorum?
Ama şu da bir gerçek, çok savunmacıyla oynamış olsan da, az pozisyon
vermiş olmuyorsun. Orduspor müsabakası son örnek olarak akıllarda.
Rijkaard öndeki savunma anlayışına deva bulamazsa, bir uçak dolusu
‘Lucas’ gelse hava. Dün “Orhan Şam ve Mustafa Pektemek Galatasaray’da,
Serkan Kurtuluş da diğer Serkan’la Gençlerbirliği’nde” bombası düştü
buralara. ‘Sabaha karşı konuşmuşlar’ denilince inandım. Bu işler gün
ışığında olmaz çünkü!