ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri I231076_gsli

Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Empty
MesajKonu: Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri   Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 12:04 am

Platon PLATON: M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış olan ve düşünce
tarihinin tanıdığı ilk ve en büyük sistemin kurucusu olan ünlü Yuna
filozofu.

Temeller: Sisteminde, Sofistlerin Yunan toplumu üzerindeki olumsuz
etkileriyle savaşmaya çalismis olan Platon, işe öncelikle bilgi
konusuyla başlamış ve mutlak ve kesin bir bilginin var olduğu konusunda
tümüyle dogmatist bir tavır sergilemiştir. Ona göre, değişen hiçbir
şekilde bilinemeyeceği için, insan zihninden bağımsız olan, değişmez bir
varlık olmalıdır. Mutlak ve kesin bir bilgiye erişmek ve bu bilgiyi
başkalarına aktarmak durumundaysak eğer, Platon'a göre, dünyada sabit,
kalıcı ve değişmez olan birtakım varlıklar olmalıdır. O bu değişmez,
sabit ve kalıcı varlıklara İdealar adını verir. Öyleyse, Platon'a göre,
bilgi tikel olanın ve değişenin beş duyu yoluyla kazanılmış empirik
bilgisi değil de, değişmez ve tümel olanın akıl yoluyla kazanılan
ezeli-ebedi bilgisidir.

Metafiziği: İdealar yalnızca bilginin nesneleri olmakla kalmazlar, onlar
aynı zamanda gerçekliği oluşturan varlık kategorisini meydana getiren
temel varlıklardır. Başka bir deyişle, Platon, 'Gerçekliğin ne olduğu',
'Neyin gerçekten var olduğu' şeklindeki temel metafiziksel soruya,
gerçekliğin madde ya da dış dünyada değil de, dış dünyadaki şeylerin
İdealarında olduğu yanıtını vermiştir. Bizim algıladığımız duyusal
şeyler sürekli olarak değişmektedir.

Ona göre, duyusal nesneler, değişmeden mutlak olarak bağışık olan bir
gerçekliğin varoluşunun zorunlu kılacak şekilde, sürekli bir değişmeye
maruz kalırlar. Duyusal nesneler varlığa geliş ve yokoluş, büyüme ve
çürümeden başka, yer değiştirir, niteliksel ve niceliksel değişmeye
uğrarlar. Bundan dolayı, duyusal nesnelere yüklenebilecek tüm
nitelikler, yükleme faaliyeti sırasında, algısal yargı ya da önermenin
zamansal bir niceleyici ya da belirlemeyle tamamlanmasını gerektirir.
Buna göre, aynı şey farklı zamanlarda farklı özelliklere sahip olur. O
belirli koşullar altında büyük, başkaca durumlarda küçük görünür. Birine
göre, büyük, bir başkasına göre ise küçüktür. Belli bir zamanda mat ve
karanlık, buna karşin başka bir zamanda parlak ve aydınlık görünür.

Demek ki, bireysel nesnelerden oluşan ve bizim duyularımızla
algıladığımız duyusal dünyayı incelediğimizde, onda mutlak, kalıcı,
durağan ve tutarlı hiçbir yön bulunmadığını, ondaki herşeyin değişken ve
göreli olduğunu görüyoruz. Platon'a göre, böyle bir dünya gerçek
değildir, gerçekten var olamaz; o duyusal dünyanın yalnızca
görünüşlerden meydana gelen bir dünya olduğunu savunur. Bu duyusal
dünya, şu masa, şu heykel, şu kitap gibi, 'şu' diyerek gösterdiğimiz
bireysel nesnelerden meydana gelmektedir. Bu dünyadaki nesneler,
değişen, kendilerinde karşit yüklemleri barındıracak şekilde, eksikli,
göreli, bağımlı ve bileşik olan şeylerdir. Beş duyu yoluyla algılanan bu
bireysel nesneler, Platon'a göre, gerçekten var değildir. Onlar
değişmeyen, mutlak ve kalıcı bir gerçekliğin yalnızca görünüşleridirler.
Bu bireysel nesneler aynı anda hem gerçeklikten ve hem de yokluktan pay
alırlar; bundan dolayıdır ki, Platon'a göre, onlar hem var ve hem de
yokturlar ya da bugün var yarın yokturlar. Onlar varlığa gelir, çesitli
değişmelere maruz kalır ve ölüp giderler. Platon'a göre, gerçekten
varolan şeyler İdealardır ve İdealar duyusal dünyada söz konusu olan
göreli bir durağanlığın ve anlaşilırlığın temel nedenidirler. İdealar
duyusal dünyada hüküm süren değişmelerden etkilenmediği için, onların
içinde yaşadığımız görünüşler dünyasından ayrı ve bağımsız bir varoluşa
sahip olmaları gerekir.

Bizim kendilerini duyu-deneyi yoluyla değil de, düşünce ve akıl yoluyla
bildiğimiz bu İdealar, kendilerine ait ayrı bir dünyada varolurlar.
Platon'a göre, İdealar sahip oldukları özellikleri hepsinin üstünde ve
ötesinde bulunan İyi İdeasından alırlar. Devlet'te yer alan ünlü Güneş
Benzetmesinde, o duyusal dünya ile akılla anlaşilabilir dünya,
dolayısıyla da Güneşle İyi İdeası arasında bir analoji yapar ve mecazi
bir anlatım içinde, İyi İdeasını Güneşe benzetir. Buna göre, nasıl ki
duyusal dünyada güneş ışığıyla gözle görülen nesneleri aydınlatıyorsa,
aynı şekilde İyi İdeası da akılla anlaşilabilir dünyada İdeaları
doğrulukla aydınlatır, başka bir deyişle, İdealara anlaşilabilirlik
kazandırır. İyi İdeası, bundan başka akılla anlaşilabilir nesnelerin
varlık ve gerçekliklerinden sorumludur.
İyi İdeası gerçek varlığın ötesindedir. Platon'a göre, insan uzun yıllar
matematiksel bilimlerle ve diyalektikle uğraştıktan sonra, varlığın ve
gerçekliğin kaynağı olan İyi İdeasını mistik bir tecrübeyle, özel bir
sezgiyle tanır. Çünkü İyi İdeası varlığın ötesinde olduktan başka,
insanın kavrayış gücünün sınırlarının da ötesindedir. İyi İdeasının
kendisi tanımlanamaz, söze dökülemez ve açıklanamaz, fakat başka herşeyi
açıklar. İnsan bu tür bir mistik tecrübeyi yaşadıktan sonra, İdeaların
İyi İdeasından pay almak suretiyle varlığa geldiklerini ve oldukları
gibi olduklarını anlar. Şu halde, Platon'un metafiziğinde İdealar
varlıklarını, ya da sahip oldukları temel özellikleri İyi İdeasına
borçludurlar.

Aynı ilişki İdealardan meydana gelen gerçek ve akılla anlaşilabilir
dünya ile içinde yaşadığımız duyusal dünya arasında vardır. İçinde
yaşadığımız duyusal dünyadaki şeyler her bakımdan değişseler bile, bu
dünyanın yine belli ölçüler içinde gerçek ve kalıcı olan yönleri vardır.
Her bakımdan değişmeye uğrayan bu dünyada, en azından birtakım
matematiksel özellikler değişmeden aynı kalır. Örnegin, bir masa şekli
zamanın akışı içinde değişse de, onun sergilediği 'dikdörtgen' olma
temel özelligi değişmeden aynı kalır. Yine, bir kutunun şekli zaman
içinde değişir, bununla birlikte onun sergilediği 'kare' ya da 'küp'
olma özelligi değişmeden aynı kalır. İşte duyusal dünyadaki şeyler,
Platon'a göre, İdealardan pay aldıkları ya da İdeaları taklit ettikleri
için varolurlar ve duyusal dünyadaki gerçek ya da kalıcı ve değişmez
yönler, bu pay alma ilişkisi sayesinde söz konusu olur.

Platon, İdealardan meydana gelen akılla anlaşilabilir dünya ile duyusal
dünya arasındaki bu ilişkiyi Parmenides adlı diyaloguyla Timaeos adlı
diyalogunda açıklamaya çalisir. Buna göre, pay alma, İdeadan bir parçaya
sahip olma anlamına gelmez. Bir İdea, bu dünyadaki duyusal şeylerden
her biri ondan bir parçaya sahip olacak şekilde, parçaları olan bir şey
değildir. Bir İdea bölünemez bir varlıktır. Yine, duyusal şeyler
İdealardan bu şekilde pay alıyor olsaydılar, İdealar aktüel dünyada
şeylerin parçaları olarak varolacak ve dolayısıyla bu dünyaya içkin olan
varlıklar haline geleceklerdi. Oysa, onlar bu dünyaya aşkın olup, ayrı
bir İdealar dünyasında varolurlar. Şu halde, duyusal nesneler İdeaları,
gerçekte İdeaların kendileri olmaksızın, İdealardan bir parçaya sahip
olmadan, örneklerler.

Bununla birlikte, İdealarla duyusal nesneler tümüyle farklılık gösteren
iki ayrı kategoriden varlıklar oldukları için ikisi arasındaki ilişki
ancak, pay alma ilişkisi gibi gerçek niteliği hiçbir zaman tam olarak
anlaşilamayan mecazi terimlerle ifade edilebilir. Çünkü İdealar
ezeli-ebedi olan, yani yaratılmamış ve yok edilemez olan, zamanın ve
mekanın dışındaki değişmez kavramsal varlıklardır. Oysa bu dünyadaki
duyusal nesneler zaman ve mekanın içinde olup, değişmeye uğrayan
varlıklardır. İdealar değişmez olduklarına göre, herhangi bir şey
yapamaz ve dolayısıyla duyusal dünyadaki değişmeyi başlatamaz ya da bu
değişmeye neden olamazlar. Bundan dolayı, Platon'un metafiziğinde,
akılla anlaşilabilir dünya ile duyusal dünya arasındaki ilişkiyi
sağlayacak, içinde yaşadığımız dünyaya İdealar dünyasının belirli
yönlerini aktaracak aktif bir güce ihtiyaç duyulur. Çünkü duyusal
dünyadaki nesnelerle İdealar tümüyle ayrı kategoriden varlıklar
oldukları için, birbirleriyle kendi başlarına ilişki kuramazlar.

Platon'un metafiziğinde işte duyusal dünyaya İdealar dünyasının belirli
yönlerini aktaran bu aktif dış güç, İdeaların, saf formun değişmez
dünyasıyla maddenin bütünüyle belirsiz olan dünyası arasındaki sınır
çizgide bulunan Demiurgos'tur. Ona göre, maddenin kendisi tümüyle
belirsiz olup, şekilden, formdan yoksundur. Zaten belirli olsa ve bir
şekli bulunsa, bu, İdeanın onda zaten bulunduğu anlamına gelecektir.
Madde tanımlanamaz. Bununla birlikte, tümüyle düzensiz olan madde form
kazanmaya, şekil almaya uygun bir yapıdadır. İşte, hem akılla
anlaşilabilir dünyanın ve maddi dünyanın dışında olan bir Tanrı olarak
Demiurgos, maddeye İdealar dünyasının özelliklerini, akılla
anlaşilabilir dünyanın formlarını yüklemek suretiyle, düzenden yoksun,
belirsiz maddeye düzen ve form kazandırır. Demiurgos'un bu faaliyeti,
sonuçta duyusal dünyada İdeaların gölgelerinin ortaya çikisina yol açar.

Kare, üçgen, ağırlık, beyazlık, v.b., İdeaların maddi dünyada ortaya
çikan görüntüleridir, soluk kopyalarıdır ve onlar maddi dünyaya sahip
olduğu düzen ve belirliliği kazandıran temel ögelerdir. Şu halde, maddi
dünya sahip olduğu düzen ve belirliliği herşeyden önce İdealar dünyasına
ve İdealar dünyasının yapısını ve formlarını maddeye aktaran
Demiurgos'un faaliyetine borçludur. Biz duyusal dünyada çesitli zaman ve
yerlerde var olan şeyleri, Demiurgos formları maddeye yerleştirdiği
için saptıyor ve tanımlayabiliyoruz.

Bununla birlikte, maddi dünya kendisine aktarılan formları koruyabilmek
bakımından yetersiz olup, mutlak bir değişme içindedir. Maddi dünya
formları yalnızca belirli zaman dilimleri içinde koruyabilir. O sürekli
bir akış hali içinde bulunduğuna göre, formları alır ve daha sonra
yitirir. Şu halde, maddi dünyanın gerçek İdealar dünyasının ezeli-ebedi
yönlerini Demiurgos'un faaliyeti sayesinde kazandığı ve bu yönleri
sonsuz bir hareketler dizisi ve dolayısıyla değişme süreci içinde
kaybettiği dikkate alındığında, o ezeli-ebedi bir gerçekliğin zaman
içinde hareket eden ve değişen gölgesi ya da kopyası olarak görülmek
durumundadır. Öyleyse, gerçekten var olan değişmez İdealar dünyasıdır.

Demek ki, Platon gerçek varlığı aynı şekilde tanımlamış olan ve bu
varlığın akıl yoluyla bilinebileceğini söyleyerek, duyuların bize
gösterdiği bireysel nesnelerden oluşan duyusal dünyanın hiçbir şekilde
var olmadığını, bu dünyanın bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını
öne süren Parmenides'in tersine, bir yandan gerçekten var olanın
değişmez, ezeli-ebedi olan ve akıl yoluyla bilinebilen İdealar dünyası
olduğunu kabul ederken, bir yandan da içinde yaşadığımız duyusal
dünyanın belli şekiller içinde var olduğunu söylemekte ve görünüşleri
İdealar aracılığıyla açıklamakta ve temellendirmektedir. Platon'un bu
metafiziği, 'Neyin gerçekten var olduğu' sorusunu yanıtladıktan başka,
insanın içinde yaşadığımız bu dünyadaki yeri ve gerçekten var olan
İdealar dünyasıyla olan ilişkisi konusuna da bir açıklık getirir.

İnsan felsefesi: Platon'un iki dünyalı metafiziği, insanda her biri
dikkatini söz konusu bu dünyalardan birine yöneltmiş olan iki temel
bileşenin bulunduğunu ortaya koyar. İnsanın duyusal dünyaya yönelmiş,
duyusal dünyaya ait olan parçası bedenidir; yine aynı benzerin benzerini
bilebileceği, ancak aynı cinsten olanlar arasında bir ilişki
bulunabileceği ilkesine göre, insanın bir de gerçek varlığın dünyasına
yönelmiş olup, bu bağlamda İdealar dünyasının bir parçası olan ruhu
vardır. İnsan ruhu, Platon'a göre, insandaki maddi olmayan, ölümsüz
parçadır.

Bunlardan beden söz konusu olduğunda, insan duyuları aracılığıyla
duyusal dünyayla ilgili olarak güvenilmez malumatlar elde etmeye
çalisir, maddenin peşinden koşarak birtakım fiziki arzuları
gerçekleştirmek ve tatmin sağlamak ister. Buna karşin, ruhu ait olduğu
dünyaya yönelmek, ezeli-ebedi gerçeklikleri temaşa etmek arzusu
içindedir. Öyleyse, ruha düşen kendisini duyusal dünyanın
sınırlamalarından, bedeninin ve duyusal dünyanın oluşturduğu
hapishaneden kurtarmak ve gerçek dünyayı temaşa etmek amacını
gerçekleştirmeye çalismaktir. Bu ise, insanın her ne kadar maddi
koşullar içinde yaşayan, birtakım fiziksel ihtiyaçları olan bir varlık
olsa da, bu maddi koşullara bağımlı olamayacağı, yalnızca fiziksel
ihtiyaçları tarafından belirlenemeyeceği anlamına gelir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Farabi - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Aristotales - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Herakleitos - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Empedokles - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Parmanides - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: