ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri I231076_gsli

Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Empty
MesajKonu: Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri   Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri EmptySalı Haz. 08, 2010 11:46 pm

(1724-1804) Felsefenin bilgi kuramı, etik, estetik, metafızik, varlık
bilgisi gibi ana kollarında etkisi çağımız düşünürlerine dek ulaşan
görüşlerin sahibi büyük Alman filozofu. Rene Descartes 'ın usçuluğu ile
Francis Bacon ' ın deneyciliğini kendi felsefesinde özümlemesiyle
felsefe tarihinde yeni bir dönemin, Aydınlanma Dönemi'nin, başlangıcı
sayılmıştır.

22 Nisan 1724'te Doğu Prusya'nın liman kenti Königsberg de (bugünkü
Kaliningrad, Rusya) doğan Kant , yine bu şehirde t2 Şubat 1804'te
ölmüştür. Kant, dinsel inancı insanın iç dünyasıyla sınırlayarak bir
ahlâk yasasına bağlanmayı ve yaşamda yalınlığı ülkü edinen koyu
Protestan bir aile ortamında yetişmiş; ailesinin Lutherci Kilise'ye bu
içten bağlılığı ailenin dokuz çocuğundan dördüncüsü olan fılozofun
eğitimini olanakli kılmıştır. Sekiz yaşında kilise okuluna gitmeye
başlayan Kant, burada Latince öğrenmiş: büyük olasılıkla Lucretius'a
beslediği hayranlık da bu okul yıllarında kök salmıştır.

1740 yılında doğduğu şehir olan Königsberg'deki Albertus
Üniversitesi'nin tanrı bilim fakültesine kayıt yaptıran Kant, buradaki
derslere katılmış olsa da daha çok matematik ve fizikle ilgilenmiştir.
Kant, ilk ciddi felsefe derslerini usçu felsefenin önde gelen adlarından
Christian Wolff u iyi bilen ve Newton'un fizik konusundaki
görüşlerinden haberdar olan Mastin Knutzen'den almış; babasının
1746'daki ölümü ve üniversiteye bağlı okullardan birine yaptığı iş
başvurusunun olumsuz sonuçlanması nedeniyle akademik kariyer planlan
kesintiye uğradıysa da Kartezyen ve Leibnizci fızik kuvvet anlayışlarını
uzlaştırmaya çabaladığı Canlı Kuvvetlerin Doğru tahmin Edilmesine
Yönelik Düşünceler adını taşıyan 1746 tarihli ilk yapıtını 1749'da
yayımlatmayı başarmıştır.

1755'te yeniden üniversiteye dönerken Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler
Kııramı da basıma hazırdır. Kant bu yapıtında, daha sonraları
"Kant-Laplace Kuramı" olarak bilinecek olan evren kuramını
biçimlendirmiştir.

Akademik unvanlarını alabilmek için yazdığı üç tezde ele aldığı konular
Kant ' m bu yıllardaki görüşlerinin doğrultusunu ve ilgi alanlarım
göstermesi bakımından kayda değerdir. Bu tezlerden Ateş Üzerine Birtakım
Derin düşünmelerin Özlü Açıklamaları 1755) başlığını taşıyan çalışmada
Kant, hem ateşin hem de ışığın tözü olan, düzenli olarak saçılan
karmaşık bir madde ile cisimlerin birbirleriyle etkileşim içinde
davrandıklarını ileri sürer. Kant 'ın üniversitedeki derslerinde ilk
öğrettiği konular da matematik ve fızikle ilgilidir. Hiç kuşku yok ki
Kant'ın bilimsel gelişmelere olan bu ilgisi hiç de amatörce bir merak
değildir; izleyen yıllarda insan ırkları, rüzgarların yapısı,
depremlerin nedenleri, genel gökler kuramı gibi bilimsel konular üzerine
yazdığı yazılar bu durumun en açık göstergesidir.

Bu tezlerden ikincisi, Metafizik Bilginin Teme! İlkeleri'nin Yeni Bir
Açıklaması, 1755), Kant' ın üniversitede "özel hoca" (Privatdozent)
olarak ders açma hakkını elde etmesini sağlar. Bu yapıtında, Wolff un
ellerinde bir şeyin yokluğundan ziyade varlığı için bir neden olduğu
biçimine bürünen Leibnizci gecer neden ilkesini ele alır. Kant'ın bu
yapıtındaki yaklaşımı eleştirel sayılabilirse 'de hâlâ Leibnizci
metafıziğin varsayımlarına meydan okumaktan uzaktır.

1756 tarihli Fiziksel Monadoloji (Monadologiam physicam) ise Newtoncu
düşünme yöntemleriyle dönemin Alman üniversitelerinde egemen olan
düşünce biçimlerini, yani Leibniz 'in felsefesini karşılaştırır.
Leibniz'in görüşlerini Almanya'da yaygınlaştıran kişilerin başında sadık
ardılı Wolff ile o yıllarda geniş ölçüde ders kitabı olarak okutulan
Metafizik 'in (Metaphysica, 1739) yazarı Alexander Goalieb Baumgarten
gelmektedir. Kuşkusuz bu düşünürler, kendi dönemlerinde Leibniz 'in
yapıtlarına günümüzde olduğu kadar kolay ve eksiksiz erişme olanağına
sahip değillerdir. Bu nedenle de ortaya koydukları Leibniz yorumu aşın
ölçüde usçu ve oldukça kandır. Bu dönemde Kant için Newtoncu fızik,
bilimsel içeriğiyle olduğu kadar felsefece yönüyle de önemlidir.

"Özel hoca" olarak geçirdiği on beş yıl boyunca Kant 'ın öğretmen ve
yazar olarak ünü sürekli artmıştır. Fiziğin ve matematiğin yanı sıra
mantık, metafızik ve ahlâk felsefesi konularında da dersler veren Kant,
Königsberg Üniversitesi'ndeki profesörlük başvurusu birkaç kez
başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da Berlin Üniversitesi gibi başka
yerlerden gelen teklifleri hep geri çevirerek, doğduğu kentten hemen hiç
ayrılmayarak kendi felsefesini olgunlaştırmayı yeğlemiştir.

1760'lar da Kant giderek daha çok Leibnizciliğe karşı çıkar oldu. Açıkça
Newton yandaşı olan Kant artık Leibniz, Wolff ve Baumgarten 'in düşünce
çizgisine karşı yazılar kaleme alıyor; romantik Jean Jacques Rousseau' n
un ahlâk felsefesine büyük hayranlık besliyordu. Bu yılların ana
yapıtı, Doğal Tanrıbilim İle Ahlakın İlkelerinin Apaçıklığı Üzerine
Soruşturma., 1764) felsefenin kendisine örnek olarak matematiği alması
ve apaçık öncüllere yaslanarak kanıtlanmış bir doğrular zincirini
kurması gerektiğini ileri süren Leibnizci ilkeyi eleştirir. Kant,
matematiğin, "keyfı" tanımlardan yola çıkarak açık seçik tanımlanmış
işlemler aracılığıyla ilerlediğini, somut formlarla (biçimlerle)
sergilenebilecek kavramlar üzerinde yükseldiğini ileri sürer.

Oysa, bütün bunların tersine felsefe "bulanık ya da yeterince
belirlenmemiş" kavramlarla işe başlamak zorundadır. Felsefe matematik
gibi "sentetik" (bireşimsel) olarak ilerleyemez; felsefe çözümlemek,
açıklamak zorundadır.

Kant , bilgikuramına ilişkin görüşlerinin temellerini Arı Usun
Eleştirisi (Kritik der reinen Vernunft, 1781) adlı yapıtında ortaya
koyar. Olgunluk döneminin en önemli yapıtı sayılan bu kitapta Kant, işe
genel olarak metafıziğin olanaklılığını ya da olanaksızlığını göstermek
ve olanaklıysa metafıziğin sınırlarını ve kapsamını belirlemek üzere usu
eleştiriden geçirerek başlar. Ona göre, asıl sorun, deneyimden bağımsız
olarak usun ve anlama yetisinin neyi ne kadar bilebileceğidir. Bu
canalıcı sorunu çözmek ise insanın anlama yetisinin deneyimlere katkıda
bulunurken kullandığı temel ilkeleri keşfetmekle ve insan usunun bu
ilkeleri deneyim sınırlarının ötesine geçmeye zorladığında baş gösteren
metafızik yanılsamaların maskesini düşürmekle olanaklıdır. Bilginin
kaynağını ve oluş umunu çözümlemek amacıyla Kant , Arı Usun Eleştirisi�
nin ilk bölümünde "sentetik apriori" niteliğini taşıyan bilgiler
olduğunu göstermeye girişir. Deneyimden gelen bilgilerin özelliklerini
taşıması yönünden "sentetik", ancak deneyimi aşan bir kesinlik taşıması
nedeniyle de "apriori" olacak bu türden bilgiler adeta deneycilerin
kuşkuculuğuyla usçuların içi boş kesinliğini birleştiren bir çimento
görevi görecektir.

Kitabın "Aşkınsal Estetik" başlığını adlı bölümünde Kant , kendi arı
uzam ve zaman görülerimizde temellenmiş iç ve dış deneyimlerin uzamsal
ve zamansal biçimlerinin (formlarının) "sentetik apriori" bilgisini
taşıdığımızı göstermeyi amaçlar. Kant'a göre, uzamın ve zamanın bu
apriori bilgisi için "Nesnelere baktığımızda yalnızca uzamlılık ve
zamanlılık biçimlerini görürüz; kendi başlarına nesnelerin özelliklerini
göremeyiz" diyen aşkınsal idealizm zorunlu koşuldur.

Arı Usun Eleştirisi 'nin "Aşkınsal Analitik'' başlığını taşıyan
bölümünde ise Kant çığır bir görüş ortaya atar. Deneyimin
olanaklılığının zorunlu koşulları olan algı biçimlerinin (formlarının)
yanı sıra düşüncenin en temel ulamlarının da kendi başlarına insanın
ürünü olduğunu savunur. Aynı yapıtın "Aşkınsal Diyalektik" adli
bölümünde ise Kant geleneksel metafıziklerin, anlama yetisinin
ulamlarını görü biçimlerimizin (Formlarımızın) ötesinde kalan nesneler
hakkında bilgi edinmek üzere kullanılmasından kaynaklanan yanılsamalar
olduğunu savunur.

Ancak, tüm bunlara dayanarak Kant' ın Arı Usun Eleştirisi 'ni bütün
bütün olumsuz değerlendirmelerle bitirdiğini düşünmek yerinde bir
saptama olmaz. Kant, usun kuramsal kullanımının metafizik kavrayışlar
yaratmaktan uzak olsa bile deneysel araştırmaların yürütülmesi
sırasında, hem doğa yasalarının yalınlığıyla hem de doğal biçimlerin
çeşitliliğiyle karşımıza çıkan "düzenleyici" ilkeler sağladığını
belirtir.

Kitabın son bölümlerinden "Arı Usun Kanonu"ndaysa pratik usun, erdem ile
mutluluğun birleşmesiyle, özgürlük ile doğanın kavuşmasıyla en yüce
iyilik idealini sunduğunu savlar.

Ahlak Metafığinin Temellendiıilmesi (Grundlegung zur Metaphysik der
Sitten, 1785) ile Pratik Usun Eleştirisi (Kritik der praktischen
Vernunft, 1788) adli yapıtında ise ahlâkın, ahlaklıliğın temel
ilkelerini betimlemeye girişir. Kant'a göre hem doğa yasaları hem de
ahlâk yasaları, insan usundan çıkar. Bu iki türden yasayla Kant,
birbirleriyle uzlaşmaz iki dünyayı tanımlamış olduğunu düşünür: sürekli
birbirleriyle çatışan içimizdeki özgürlük dünyası ile doğadaki
zorunluluk dünyası. Bu iki dünyanın birbirinden ayrılan yönlerini
sergilemek üzere harcadığı emeği Kant, hiç kuşkusuz bunlar arasında bir
köprü kurmak üzere de harcamıştır. Nirekim, Yargıgücünün Eleştirisi nde
(Kritik der Urteilskraft, 1790) zorunluluğun egemen olduğu doğa ile
özgürlüğün ilke olduğu iç dünya arasında köprü kurmanın öneminden söz
eder. Aynı bakış açısını son yapıtlarından Yetişkinlerin Çatışması 'nda
(Der Streit der Fakultâten, 1798) da koruyarak, felsefenin ne yalnızca
birtakım kavramların, görüşlerin bilimi ne de bilimlerin bilimi
olduğunu; felsefenin insanı hem doğal haliyle olduğu gibi hem de toplum
içinde olması gerektiği gibi her yönüyle ele alan bir insan bilimi
olduğunu ileri sürer. Bu nedenle, usun eleştirilmesi, insanın evrendeki
yerinin belirlenmesinde en önemli rolü üstlenecektir; çünkü insan tüm
kavramların yaratıcısı olarak tüm yaptıklarından sorumlu tutulmalıdır.

Kuramsal felsefesinde Kant, duyarlığımızın ve anlama yetimizin
biçimlerinin (Formlarının) birleşmesinden doğarak düşünsel
özerkliğimizin belirtisi olacak ilkelerden kuşku duymaz; ancak insan
duyarlığınınn sınırlarının ötesindeyken geçerli olan metafızik
kavrayışların özerk kaynağı olarak insan usunu gösteren tüm girişimlerin
birer yanılsama olduğunun altını koyultarak çizer. Kant pratik
felsefesindeyse, hem değerlendirme yaparken hem de eylem karan verirken,
tensel eğilimlerin baştan çıkarıcı kışkırtmalarından bağışık biçimde,
insan usunun tüm edimlerin dayandığı ilkelerin özerk kaynaklı olduğunu
öne sürer.

Fransız Devrimi'nin etkisiyle zamanın Alman aydınları kendilerini
birdenbire siyasal sorunların içinde bulur; Kant da bundan payına düşeni
alir. Kant' ın siyaset felsefesinin kilit kavramlarını onun "Bir Yaygın
Kanı Üstüne: Kuramda Doğru Olabilir; Ama Bunun Eyleme bir Yararı Yok"
("Über den Gemeinspruch: Das mag in der Theorie richtig sein, taugt aber
nicht für die Praxis", 1793), "Sonsuz Barışa Doğru " ("Zum ewigen
Frieden", 1797) gibi yazılarında bulmak olanaklıdır. Kant'a göre baskı
ancak özgürlüğün engellenmesine ya da ortadan kaldırılmasına karşı
uygulandığında, dolayısıyla bireysel hak ve özgürlükler güvence alana
alındığında haklıdır.

Kant 'ın gözünde hükümetler özgürlüğü korumak üzere vardırlar bireyler
ise başkalarının özgürlüklerini çiğnemedikleri sürece kendi ereklerini
belirleme ve gerçekleştirme hakkına sahiptirler. "Sonsuz Barışa Doğru"da
ise Kant, ancak kendi çıkarlarım düşünmeyen yöneticilerin olduğu bir
dünya cumhuriyetler federasyonunda savaşların sonunun gelebileceğinin
umulabileceğini savlar.

Immanuel Kant 1770 yılında atandığı mantık ve metafizik profesörlüğünden
1797'de emekli olarak Doğa Bilimlerinin Metafızik Temel İlkelerinden
Fiziğe Geçiş (tamamlayamayacağı bu çalişma için tutulan tüm notlar Opus
Postumum adıyla 1936-1938 yıllarında basılacaktır) adını taşıyacak son
büyük yapıtını bitirmeye girişir. Bu yapıtında Kant, kuvvet kavramı ile
ulamsal çerçeveyi birlikte kullanarak yalnızca en genel mekanik (düzenek
bilim) yasalarını türetmekle kalmayacağımızı, bunun yanı sıra maddenin
ve onun kuvvetlerinin biçimlerinin en ayrıntılı dökümünü
yapabileceğimizi göstermeye çalışır. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde
aşkınsal felsefenin en yüksek noktasının, tanrı ile dünyayı "sentetik"
biçimde bir ilke alünda birleştiren yer olduğunu savlar.

Kant 'ın her biri felsefece düşünmenin tarihinde iz bırakan yukarıda
anılan yapıtları dışındaki diğer önemli çalışmaları arasında şunlar yer
almaktadır:

Arı Usun Eleştirisi � nin (1781) yetkin bir özetini veren Gelecekte
Bilim Olarak Çıkabilecek her Metafiziğe Prolegomena , 1783);
Doğabiliminin Metafızik Başlangıcının Temelleri 1786); "Üç
Eleştiri"sinin ardından kaleme aldığı Yalnız Usun Temelleri İçinde
din.Din (Die Religion innerhalb der Grenzen der blossen Vernunft, 1793);

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Empedokles - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Parmanides - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Thales - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: