ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri I231076_gsli

Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Empty
MesajKonu: Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri   Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri EmptySalı Haz. 08, 2010 11:49 pm

Martin Heidegger (1889-1976) Felsefe tarihinin yatağını değiştirme amacı
güden düşünceleriyle XX. yüzyıl Eelsefesine damgasını vurmuş, kimi
felsefe çevrelerinde "varoluşçuluk"un kurucularından sayılan Alman
fılozof.

Başyapıtı sayılan Varlık i!e Zaman (Sein und Zeit) henüz 192Tde
yayımlanmış olmasına karşın, Heidegger bütün yaşamı boyunca daha pek çok
önemli yapıt vermiştir. Bu yazı üretkenliğinin altında hiç kuşkusuz
Heidegger'in çeşitli üniversitelerde yaptığı konuşmaların, verdiği
derslerin başli başına bir kitap değeri taşıyor olmasının çok önemli bir
payı vardır.

1933 ile 1934 yıllarında Hitler rejimine verdiği destek nedeniyle pek
çok eleştiriye maruz kalan Heidegger, sonradan verdiği desteği
temellendirmeye çalışmış; dönemin atmosferinin gerçek sorumlu olduğunu
belirtmekle birlikte, özellikle Hitler'in ülkülerini desteklemek
amacıyla yaptığı rektörlük konuşmasının ("Alman Üniversitesi' nin
Kendini Doğrulamasi “yanlişliğını üstü örtük bir biçimde de olsa
kabullenmiştir. Bir bütün olarak Heidegger 'in düşünceleri,
görüngübilimden yorumbilgisine, yapısökümden yazın kuramına,
insanbilimden tanrıbilime çok geniş bir alanda çok geniş yankılar
uyandırmıştır ve uyandırmayı da sürdürmektedir.

Heidegger 'in çoğu yerde izlemesi son derece güç diliyle (kendine özgü
Almancası ile Yunancasından kendine özgü bir sözcükbilgisi türetmiş; her
biri "çetrefıl" yüzlerce yeni kavram üretmiştir) ortaya koyduğu
felsefeyi özetlemek bu düşüncelerin doğasıyla çelişkili bir durum
oluşturmaktadır. Yine de düşüncelerine şöyle bir bakıldığında Heidegger
'in en genel anlamda "varlık" denilen şeyin ne olduğunu açıklıkla ortaya
koymak istediği açıktır. Nitekim başyapıtı Varlık ile Zaman da
bütünüyle varlığın anlaşılmasına yönelik olarak yazılmış bir kitaptır.
Söz konusu yapıtında ortaya konan felsefeye Heidegger , genelde varlığın
anlamını açıklığa kavuşturma amacı doğrultusunda insan varlığını
(Dasein) dizgeli bir .biçimde bütün yönleriyle olduğu gibi kavramayı
amaçlayan "temel varlıkbilgisi" adını vermektedir. Ne var ki başta
tasarlandığının tersine kitabın yalnızca yansını oluşturan bölümleri
yazılmıştır. Heidegger'in uğradığı dönüşüm ya da geçirdiği dönemeç
(Kehre) nedeniyle kitabın geri kalan yarısı için öngörülen izlence büyük
ölçüde başkalaşıma uğrayarak ilerleyen yıllarla birlikte dizgeli
olmayan bir biçimde ele alınmıştır ,

Heidegger varlık (varolan herhangi bir şey) ile varlığın Varlığı
arasında çok önemli bir ayrım yaparak işe koyulur. "Varlıkbilgisel
ayrım" diye adlandırdığı bu ayrımın bir tarafında yer alan "varlığın
Varlığı" ile Heidegger, insanın deneyimlerinde varlığın bulunuşuna anlam
kazandıranı anlamaktadır. Heidegger 'in hep büyük harfle yazma gereği
duyduğu Varlık, bir varlığı varlık yapan, onun nasıl öyle olduğunu
tanımlayan, hep olduğu gibi olmasını sağlayandır. Bu bağlamda insanın
varlık olmaktalığını öteki varlıklardan ayıran, varlık olmaktalığına
değgin varoluşsal farkındalığıdır. Heidegger, Batı felsefesinin genelde
varlığın anlamını ve özelde de insan tekinin varlığının doğasını baştan
beri yanlış kavramış olduğu inancındadır. Kendi bakış açısına göre, bu
iki şey iç içe geçmiş derecede birbiriyle bağlantılıdır. İnsan olmak
buna göre olmakta olanın varlığını ortaya sererek anlamaktır.
Dolayısıyla insan varlığının doğru ya da yanliş anlaşılması son
çözümlemede başka her şeyin varliğının doğru ya da yanliş anlaşılması
anlamına gelmektedir. Heidegger 'in "Dasein" diye adlandırdığı "insan
varliğı", bu bağlamda geleneksel Eelsefenin söz- dağarağına yer etmiş
kimi teknik terimlerle anlamlamayacak bir şeye karsılık gelmektedir.

"Dasein", geleneksel felsefelerde temellendirilmeye çalışıldığı gibi ne
bilinçtir, ne öznelliktir, ne de ussallik. "Dasein" kendine özgü bir
varlik türü oluşuyla (her insan tekinin olduğu üzere) hem kendisini hem
de öteki bütün varlikların varliğını açığa vurmaktadır. Heidegger bu
özel varlığın varlığını "varoluş" olarak nitelendirerek, "Dasein" diye
adlandırdığı bu insan varlığının en belirgin niteliği olarak "zamansal"
oluşunu öne çıkarmaktadır. Burada zamansal oluştan anlaşılması gereken
saatte içerimlenen "kronolojik" zamansallik olmayıp doğrudan varoluşun
kendine özgü yaşamasının zamansallığıdır.

Son çözümlemede varoluş ile aynı anlama gelen insan varlığı, öteki
varlıklar arasında bir varlık olarak bu dünyada durağan bir biçimde ya
da tamamlanarak son halini almış biçimde varolan bir şey değildir.
Tersine insan olmak demek, Heidegger'e göre, olanaklar içinde geleceğe
yansıtılmış bir biçimde kişinin oluşmasıyla, kişinin oluş içinde
olmasıyla eşdeğerdir. Bundan daha da önemlisi, Heidegger bu oluş
sürecinin seçime konu olmayıp doğrudan zorunlu olduğunu söylemektedir.

Dasein'ın kendi olanaklarında içerimlenen ufku önünde her zaman için
geleceğe yönelmiş olduğunu söyleyen Heidegger, Dasein'ın zamansallığının
bir başka yere değil, doğrudan doğruya kendi ölümüne doğru yönelmiş
olduğunu belirtmektedir. Bir başka deyişle, insan varlığının varoluş
sürecindeki enson olanağı, yaşamındaki bütün olanakların hepsini birden
sona erdiren olanak "ölüm"dür. İnsan varlikları özünde sonludur ve
zorunlu olarak ölümlüdür; dolayısıyla da kişinin oluş sürecindeki
farkındalığı ölüm beklentisi içinde olmasından öte bir şey değildir.
Nitekim Heidegger bu ölümlü oluşu "ölüme doğru olmakta olan varlik" diye
adlandırmışar. Bu anlamda oluş içinde olunduğunu bilmek, daha açıkçası
ölümlü olunduğunu bilerek, geleneksel felsefenin diliyle söylenecek
olursa kişinin kendini bilmesine kar,ılık gelmektedir.

Ne var ki Heidegger 'e göre, insanın varlığının sonlu oluşuna, kendi
ölümüne doğgin varoluşuna değgin farkındaliğı, çoğunluk gündelik yaşam
içinde karşılaşacağı şeyler içinde yitirilmekte; dolayısıyla da
böylesine önemli bir varoluş gerçeğinin unutulması gibi son derece kabul
edilemez bir durum doğmaktadır. Heidegger' in "bırakılmışlik"
(Verlassenheit) ya da "fırlatılmışlik" (Geworfenheit) adını verdiği bu
durum, gerçek anlamda şeylerle karşılaşmayı olanakli kılan oluşun da
bütünüyle unutulmasına yol açmaktadır. Heidegger, böyle bir
firlatılmışlik içinde insan varlığının unuttuğu sonluluğunu ona yeniden
anımsatacak olanın kendisini ancak birtakım temel yaşantı biçimlerin- de
açığa vurduğunu savunmaktadır. Bu en temel yaşantı biçimlerinin başında
"içdaralması", "kaygı", "kuşku" ve "merak" gelmektedir. Söz konusu
yaşantıların hepsinin de insanın buradalığının burada olmama zemini
üstüne kurulduğunu göstermesi bakımından uyuyan "Dasein" üzerinde
"ayıltıcı" bir etkisi vardır. Heidegger bu ayıltıcı etkiyi betimlemek
amacıyla çoğunluk şiirsel bir dil söylemi içinde yarattığı özel
eğretilemelere başvurma gereği duymuştur. Sözgelimi kaygıyı "vicdanın
çağrısı" eğretilemesiyle anlamlandırma yoluna gitmiştir. Ancak burada
"vicdan" ile denmek istenen geleneksel felsefede anlaşıldığı biçimiyle
ahlâksal bir yeti olmaktan çok uyuklayan varlığın uyanmakta oluşunu,
yani sonluluğunu anımsamaya başlayışıdır. Söz konusu vicdan çağrısı
insan varlığının suçluluğunu anlayıp kabullenmesine yönelik bir çağrıdır
aynı zamanda. Bu çağrıyı yanıtlamak Heidegger'e göre kişinin
sonluluğunu seçmekle seçmemek arasında yaşanan bir çatışkı olarak
yaşanır. Yani kişi çağrıyı olurlayarak sonlu olduğunu seçebileceği gibi,
kendisine gönderilen bu çağrıyı olumsuzlayarak ya da göz ardı ederek
sonlu olduğu gerçeğini çağrıyla bir dahaki yüzleşmesine değin
erteleyebilir de. Burada seçilen ya da ertelenen Heidegger'e göre
uyumayı sürdürmek ile ayılmayı istemek arasında verilecek bir varoluş
kararıdır. Böyle bir durum karşısında, insan varlığının ağrıyı
yanıtlaması kendi özünü gerçekleştirmesi, böylelikle de "sahicilik"
(Eigentlichkeit) yaşanasına geçmesi anlamına gelirken, çağrının
duymazdan gelinerek yanıtsız bırakılması sahici olmayan bir yaşana
durumunda kalınarak sahici olmayan bir kendini anlamayla varolmak
demektir.

Heidegger , Varlık ile Zaman 'da şeylerin insan varlığına neden anlamlı
bir biçimde sunuldukları yanında şeylerin insan varliğına sunulma
biçimlerini de ayrıntılı bir biçimde incelemektedir. Buna göre insanın
kendine yeter görüldüğü kuramsal "ben" tasarımına dayalı insan varlığı
kuramlarının tersine, Heidegger insan varlığını hiçbir içkinlik
varsayımında bulunmaksızın hep toplumsal etkileşim ile pratik ilgilerce
belirlenen "dışarısı" olarak kavramaktadır. Heidegger, bu varoluş
gerçeğinin en temel kanıtı olarak insanın her zaman için verili bir dizi
ilişki ve ilgi içinde varolmasını göstermektedir. Bütün bu ilgi ve
ilişkiler alanını "dünyâ' diye adlandırmasına karşın, burada
Heidegger'in dünyadan anladığı kesinlikle belli varlıkların uzam ile
zaman içinde varolduğu güneş sisteminde yer alan "yeryüzü" gezegeni
değildir. Dünya daha çok bütün insan olanaklarının düzene konduğu
dinamik bir ilişkiler evrenine karşılık gelir. Dünya'da insan varlığının
ilişkide bulunduğu şeylere anlam ve önem kazandırılması söz konusudur.
Tıpkı sanatçının dünyası, ressamın dünyası ya da filozofun dünyası gibi
deyişlerle parmak basıldığı üzere, dünya anlam ve önem kazandırma
yoluyla her anlamda yaratılan bir şeydir.

Heidegger için insan çoğunluk birbiriyle örtüşen bu türden pek çok dünya
içerisinde aynı anda yaşamaktadır. Ama bu dünyaların özünü oluşturan,
Heidegger'in kendi deyişiyle "bütün bu dünyaların dünyaliklarını"
belirleyen, insan ilgileri bağlamında şeyler üzerine kunılan olanakli
anlamlandırmalardır. Heidegger bu düşüncelerini Sanat Yapıtının Kökeni
nde (Der Ursprung des Kunstwerkes, 1960) Van Gogh 'un "Köylü
Ayakkabıları" adli portresine ilişkin yaptığı açımlamalarla ayrıntılı
bir biçimde dile getirmiştir. Buna göre köylü ayakkabılarında o
ayakkabıları giyen köylünün bütün bir dünyası açıklıkla gözler önüne
serilmektedir. Heidegger'e göre, burada kendisini gösteren dünya,
doğrudan Varlığın kendisini göstermesi olarak anlaşılmalıdır. Buna karşı
Heidegger, in- san varliklarına en yakın olan dünyayı "gündelik yaşam
dünyası" diye adlandırmaktadır. Bu dünyanın en belirgin özetliği,
insanın yaşamsal gereklerini yerine getirmek amacıyla oluşturulmuş bir
dünya olmasıdır. Sözgelimi barınmak için bir ev yapma amacı böyle bir
yaşamsal gereğin sonucudur. Bu anlamda gündelik yaşam dünyasının
anlamlandırımı, birtakım araç-gereçlerin belli amaçlar doğrultusunda
doğrudan ya da dolaylı olarak kullanılmasıyla kendisini gösteren
yararlardan doğmaktadır.

Heidegger 'in düşüncelerinin önemli bir başka boyutunu da varlık ile dil
arasında kurduğu özsel bağlantının temellendirilmesi oluşturmaktadır.
Geleneksel felsefede hep yapılageldiği üzere dil ile varlik arasında
öncelik sonralik ilişkisi doğrultusunda anlaşılması gereken bir ayrılık
olmadığını savunan Heidegger, en iyi anlamını "Dil varliğın evidir"
tümcesinde bulan ve dile hak ettiği saygınliğı yeniden vermeyi amaçlayan
bir felsefe anlayışı geliştirmiştir. Varlığın ancak dilde
kavranabileceğini, ancak dilde dile getirilebileceğini ileri süren bu
görüş, daha sonra Heidegger in en önemli öğrencisi sayılan Gadamer
tarafından "Anlaşılabilecek tek varlık vardır, o da dil" biçiminde
yeniden dillendirilmiştir. Nitekim Heidegger dil ile anlama görüngüleri
üzerine dile getirdiği düşünceleriyle yakın dönem çağdaş felsefenin
gözde akımı yorumbilgisinin son biçimini almasına büyük katkılarda
bulunmuştur. Heidegger bu bağlamda hemen bütün düşüncelerini, pratik
deneyimler dünyasının varlıkların varlığının kavranmasına beşik
oluşturduğu savı üstünden dile getirmektedir. Anlamanın her zaman için
birtakım ilişkilere değgin bir farkındalık gerektirdiğini savunan
Heidegger, insan varlıklarının daha en başta şeylerin varlığına yönelik
kuram öncesi ya da varlik- bilgisi öncesi bir anlamaları olduğunu
belirtmektedir.

Yorumbilgici anlama buna göre bütün yönleriyle dünyada olmaktalığı,
insanın olanaklar içerisine bırakılmışlığını ve bu bırakılmışlık
içindeki yapıp etmelerini anlama çabasıdır. Bu anlamda "özne-yüklem"
çatısı ile kurulan gidimli usyürütmenin tersine varlıkların varliğını,
yani varlığın kendini açığa vurma biçimlerini anlamanın en temel
yoludur. Bu noktada Heidegger , Eski Yunanca'daki aletheia sözcüğünün
sunduğu çokanlamlılık olanaklarından hareketle "doğruluk"ya da
"hakikat"in örtüsü kaldırılarak görülebilen bir şey olduğunu ileri
sürer. Doğruluk insan anlaması önünde çelişik bir durum sergilemektedir.
Doğruluğun bir yandan kendini açığa vururken öbür yandan kendini
gizliyor oluşu, açıkça gidimli usyürütme yoluyla kavranamazlığının
kanıtıdır. Özellikle son dönemlerinde Heidegger, felsefenin geleceği
yolunda şiirsel düşünmenin gücünü öne çıkarmış, başta Georg Trakl ile
Hölderlin 'in şiirleri olmak üzere şiir dilinin çok büyük olanaklar
sunduğu düşüncesiyle çeşitli şairlerin şiirlerine getirdiği yorumlarla
düşünme yolunu seçmiştir. Bunun en belirgin örneğini Dil Yolunda
(Unterwegs zur Sprache, 1959) başlıklı kitabında görmek olanaklıdır.
Heidegger neredeyse kitabın bütününde Trakl'ın "Tin gariptir şu
yeıyüzünde" dizesine dayanarak insan varlığının dünyada olmaktalığını ne
anlama geldiğini açık kılmaya çalışmaktadır. Heidegger’in kendine özgü
düşünceleri kendinden sonra gelen düşünürler üzerinde çok önemli
etkilerde bulunmuş olmakla birlikte, "gizemciliği", özellikle Soktates
öncesi fılozoflar bağlamında kendisini gösteren "geçmiş özlemciliği", en
önemlisi de siyasal bakımdan tutucu içerimleri bulunan varlık anlayışı
büyük eleştiriler almıştır.

Üretkenlik konusunda sınır tanımayan Heidegger'in başyapıtı Varlık ile
Zaman dışında öteki önemli yapıtları şunlardır:

Rickert ile Husserl 'in öğrencisi olduğu yılların hemen ardından doktora
tezi olarak sunduğu ve Husserl 'in görüngübiliminden açık izler taşıyan
ilk yapıtı

Die Lehre vom Urteil im Psycho-Logismus Ein kritischer-positiver zur
Logik(Ruhbilimde Yargı Öğretisi: Mantığa Eleştirel- Olumlu Bir Katkı,
1914)

Kant und das Problem der Metaphysik(Kant ve Metafizik Sorunu, 1929)

; Was ist Metaphysik (Metafızik Nedir?, 1929)

Wom Wesen des Grundes (Temellendirmenin Neliği Üzerine, 1929)

Hölderlin und das Wesen der Dichtung(Hölderlin ve Şiirin Neliği, 1936)

Platon's Lehre von der Wahrheit (Platon'un Doğruluk Öğretisi, 1942)

Brief über den Humanismus (İnsancılik Üzerine Mektup, 1947)

Holzwege (Ormanyolu, 1950)

Die Technik und die Kehre (Teknik ve Dönüş, 1950)

Einführung in die Metaphysik(Metafiziğe Giriş, 1953);

Wast Beisst Denken (Düşünmek Ne Demektir?, 1954)

Was ist das die Philasophie (Nedir bu Felsefe?, 1956)

Der Satz vom GrundTemellendirme Ilkesi, 1957)

Identität und Differenz(Özdeşlik ve Ayrım, t 957)

Nietzsche

Kants These über dar Sein (Kant'ın Varlik Üstüne Savı, 1962).

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Martin Heidegger - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Herakleitos - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Empedokles - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Parmanides - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Thales - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: