ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Call of Juarez: Bound in Blood Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Call of Juarez: Bound in Blood Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Call of Juarez: Bound in Blood

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Assassin™
No-Post !
Assassin™


Favori Oyuncu : Alex De Souza , Cristiano Ronaldo , Lugano , Messi
Mesaj Sayısı : 8012
Puan : 188262
Rep : 2750
Yer : Efeler Diyarı AYDIN
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 20/08/09
Call of Juarez: Bound in Blood I231073_fbli

Call of Juarez: Bound in Blood Empty
MesajKonu: Call of Juarez: Bound in Blood   Call of Juarez: Bound in Blood EmptyPerş. Şub. 18, 2010 10:01 pm

Call of Juarez: Bound in Blood I1
Babamla koltuğa kurulmuş İyi, Kötü, Çirkin'i izlerken düşündüğüm tek şey filmin ne kadar başarılı
olduğu değildi. Çoktan kafamda bana ait, tamamen benden beslenen bir
kovboy yaratmıştım bile. Elimde oyuncak Altıpatlar, çevrede "dıkşın,
dıkşın!" nidalarıyla dolaştığımı tahmin edebiliyorsunuzdur herhalde.
Sonrasında alınan şapkalar, çizmeler, yelekler ve aile bütçesinde açılan
delikler... Hepsi ne içindi? Basit bir çoçukluk hevesi için mi? Eğer
günün birinde biri bana bu soruyu soracak olursa kesin bir dille "Hayır"
diyeceğim. Tamam, belki kovboy olmak isteyecek yaşı çoktan geçtim ama
içimdeki vahşi batı aşkı, kovboylara duyduğum hayranlık hiçbir zaman
bitmedi. Onlara ait ne varsa tükettim diyebilirim. Kostümler, filmler,
oyunlar.. Oyunlar mı? Sanırım birkez daha düşünmem gerekecek. Zira
karşımda vahşi batı temalı bir devam oyunu duruyor. E o zaman ne
diyoruz? Adios amigos!

Bir avuç insanın neler yapabileceğini
tahmin bile edemezsin!


Piyasadaki benzer oyunları saymaya
kalkıyorumda sayıları 3'ü, 4'ü geçmiyor. Hal böyle olunca insan sormadan
edemiyor "niye bu kadar azlar" diye. Şaka değil vahşi batıdan
bahsediyoruz; bir dönemin popüler kültürü, sinemanın parlak tarafı..
Eğer kafamı duvara çarptığımdan beri beynimde hasar oluşmamışsa yanlış
hatırlamıyorumdur; ben henüz küçük bir çocukken pazar sefalarımız vardı
TRT'de. Sadece pazar değildi aslında. Hafta içi de olurdu ama pazarları
bir başkaydı. Ailecek kurulurduk TV başına, işte o zamanın karizma
kovboyu kimse adamı dört gözle izlerdik (birde acayiptir bizim ailede
gözlüksüz fert yok). Ağzından çıkacak tek bir kelimeyi, yapacağı ufak
bir hamleyi heyecanla beklerdik. Ne günlerdi be.. Şimdi düşünüyorum da,
küçükken kovboy olma hayalleri kuran tek çocuk, TV başında kendinden
geçen tek aile de benim ailem olamaz ya. Peki bu kadar sevilen bir
temadan nasıl oluyor da bu kadar az oyun çıkıyor? (birkaç satır öncesi.)
Artık oyun yapımcılarının uyuzluğundan mıdır bilmiyorum ama hep göz
ardı edildi bu tema. Ya da cesaret edilemedi. Zira oyuncuyu sınırsız
betona boğup, eline son teknoloji silahlar yerleştirmekten daha zor bir
iş bu. Ama neyse ki cesaret edecek birileri varmış. Şöyle bir
bakıyorumda kimler var kimler yok diye; aklıma Outlaws, Gun ve
Desperados geliyor. Harbiden çok azlarmış. Hah birde Call of Juarez
vardı. Grubun lideri, uzun boylu, temiz yüzlü, zeki şahsiyet...


Call of Juarez: Bound in Blood I2

Evet
kovboy, seni bağışlamam için bana bir şeyler anlat. Mesela hikayenden
başla.


Sanırım bizim ailenin anormalliklerini bir kenara
bırakıp, asıl konumuz olan Call of Juarez: Bound in Blood'a (CoJ: BiB)
dönmemiz gerekiyor. İlk oyunu oynayan -şanslı arkadaşlar-
hatırlayacaklardır Call of Juarez'in nasıl etkileyi bir senaryosu
olduğunu. İşte CoJ: BiB tam da ilk oyunun ağırlığına yakışan bir girişle
karşılıyor bizleri. Ekranda iki adam var. Birbirlerine silah
doğrultmuşlar. Ardından kamera biraz hareketleniyor ve hemen köşede
güzel bir bayan olduğunu görüyoruz. Ne var ki güzelliğine doyamadan
yüzündeki endişeye takılıp kalıyoruz. Daha "sanırım bu kadın yüzünden
birbirlerine silah doğr.." demeye kalmadan ekran kararıyor ve epey
geriye, 20 yıl öncesine gidiyoruz. İç savaş dönemindeyiz, ekranda Ray
var. İlk oyundan tanıdığımız, Billy'nin üvey amcası olan Ray. Anlıyoruz
ki Ray yine ana karaktelerden biri olacak. Sonradan öz kardeşi Thomos'da
devreye giriyor ve ordudan kaçış için her şey tamamlanıyor. Kasabaya
dönüyorlar ama ne dönüş! Şerif ikiliden silahlarını vermelerini istiyor.
Bir adamın vahşi batıya silahsız girdiğinde başına neler gelebileceğini
ilk oyundan çok iyi biliyoruz. Ray'de bunu göz önüne alarak şerife
meydan okuyor ve büyük düelllo başlıyor. Gerçekleşen düelllo sonucunda
şerifi öldürüyoruz ve gerideyse sadece ordudan kaçıp, cinayetle aranan
ikilimiz kalıyor...Tüm bunlar gerçekleşirken tıpkı küçüklüğümde olduğu
gibi ağzım açık bakıyordum. Gerçekten de yine yapacağını yaptı Juarez.
Derin bir senaryo bekliyordum ama bu kadarını da değildi. Oyunu
oynuyorum ama nasıl, kafa başka yerde. Adeta beynimden vurulmuşa döndüm,
şu anda benimle değil, ruhumla irtibat kuruyorsunuz. Şaka bir tarafa
gerçektende çok güçlü temeller üzerine kurulu bir senaryoya sahip CoJ:
BiB. İlerledikçe bunu daha iyi anlıyor ve resmen büyüleniyorsunuz. Keşke
Techland diğer oyunların senaryosuna da el atsa diyerekten ilgili
teknik detaylara geçiyorum.
Buralarda silahını ne kadar hızlı kullanırsan o kadar çok yaşarsın.

CoJ:
BiB tıpkı ilk oyunda olduğu gibi iki ana karakterden meydana geliyor.
Ray ve Thomos biladerleri kontrol ettiğimiz oyunda, sistem fazlasıyla
basit; yeni bölüme başlamadan önce ikiliden birini seçmemiz isteniyor.
Seçtiğimiz karakteri biz, diğer karakteriyse bilgisayar yani yapay zeka
kontrol ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi gereken bir husus var.
Karakteler arası seçim yaparken bazı kriteleri göz önünde bulundurmamız
gerekiyor. Çünkü ikili arasında gerçekten kayda değer farklar var.
Mesela Ray'den başlayalım. Ray, elinde taşıdığı iki silahla meşhur
arkadaşımız. Yakın mesafede ve düellolarda usta oluşu bir kenara
kalabalık gruplara karşı savaştığımızda fazlasıyla başarılı. Elinde iki
silah taşıdığını söylemiştik. İşte bu silahların bir keramaeti varmış.
Şöyle ki, birden fazla düşmanla karşılaştığımızda silahın ibresi ikiye
ayrılıyor. Böylece iki silahı birbirinden bağımsız olarak
kullanabiliyorsunuz. Yani aynı anda iki düşmana birden nişan almak
mümkün oluyor. Başta bu kullanıma alışmak biraz zaman alıyor ama
alıştığınızdaysa oyundan aldığınız keyif katlanarak artıyor. Ha ben
elimde iki silah istemem diyorsanız birde dinamitimiz var. Ray'in bir
dakika bile yanından ayırmadığı dinamiti diğer elinize alarak düşmanlara
korku saçmakta sınırsız özgürlüğe sahipsiniz. Son olaraksa Ray'in
bıçaklarının olduğu haberini verelim. Bu bıçaklar sayesinde kesme, biçme
ve deşme (!) işlemlerini rahatlıkla halledebiliyorsunuz. Şimdi gelelim
Thomos biladerimize. Thomas, Ray'in tam tersine uzak mesafede başarılı.
Haliyle bu özelliğini göz önüne alırsak Thomos'ı uzaktan gelen, tepeden
inen her türlü düşmana karşı kelle uçurma görevinde kullanabiliyoruz.
Thomos'ın bunların dışında ekstra bir özelliği yok. Ha bir de unutmadan
Ray'in bıçaklarından onda da mevcut. İstediği an bıçakları düşmana
fırlatıp, koca bedeninin çuval gibi yere serilmesine sebebiyet
verebiliyor. Tabi bunlar karakterlerin has özelliklerini oluşturuyor.
Birde oyunun size verdiği ödül niteliğindeki özellikler var. Şöyle ki
oyunda bir adet özel güç barı bulunuyor ve başarılarınıza göre doluyor.
Kıvama geldiğindeyse oyun size ayrıcalık tanıyor. Mesela Ray'le 12
farklı hedefe kurşun yağdırırken, Thomos'la ise ağır çekimde hareketsiz
kalan 6 düşmanı tek hamlede yere indirebiliyorsunuz. Hoşunuza gitti
değil mi?


Call of Juarez: Bound in Blood I3

İtiraf
etmeliyim ki, Ray'le oynarken aldığım keyif en üst seviyeye çıktı.
Bunun sebebiyse; Ray'e eklenen birtakım özelliklerin oyuncuya yeni
tatlar tattırması. Zaten söz konusu özellikler sadece seride değil, FPS
türünde de ilkleri oynuyor. Bu yüzden CoJ: BiB'i sıradan FPS'lerden
ayırmakta zorluk çekmiyorsunuz.

Bak dostum vahşi batının
kendine has birtakım kuralları vardır. Ve sen bu kurallara çabucak
alışsan iyi olur.


CoJ: BiB'de Left 4 Dead benzeri bir bölüm
sistemi mevcut. Temelde beş adet bölüm var ve bu bölümler kendi içinde
üç kısıma ayrılıyor. Yani biraz matematiğin nimetlerinden faydalanırsak;
5*3 gibi basit bir işlemden sonra, oyunda 15 bölüm olduğu sonucuna
varırız ki bu cevap bizi ÖSS'de milyonlarca insanın önüne alır (ama
nedense evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymaz). Tabii ki konumuz bu
değil. CoJ: BiB bunca bölümünün yanı sıra 6 adet yan bölümüyle 8 ila 10
saat arası değişkenlik gösteren bir oynayış süresine sahip. Ekstra
olarak her bölüm sonunda sizi bir düello bekliyor. Mantık aynı; tek
yapmanız gereken çan sesini iyi takip edip, doğru zamanda tetiğe basıp,
düşmanı delik deşik etmek. Sonrasında ufka selam verip, bir sonraki
bölüm için biletinizi almak fazlasıyla yeterli. Aslında bu tür bilgilere
fazla takılmayı sevmiyorum. Çünkü okuyucuyu salak yerine koymak gibi
bir şey oluyor. Sonuçta bunların hepsini siz farkedebilecek ve
uygulayabilecek kapasiteye sahipsiniz. O yüzden ben direk oyunu oynarken
hoşuma giden şeylerden bahsetmek istiyorum. Zaten bir oyun editörünün
görevi başka ne olabilir ki? En başta oyunun çizgisel bir yapısı
olduğunu kabul etmek gerek. Oyun sizi nereye sürüklerse, o tarafa gitmek
zorundasınız. Her ne kadar yan görevlerde serbestliği oldukça yüksek
dozda hissetsek de, ana görevlerde durum genellikle böyle. Ama neyse ki,
CoJ: BiB kendi keline bir nebze olsun çözüm bulmuş. Şöyle ki, çizgisel
oynayış, tamamen oyuncunun zekasına ve hünerlerine bırakılan bir
sistemle aşılmış. Mesela oyunda düşmanların nereden saldıracağını,
nerelerden çıkabileceklerini tamamen zekanızla çözmeniz gerekiyor.
Düşmanı gördüğünüzdeyse kontrol tamamen elinizde. İstediğiniz stratejiyi
ortaya koyup, hünerlerini konuşturabiliyorsunuz. Bu sayede monotonluk
"önüne geleni indir" izlenimi büyük ölçüde azalıyor. Monoton yapıya son
darbeyiyse karşılacağınız sürprizler vuruyor. Bölümler genellikle baskın
yapma ya da baskından kaçma gibi basit bir döngü içinde geçip dursa da,
bazı bölümlerin zekice kurgulandığı ve sizi şaşırttığı bir gerçek. Bir
bakmışsınız farkında olmadan, "Vay canına, helal olsun, yürü be koçum"
gibi baba cümleler kurmaya başlamışsınız bile.

CoJ: BiB'in en çok merak ettiğim yönlerinden biri yapay zekanın nasıl
davranacağıydı. Oyunu oynamaya başlatıktan itibaren yapay zeka beni
fazlasıyla tahmin etti. Düşmanların erken tepki vermeleri ve açıkgözlü
davranmaları göz doldururken, apaçık bir vaziyette size saldırmayıp,
etraftaki objeleri saklanma amaçlı kullanmaları göz yaşartıyor.
Hareketliler, tek bir bölgede sabit kalıp, açık hedef olmuyorlar. Bu da
sizin onları vurmanızı bir hayli zorlaştırıyor. Şimdi diyeceksiniz yeni
nesile girdik, zombi gibi üzerimize fırlayan düşmanlar zaten geride
kaldı. Evet doğru geride kaldı ama CoJ: BiB günümüz yapay zekasını güzel
bir şekilde kullanıp, üstüne bir şeyler daha katarak daha ileriye
taşımış. Hem de hala ağaç gibi bekleyen düşmanlarla dolu FPS'ler
ortalıkta cirit atarken. Oyunun zaten iyi olacağını tahmin ediyordum ama
yapay zekadaki kalite oyunun bir "vahşi batı klasiği" yapmaya yetmiş.
Evet anahtar cümleler bunlar. Oyun süresi boyunca bunu düşündüm durdum;
bu oyunu sadece vahşi batı atmosferini çok iyi yansıttığı için ya da
kovboy mitolojisi başarıyla aktardığı için sevmemiştim. Teknik kısımda
başarılı işler çıkarttığı ve yaratıcı fikirlerleriyle tüm bunları
süslediği için "bayılmıştım".

Bize korkmayı öğretmediler,
korkaklara acımayı da. Çünkü korkak insan, her yönden zayıftır. Ve vahşi
batıda zayıflara asla yer yoktur.


Az önce taktiksel
zekanızın oyunda etkili olduğunu söylediğimde beni pek umursamıyordunuz.
Şimdi tekrar söylüyorum, zira birkaç paragraf üstte söylediğim kadar
havada kaldığını sakın düşünmeyin. Çünkü etkili yapay zeka nedeniyle her
an atik ve dikkatli davranmanız gerekiyor. Bunun içinse tek yapacağınız
oyundaki siper alma sistemini kullanmak. Çünkü siper almadan
yapacağınız saldırılar genellikle hayatınıza maloluyor. He ne kadar
sağlık barı Call of Duty'de olduğu gibi dinledikçe yenilenen bir sisteme
sahip olsa da, bazen yere eğilip, dinlenmeye bile vaktiniz kalmıyor,
çünkü birkaç mermiyle bile ölebiliyorsunuz. Bu yüzden oyunu koşarak
geçme fantazinizi bir kenara bırakın. Zaten oyundaki çatışmaların tümü
siper almaya yönelik. Bu sistemde çevredeki her türlü objeyi, Gears of
War'de olduğu gibi sadece kafanızı göstererek ateş etmede
kullanabiliyorsunuz. Duvarlar, kutular, yapılar ve daha bir sürü çevre
öğesini kirli işleriniz için çekinmeden kullanın. Kullanın ki, bölümleri
20-25 dakikada geçtiğinizde koltuklarınız biraz kabarsın.


Call of Juarez: Bound in Blood I4

Ubisoft
ve Techland "sıradan FPS" olgusunu unutturmak için gerçekten ter
dökmüşler. Tamam ofis ortamlarına girip buna gözlerimle şahit olmadım
ama Konsantre Mod'unu gördükten sonra kafamda böyle bir fikir oluştu.
Peki nedir diyeceksiniz bu Konsantre Mod'u. Oyunda bir bar var, hemen
sağ tarafta. İşte bu bar (bizim barımızdır!) altı kademeden oluşuyor.
Konsantre Mod'uysa altı ölü adamdan. Şöyle ki, oyunda altı adam
öldürdüğünüzde ekrandaki bu bar tamamen doluyor ve 60 saniye içinde
kullanmanız gereken bir özellik kazanıyorsunuz. Özelliği aktif
ettiğinizde karşınızdaki düşmanları hızlı bir şekilde hedef alıp, ateş
etmeniz gerekiyor. Bu modun asıl amacı; "ne kadar koparırsam kardır"
mantığıyla tamamen örtüştüğünden yukarıdaki bar azalana dek
seçebildiğiniz kadar düşman seçin. Süre bittiğindeyse seçtiğiniz tüm
düşmanlara sağnak sağnak mermi yağdırabiliyorsunuz. Ha olurda özelliği
60 saniye içinde aktif etmezseniz, az önce bahsettiğim bar (bizim olan)
üçüncü kademeye düşüyor. Haliyle üç ölü adama daha ihtiyaç duyuyoruz.
Ama ben size güveniyorum siz böyle bir hataya düşmezsiniz. Hızlı adam
öldürmek için muhteşem bir fırsat olan bu özellik bazen otomatik olarak
devreye giriyor. Mesela bir kapı ardında Ray biladerle bekliyorsunuz.
Tam bu sırada Thomos kapıyı kırıyor ve dışarı çıkmak isterken bir
bakmışsınız Konsantre Mod'una girmişsiniz. Böyle durumlarda
heyecanlanmadan düşmanları seçin. Sonrasınydasa ölümlerini zevkle
izleyin (duyan da beni psikopat zannedecek). Bir FPS için göz ardı
edilemeyecek bu özellik oyunu hem hızlı ilerlememizde hem de
yeteneklerimizi konuşturmamızda adeta biçilmiş kaftan. Aynı zamanda
oyuna ayrı bir tat katıyor ki, az önce bahsettiğim "sıradan FPS"
kavramına yenilikler dahil ediyor.

Vahşi batıda en tehlikeli saatler hava karardığında başlar.

Vahşi
batı temalı bir oyunundan ne beklersiniz diye sormaya kalksam eminim
hepiniz; "geçtiği dönemin atmosferini, mimarisini ve toplumsal
özelliklerini iyi yansıtmalı" derdiniz. İşte CoJ: BiB bu isteklerinizi
bir bakıma yerine getirmiş. Öncelikle oyunun ilk oyuna göre kat ve kat
daha büyük bir haritası var ve birçok yapı ve nesneyle doldurulduğundan
şehir ortamını büyük ölçüde yansıtıyor. Çevredeki evler, variller,
kutular ve daha bir sürü obje çevreye fazlasıyla uyum sağlıyor ve
gerçekten de tam olması gerektiği gibi. Tek sıkıntı nesnelerde ve
bölümlerde kullanılan renklerden kaynaklanıyor. Zira oyun genellikle
açık tonda, sarı ve kahverengi renklerden meydana geliyor. Bu yüzden
sürekli aynı renkler tekrar tekrar kullanılmış ve bu da zamanla canınızı
sıkabiliyor. Fakat Far Cry 2'de olduğu gibi göze battığını söyleyemem,
zira çevrede çok fazla nesne yer aldığından çeşitllik hissi bunu
unutturuyor. Zaten bu problemi aştığınız an oyunun grafikleri sizi
fazlasıyla tatmin edecektir. Benim asıl beklediğim şey, oyunda daha
fazla insan görmekti. İnsaların bir şeylerle uğraştığını görüp,
toplumsal yapının da oyunu aktarıldığına dair birkaç kelam etmek
isterdim size buracıkta. Ama böyle bir şey yapmaya kalkarsam -çok
sevdiğim- bu oyuna torpil geçmiş olurum. Neyse ki ben namuslu bir editör
olarak kalmayı tercih ediyorum. Her neyse, evet sırada ikinci plandaki
karakter modellemeri var. Şimdi bu konuya nasıl başlayacağımı
bilemiyorum. Zira nerden tutsam elimde kalıyor, büyük bir çelişki içinde
buluyorum kendimi. Şöyle ki, oyundaki karakter ve düşman tasarımları
fazlasıyla başarılı. Gerek tipler gerekse kılık kıyafet olarak tatmin
ediciler ve vahşi batı insanı anımsatıyorlar. Fakat öyle bir şey var ki,
tüm büyüyü bozuyor; maalesef karakterlerin ve bilhassa düşmanların yüz
ifadeleri sıradan ve kendini çok tekrar ediyor. Hemen hemen çevredeki
hiçbir olaya tepki vermiyorlar ve siz gelene dek ruh gibi yaşamaya devam
ediyorlar. Oyun boyunca Techland'ın belirlediği noktalar haricinde
hemen hemen hiçbir olaya tepki vermiyorlar. Bu durum da ister istemez
canınızı sıkıyor. Ama kuş tüyü kadar hafif bu hatalar yüzünden güzelim
CoJ: BiB'i üzmek de olmaz. Son olarak çevreyle etkileşimin de olduğunu
belirtelim. Ama bunun kutu itmek ve varil devirmekten ileri gitmediğini
de ekleyelim ve sizi birazcık hüzne boğalım. Evet beyler, bayanlar ve
romalılar! Kapanış konuşmasını yaparken son noktayı koyacak olursak;
CoJ: BiB'in vahşi batıyı başarıyla yansıttığını ve birçok yapıyla
çeşitlendirerek, hoş bir ortam yarattığını söyleyelim. Ah birde
bahsettiğim hatalar olmasaymış, yere göğe sığmazmış. Ama bu haliyle bile
ortalamanın çok üstünde.

Gün batımına yarım saaat kala iki
adam çarpışır ve sadece çok isteyen hayatta kalır.


Gerçekten
uzun bir yazı oldu bu. Yazdık, çizdik ve tarttık en sonunda oyunun
single tarafını tüketmeyi başardık sayın TrGamer okurları. Şimdi geldik
çok hassas bir noktaya, oyunun multi tarafına. Her şeyden önce şunu
belirtmekte fayda var; CoJ: BiB multi olarak diğer FPS'lere ekstra bir
özellik katmıyor ama eğlenceli ve uzun süreli bir oynayış sunuyor. Bunun
sebebiyse büyük ölçüde bölümlerin etkisi ve vahşi batıya uygun
tasarlanan oyun modları. 10 değişik haritada, Hunter, Wanted, Manhunt,
Posse ve Will West Legend olmak üzere beş değişik oyun modundan birini
seçerek oyunu oynayabiliyorsunuz. Oyun modlarını tek tek anlatmaya gerek
duymuyorum zira diğer FPS'ler de olduğu gibi belli bir bölgeyi koruma
veya dinamit patlatma gibi bilindik görevlerden meydana geliyor. Maç
aratma kısmından arama yaptığınızda seçtiğiniz maça, birkaç saniye
bekledikten sonra giriyorsunuz. 12 kişiye kadar destek veren oyunu LAN
üzerinden arkadaşlarınızla da oynayabiliyorsunuz. Gerek ağ üzerinde
gerekse online arena da gayet kullanışlı ve rahat bir sisteme sahip olan
CoJ: BiB, arkadaşlarınızla oynabileceğiniz yegane oyunlardan bir
tanesi. Oyun bombardımanı öncesinde multi tarafına mutlaka el
atmalısınız.


Call of Juarez: Bound in Blood I5

Onurunla
yaşamadın, en azından şerefinle öl.


Evet geldik günün anlam
ve önemini belirten sözcüklere. Müziksel anlamda da göz dolduran CoJ:
BiB, bir aksiyon oyunundan beklenen her şeyi sonuna dek veriyor. Hız
kesmeyen aksiyon sahneleri, heyecanlı kovalamacalar, başarılı yapay zeka
ve sorunsuz oynanabilirlik. Bunların hepsi CoJ: BiB için geçerli. Öte
yandan grafiksel anlamda da vahşi batı ortamını fazlasıyla yansıtıyor.
Tabii ki, her oyunda olduğu gibi CoJ: BiB'in de birtakım eksik yönleri
var. Yüz ifadelerindeki yetersizlik ve zaman zaman karşımıza çıkan
bug'lar oyunun başlıca hataları. Ama bunlar bir kenara CoJ: BiB
kesinlikle vahşi batı oyunları arasında en iyisi. Üstelik sıradanlaşmaya
yüz tutan FPS'lere yaratıcı fikirlerle yaklaşıp, eğlenceli bir oynayış
sunuyor. Ama ne var ki, ilk oyuna yapılan haksızlık maalesef CoJ: BiB'e
de yapılıyor ve hak ettiğinin çok altında puanlar alıyor. Bunu gerçekten
anlayamamış olsa da, aldırış etmeden oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum.
Zira oyun yönünden kıtlığın yaşandığı şu dönemde CoJ: BiB
oynayabileceğiniz en iyi aksiyon oyunlarından bir tanesi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Call of Juarez: Bound in Blood
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Call of Juarez: Bound in Blood
» Call of Duty: Modern Warfare 2 (PC)
» Harry Potter and the Half-Blood Prince
» Call of Duty 7 geliyor
» Call nedir? anlamı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Oyun Dünyası :: Oyun İncelemeleri-
Buraya geçin: