ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri I231076_gsli

Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Empty
MesajKonu: Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri   Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 12:03 am

KANT, Immanuel KANT, Immanuel: 1724-1804 yılları arasında yaşamış olan
ünlü Alman filozofu. Temel eserleri: Kritik der Reinen Vernunft (Saf
Aklın Eleştirisi), Kritik der Pratischen Vernunft (Pratik Aklın
Eleştirisi) ve Kritik der Urteilkraft (Yargı Gücünün Eleştirisi).

Temeller: Modern felsefenin gelişim seyrine uygun olarak epistemolojiyi
ön plana çikartmis olan Kant, öncelikle Hume'dan etkilenmiştir. Kendi
deyişiyle Hume onu dogmatik uykusundan uyandıran, spekülatif felsefe
alanındaki araştırmalarına yeni bir yön veren filozof olmuştur. Öte
yandan, o Descartes'in akılcılığının da birtakım olumlu yönler
içerdiğini saptamış ve zihnimizin, matematikle uğraştığı zamanki işleyiş
tarzı karşisında adeta büyülenmiştir. Kant, bundan başka asıl,
onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda göz kamaştırıcı gelişmeler kaydeden
bilimden, özellikle de fizikten etkilenmiştir. Kant'ın gözünde bilim,
öncülleri kesin olan ve yöntemleri, ancak Hume'unki gibi felsefi bir
kuşkuculuk benimsendiği zaman, sorgulanabilen evrensel bir disiplindir.
Bir bilim adamı, Kant'a göre, bir yandan kendisinden önceki bilim
adamlarının ulaştığı sonuçları kabul eder; yine, bir bilim adamı kabul
ettiği bu sonuçlara ek olarak, yeni araştırmalara giriştiği zaman,
deneysel yöntemler kullanır. Bilim yansızdır ve nesneldir.

Öte yandan bilimin, özellikle de Newton tarafından geliştirilen modern
fiziğin çok başarılı sonuçlar doğurmuş olan yöntemi, Kant'a göre,
rasyonalizmi de empirizmi de aşarak gelişmiştir. Başka bir deyişle,
fizik bilimi, rasyonalizmin ulaştığı sonuçları da, empirizmin ulaştığı
sonuçları da yanlışlayarak gelişimini sürdürmektedir. Buna göre,
kendisine en sağlam bilgi modeli olarak düşünülen matematiği örnek alan
rasyonalizm, şeylerin bizatihi kendilerine yönelmeden, şeylerin
kendileriyle bir temas kurmadan, yalnızca düşünceleri birbirlerine
bağlamakla yetinip, şeylerin kendileriyle ilgili olarak a priori
sonuçlara ulaşir. Oysa fizik, matematiği de kullanarak şeylerin
bizzatihi kendilerine yönelmekte, şeylerin kendileriyle, rasyonalizm
tarafından kurulamayan teması, başarılı bir biçimde kurmaktadır.

Kant'a göre, İngiliz filozofu Hume'un empirizmi, belirli bir nedenden
daima aynı sonucun çikacagini hiçbir zaman kesin olarak bilemeyeceğimizi
savunmak suretiyle, nedensellikle ilgili olarak kuşkucu bir tavrı
benimsemiştir. Oysa, çok başarılı sonuçlar elde etmiş olan fizik bilimi
hemen tümüyle nedensellik ilkesine dayanmaktadır. Kant bu bağlamda,
kendisine düşen işin, rasyonalizm tarafından da, empirizm tarafından da
açıklanıp temellendirilemeyen bilimi, özellikle de fizik bilimini
temellendirmek, bilimsel bir biçimde düşündüğü zaman, insan zihninin
nasıl işlediğini bulmak olduğunu düşünmüştür.

Başka bir deyişle, o felsefedeki ilk ve temel misyonunun bilimi
temellendirmek, daha sonra da ahlakın ve dinin rasyonelliğini savunmak
olduğuna inanmıştır. Bununla birlikte, bu hiç de kolay bir iş değildir,
çünkü bilim ve din yüzyıllardır birbirlerine karşi amansız bir mücadele
içinde olmuşlar ve bilim, dinin otoritesi karşisında mutlak bir zafer
kazanma yoluna girmiştir. Bu zafer, Kant'a göre, bilimin bakış açısından
iyi ve olumlu olmakla birlikte, ahlak ve dinin bakış açısından tam bir
felakettir.

Bilimin dinin müdahaleleri karşisında özerkligini kazanması hiç kuşku
yok ki iyi bir şeydir, fakat bu, bilimsel olmayan tüm inançların, din ve
ahlakın temelsizleşmesi ve anlamsızlaşması anlamına geliyorsa, bilimin
zaferi, insanlık açısından, dinin bakış açısından gerçek bir felakettir.
Kant, öyleyse, yalnızca din, bilim ve ahlakı temellendirmek durumunda
kalmamış, fakat rasyonel bir varlık olmanın ne anlama geldiğini gösterme
durumunda kalmıştır. O, işte bu amacı gerçekleştirebilmek için, hem
Descartes'in rasyonalizminden ve hem de Hume'un empirizminden önemli
gördüğü ögeleri alarak, transendental epistemolojik idealizm diye
bilinen kendi bilgi kuramını geliştirmiş, yükselen bilimin felsefi
temellerini gösterdikten sonra, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak
Hıristiyan ahlakını savunma çabasi vermiştir.

Bilgi Görüşleri: Düşüncesinde rasyonalist felsefeyle empirist felsefenin
bir sentezini yapan Immanuel Kant, bilgide hem deneyimin ve hem de
aklın katkısının kaçınılmaz olduğunu öne sürmüştür. O, ilk olarak en
basit bir deneyimin, duyu izlenimlerinin bile a priori bir ögeyi,
deneyden türemeyen, fakat deneyi yaratan ve mümkün kılan bir ögeyi
içerdiğini göstermiştir. Söz konusu a priori ögelere karşilık gelen
zaman ve mekana, deneyin transendental koşulları adını veren Kant,
böylelikle Hume'un matematiksel bilimlerin tümüyle analitik bir yapıda
olduğu görüşüne karşi, matematiğin mekan ve sayıyla ilgili yargılarının
sentetik doğasını ortaya koyabilme imkanı bulabilmiştir.

Başka bir deyişle, zihnin bilgideki temel, ayırıcı faaliyetini
deneyimden gelen ham ve işlenmemiş malzemeyi bir sentezden geçirmek ve
bu malzemeyi birleştirip, ona bir birlik kazan9dırmak olarak tanımlayan
Kant'a göre, zihin söz konusu sentezi, herşeyden önce, çesitli
tecrübelerimizi sezginin belirli kalıpları içine yerleştirerek
gerçekleştirir. Sezginin söz konusu kalıpları ise zaman ve mekandır.
Buna göre, biz şeyleri zorunlulukla zaman ve mekan içinde olan şeyler
olarak algılarız. Bununla birlikte, zaman ve mekan duyu-deneyinden
türetilmiş ideler, izlenimler ya da kavramlar değildirler. Zaman ve
mekanla, Kant'a göre, doğrudan ve aracısız olarak sezgide karşilaşilır.
Bunlar sezginin a priori, yani her türlü deneyimden önce gelen ve her
tür deneyin onsuz olunamaz koşulları olan kalıplarıdırlar. Yani, bunlar
duyu-deneyindeki nesneleri her zaman kendileri aracılığıyla algılamakta
olduğumuz gözlüklerdir. O zaman ve mekanla ilgili bu ögretisine
transendental estetik adını verdikten sonra, transendental analitiğe,
kategoriler ögretisine geçmiş ve tıpkı, duyarlık ya da deneyimin a
priori algı formları içermesi gibi, doğaya ilişkin araştırma ve bilginin
de bağıntı, töz ve nedensellik türünden a priori ilkeleri içerdiğini
göstermiştir.

En sıradan düşüncede bile, sistematik olmayan bir tarzda varolan bu
kategoriler, matematiksel-mekanik bir doğa biliminin temel ögeleri
olarak ortaya çikar ve rasyonel bir doğa kavrayışını mümkün hale
getirir. Başka bir deyişle, düşüncenin ya da insan zihninin
duyu-deneyinden gelen malzemeye bir birlik kazandırması veya söz konusu
malzemeyi bir sentezden geçirmesiyle ilgili olan belirli kategorilerin
bulunduğunu ifade eden Kant'a göre, zihin söz konusu sentez ya da
birleştirme faaliyetini çesitli yargılar ortaya koymak suretiyle
gerçekleştirir, öyle ki bu yargılar bizim dünyaya ilişkin yorumumuzun
temel bileşenlerini meydana getirir. Deneyimde söz konusu olan çokluk,
Kant'a göre, bizim tarafımızdan nicelik, nitelik, bağıntı, töz gibi
belirli değişmez formlar ya da kavramlar aracılığıyla değerlendirilir ya
da yargılanır. Örnegin, nicelikle ilgili bir yargı söz konusu
olduğunda, zihnimizde bir ya da çok olan vardır. Nitelikle ilgili bir
yargı öne sürdüğümüz zaman, ya olumlu ya da olumsuz bir önerme ortaya
koyarız. Bağıntıyla ilgili bir yargıda bulunduğumuz zaman ise, ya neden
ile sonucu ya da özne ile yüklem bağıntısını düşünürüz.

Bütün bu düşünme tarzları, Kant'a göre, zihnin duyu-deneyinden gelen
malzemeyi birleştirme, bu malzemeyi sentezden geçirme ya da söz konusu
malzemeye bir birlik kazandırma faaliyetinin temel bileşenleridir. Ve
biz bu sentez faaliyetiyle de duyu izlenimlerinin çoklugundan, yani
sonsuz sayıdaki darmadağınık izlenimden, tek bir tutarlı dünya resmi
elde ederiz.

Kant'a göre, duyu deneyinin kapsamı içine giren her nesne, bu
kategorilerden birine ya da diğerine uymak durumundadır. Zira anlama
yetisi, insan zihni bu kategorilere uymayan bir şeyi hiçbir şekilde konu
alamaz, alsa bile anlayamaz. Görünüşlerin, fenomenlerin bir şekilde
anlaşilabilmeleri için, onlara anlama yetisinin kategorileri
aracılığıyla bir yapı kazandırılması gerekmektedir. Anlama yetisinin
kategorilerine uymayan bir şey insan zihni tarafından bilinemez. Kant'a
göre, duyu-deneyimiz belirli bir yapı ve bir birlik sergilemektedir.
İşte duyu-deneyinin sergilediği bu yapı ve birlik, ancak ve ancak
görünüşleri kendi kategorilerine göre düzenleyen anlama yetisinin
faaliyetiyle açıklanabilir.

Bununla birlikte, kategoriler düşüncenin ya da bilginin öznel koşulları
olduklarından, burada bunların nasıl olup da nesnel bir geçerliliğe
sahip olabildiği, yani nesnelere ilişkin bilgimizi mümkün kılan
koşulları sağlayabildikleri sorusu ortaya çikar. Kant'a göre, a priori
kavramlar olarak kategorilerin nesnel geçerliliği, insanın nesnelere
ilişkin duyu-deneyinin yalnızca bu kategoriler sayesinde mümkün
olabilmesi olgusuna dayanır. Duyu-deneyinin bir nesnesi, yalnızca bu
kategorilerle düşünülebilir. Bir nesneyle ilgili bir düşünce, onunla
ilgili tüm yargılar ve dolayısıyla ona ilişkin bilgi, yalnızca
kategorilerin sağladığı kavramsal çerçeve içinde olanaklıdır.

İnsan zihninin yalnızca, kategorileri aracılığıyla kendilerine bir yapı
kazandırdığı fenomenleri bilebileceğini, bunun ötesine giderek şeylerin
bizatihi kendilerini bilemeyeceğini, duyu deneyindeki nesnelerin insan
zihninin işleyişine uyduğu için bilinebildiklerini söyleyen ve tüm
empirik yasaları insan zihninin yasalarına indirgeyen Kant'ın bu bilgi
anlayışının en önemli sonuçları, mutlak bir determinizm, bilginin
sınırlılığı ve metafiziğin imkansızlığıyla ilgili sonuçlardır. Bilgimiz
iki bakımdan sınırlıdır. Bilgi, herşeyden önce duyu-deneyinin dünyasıyla
sınırlanmıştır. Bilgimiz ikinci olarak, algılama ve düşünme
yetilerimizin deneyimin ham malzemesini işleme ve düzenleme tarzlarıyla
sınırlanmıştır. Kant elbette ki, bize görünen dünyanın nihai ve en
yüksek gerçeklik olmadığından kuşku duymaz. Nitekim, o fenomenal
gerçeklikle, yani duyusal olmayan ve akılla anlaşilabilir olan dünya
arasında bir ayrım yapmıştır. Bir şey algılanmadığı zaman nedir? Şeyin
bizzatihi kendisi ne anlama gelir?

Metafiziği: biz algılamadığımız şeyleri elbette ki bilemeyiz. Bizim
bildiğimiz şeyler numenler, şeylerin kendileri değil de, fenomenlerdir,
şeylerin görünüşleridir. Bizim bildiğimiz nesneler duyular aracılığıyla
algılanan nesnelerdir. Biz buna ek olarak, duyusal dünyanın bizim
zihnimiz tarafından yaratılmadığını biliyoruz. Zihin, bu dünyayı
yaratmak yerine, şeylerin kendilerinden türetilmiş olan ideleri ona
yüklemektedir. Bu, bizden bağımsız olarak var olan, ancak bizim
kendisini yalnızca bize göründüğü ve bizim tarafımızdan düzenlendiği
şekliyle bilebildiğimiz bir dış gerçekliğin varolduğu anlamına gelir.
Böyle bir gerçeklik bizim bilgimizi arttırmaz, fakat bize bilgimizin
sınırlarını gösterir.

Immanuel Kant bu ögretisiyle bilimsel bilginin olanaklı olduğunu
göstererek, Newton fiziğini temellendirir, fakat varlığın genel
ilkeleri, Tanrı'nın varoluşu, ruhu ölümsüzlügü gibi konuları ele alan
geleneksel metafiziği olanaksız hale getirir. Çünkü, metafizik alanında,
ruh, Tanrı, evren kavramlarını düşündüğümüz zaman, burada duyu-deneyi
tarafından sağlanan malzeme bulunmaz. Bilginin iki temel ögesinden biri
olan deney, tecrübe ögesi metafizik alanında söz konusu olmadığı için,
akıl burada antinomilere düşer. Öyleyse, metafizik alanında bilimsel
bilgi olanaklı değildir.

Ahlakı: Bununla birlikte, Kant görünüş-gerçeklik ya da fenomen-numen
ayırımını insan varlığına uygulayarak, ahlak imkanını kurtarır. Zira,
ona göre, insanın bir fenomen, bir de numen tarafı vardır. Yani, insanın
biri duyusal, diğeri akılla anlaşilabilir olan iki farklı boyutu
vardır. Duyusal yönüyle ele alındığında, insan doğadaki mekanizmanın bir
parçasıdır. Başka bir deyişle, insan fiziki eğilimleriyle,
içgüdüleriyle fenomenler dünyasının bir ögesidir.

Buna karşin, insan kendisini hayvandan ayıran aklıyla, fenomenler
dünyasının üstüne yükselir, aklı sayesinde, nedenselliğin, doğal
zorunluluğun hüküm sürdüğü dünyanın ötesine geçip özgür olur. Başka bir
deyişle, metafiziğin ancak pratik akıl alanında, ahlaki iradenin kesin
kanaatleriyle mümkün olabileceğini savunan ve deneyimdeki a priori ögeyi
çikarsama yöntemini, ahlak alanında ahlaki yargılara da uygulayan Kant,
önce ahlaki yargıları psikolojik bir açıdan değerlendirmiş ve sonra
kategorik buyrukla, yani formel olarak koşulsuz olma özelligiyle, ahlak
alanında a priori ögeyi yakalamıştır.

Ona göre, kategorik buyruğun, yani insandan insan olduğu için belli
şeyleri yapması isteyen ahlak yasasının, iyi iradenin tanınması, insanın
yüceliğini, gerçek kişiliğini ve insan varlıklarını kişiler olarak
birbirlerine bağlayan halkayı oluşturur. Pratik ve ahlaki temeller
üzerinde gelişen bir metafizik öne süren Kant'ın felsefesinde, bu ikinci
alan, teorik aklın zorunlulukla belirlenen duyusal dünyasından sonra,
pratik aklın özgürlükle belirlenen akılla anlaşilabilir dünyası olarak
ortaya çikar. Akılla anlaşilabilir özgürlük dünyasının fiziki ve doğal
dünyayla olan ilişkisinin ne olduğu sorusu ise, Kant'ı her iki dünyayı
da uyumlu kılan bir tanrısal düzen postülasıyla, ölümsüzlük postülasına
götürür ki, bu postülalar da ifadesini Tanrı düşüncesinde bulmaktadır

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Immanuel KANT - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Immanuel Kant - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Herakleitos - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Empedokles - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Parmanides - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: