ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri I231076_gsli

Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri Empty
MesajKonu: Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri   Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri EmptySalı Haz. 08, 2010 11:49 pm

Sokrates Sofistlere karşı koyanların başında yer alan, İlkçağın en büyük
düşünürlerinden biri olan Sokrates, Sofistlere karşı koyar, ama onlarla
birleştiği yönleri de vardır. Çünkü Sokrates de, Sofistler gibi,
gelenek ve törelerin oluşturduğu ölçüler üzerinde düşünmeyi kendisine
ilke yapmıştır.

Sokrates 469 yılında Atina’da doğmuştur. Heykeltıraş Sophroniskos ile
ebe Phainerete’nin oğlu. Kendisi ve yurttaşlarını ciddi olarak
incelemeyi, ahlakça olgunlaşmak için durmadan çalışmayı, hayatının hep
ödevi sayacaktır. O da, Sofistler gibi, başlıca, insan hayatının pratik
sorunlarıyla ilgilenmiştir. Ancak, Sofistler utilitaristtiler, yalnız
yararı göz önünde bulunduruyorlardı. Sokrates ise bu soruna gerçek,
derin bir ahlaki ciddiyetle yönelir.Onun gerek sessiz, sürekli felsefi
düşünmeleri, gerekse Atina’daki orijinal çalışmaları böyle bir anlayışla
beslenmişlerdir. Kendisi bir çığıra, bir okula bağlı olmadığı gibi, bir
çığır da kurmaya kalkışmamıştır. Ortalıkta, çarşıda –pazarda dolaşır,
karşısına çıkanlarla konuşmaya çalışırdı. Bunu da, insanları,
hayatlarının anlam ve amaçları bakımından düşünmeye, aydınlanmaya
kımıldatmak, onlarda bu isteği uyandırmak için yapardı. Sokrates
felsefesini, dünya görüşünü bu yolla yaymıştır: bir şey yazmamıştır.
Sokrates 70 yaşında iken “gençliği baştan çıkarmak ve Atina’ya yeni
Tanrılar getirmeye kalkışmak” ile suçlandırılıp mahkemeye verilmiştir.
Onu suçlayanlar, anlayışsızlıklarından, düşünceleri ayırt etmeyi
bilmediklerinden, Sokrates’i Sofist sayıyorlardı. Hayata yol gösteren
değer ve ölçülere körükörüne inanmayıp bunları akılla bulmak
isteyişinde, bu tutumunda Sokrates Sofistlerle ortaktı. Ama onun
Sofistlerle bundan sonraki temelli ayrılığını, yobaz gelenekçiler
ayıramayacak durumda idiler. Sokrates hafif bir ceza ile kurtulabilirdi;
ama boyun eğmek bilmeyen onuru yüzünden yargıçları kızdırıp ölüm
cezasına çarptırılmıştır. Tutukevinden de kaçmayı ret etmiş ve 399
yılının mayısında zehir içerek ölmüştür.

Sofislerin bilgi anlayışı, her bakımdan, tek kişiyi kanılarında bir
relativizme götürmüştü. Sokrates’in ise göz önünde bulundurduğu ;
sağlam, herkes için geçerli olan bir bilgiye varmaktır. O, doxa
(sanı)nın karşısına episteme (bilgi) yi koyar. Yalnız episteme hazır,
hemen öğrenilebilecek, öğretimle hemen bildirileverilecek bir şey
değildir, tersine; birlikte çalışarak, uğraşılarak varılacak bir
amaçtır. Onun için Sokrates, Sofistlerin yaptığı gibi, öğretimle
bilgileri edindirmeye kalkışmaz, çevresindekilerle doğru’yu birlikte
aramaya çalışır. Din-gelenek otoritesine gözü kapalı bağlanmamada
Sokrates Sofistlerle bir düşünüyor. Ancak, Sokrates’in akla, düşüncenin
objektif değerine, bireylerin üstünde bir normun bulunduğuna sarsılmaz
bir inancı var. Onu Sofistlerden kesin olarak ayıran da bu inancıdır.
Onun kendine özgü öğretme ve araştırma yöntemi olan dialog (konuşma) da
bu inanca dayanır. Konuşma’da düşünceler ortaya konur, bunlar karşılıklı
olarak eleştirilir, böylece de herkesin kabul edeceği şeye varılmak
istenir. Sofisler düşünceleri meydan getiren psikolojik mekanizmayı
inceliyorlardı. Sokrates ise, doğru’yu belirleyen aklın bir yasası
olduğuna inanır ve çevresindekilerle işbirliği yaparak bu doğru’yu
araştırır. “Ben bir şey bilmiyorum” ya da “Bir şey bilmediğimi
biliyorum” derken de göz önünde bulundurduğu bu. Onun için bunları bir
şüphecilik diye anlamamalıdır.

Sokrates, Sofist – Sophistes , bilgici –değil, filozof – philosophos,
bilgisever –olduğunu söyler; bilgiyi elde bulundurduğuna değil, onu
sevip aradığına inanır; kendisi kendini bildiği gibi, kendilerini
bilmelerini (“kendini bil!”Wink.gif" border="0" alt=""/>
başkalarından da ister. Araştırmanın (dialogun) dış şeması şöyledir:
Konuşmaya başlarken Sokrates, hep kendisinin bir şey bilmediğini söyler.
Karşısındaki de, tersine, hep bilgisine pek güvenmektedir, ama ileri
sürdükleri de hep pek derme çatma şeylerdir. İşte Sokrates’in ünlü
ironie’si (alayı) bu karşıtlık içinde belirir. Bundan sonra da Sokrates,
konuştuğu kimsede doğru^yu meydana çıkarmaya girişir; onun deyişiyle:
Ruhta uyku halinde bulunan düşünceleri “doğurtmaya” uğraşır. Bu sanatına
da, annesinin ebeliğine bir anıştırma olarak, maieutike (doğum
yardımcılığı, ebelik) adını veriyor. Bu tekniğin temelinde, disiplinli,
sıkı bir düşünme ile” doğru”nun bulunabileceğine bir inanma gizlidir;
ruhta saklı doğrular var; bunlar herkes için ortak olan doğrulardır;
bunlar, sorup soruşturma ile, üzerlerinde durup düşünme ile yukarıya
çıkarılabilir, bilinir bir hale getirilebilirler.

Sokrates’e göre, bilimsel çalışmanın amacı, duyularla edinilen tek tek
algılar değil, kavramdır. Onun için, Sokrates hep, kavramın
belirlenmesi, sınırının çizilip gösterilmesi olan tanım’a (horismos,
definito) varmaya çalışır.

Sokrates’in kullandığı yöntem, tüme –varım (epagoge, inductio)
yöntemidir. Aristoteles, Sokrates’i bu yöntemin bulucusu diye gösterir.
Ancak, Sokrates gelişigüzel bir araya getirilmiş tek tek haller arasında
bir karşılaştırma yaptığı için, tam bir tümevarım yöntemi geliştirdiği
söylenemez.

Sokrates bu yöntemini, tıpku Sofistler gibi , sadece insan hayatının
sorunlarına uygulamıştır. Onu “doğru bir yaşayış nedir, hangisidir?”
sorusundan başkası ilgilendirmemiştir. Doğa felsefesiyle hiç
uğraşmamıştır; kavramsal doğru’yu araması da yalnız ahlaki kaygılar
yüzündendir. İnsanın ahlakça kendisini eğitmesi, yetiştirmesiyle bilim
aynı şeydir. Araştırma da bulunacak tümel doğru, ahlak bilincine açıklık
ve güven sağlayacaktır.

Sokrates’in bütün düşüncesi, bütün çalışmaları ahlaka yönelmiştir. Bu
ana –konuda çıkış noktası da, “erdem ile bilginin özdeş, aynı oldukları”
görüşüdür. Bu görüşün felsefe dışındaki nedeni için şu söylenebilir:
Yunan toplumu o arada çok sarsıntılı bir değişme geçirmiştir,
geçirmektedir. Bu yüzden, öteden beri bilinen, alışılmış yaşama
kurallarına ayak uydurmak çok güçleşmiştir. Bu değer anarşisi içinde bir
sürü yaşama kuralı öğütleniyordu. Öbür yandan demokratik gelişme bir
savaşmaya, yarışmaya yol açmıştı. İşte Sokrates,bu kanıyı ahlaka
aktarmakla, bu duruma en keskin anlatımını kazandırmıştır.

Sokrates,”Hiç kimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin
eksikliğinden ileri gelir” der. Yine bu yüzden bütün öteki erdemler, ana
–erdem olan bilginin (episteme) içinde toplanmışlardır ve bilginin
kendisi edinildiği ve öğrenildiği gibi, öteki erdemler de elde edilir ve
öğretilebilir.

Sokrates, bir de, içinde bir Daimonion’un barındığını söylermiş.
Hayatının önemli anlarında bu Daimonion’u kendisine yol gösterirmiş,
daha doğrusu alıkoyucu bir rol oynarmış; daha çok uyarıcı bir sesleniş.
Bunu Sokrates içindeki Tanrısal bir ses sayar ve ona uyarmış. Bu sesin
ne olduğu üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Ne olarak anlaşılırsa
anlaşılsın (vicdan, ahlaki bir sezi, peygamberlerde görülen içgüdü gibi
bir şey vb) Daimonion Sokrates’in ahlak görüşünün tekyanlı
rationalismini tamamlayan bir etken olarak görünüyor. Çünkü Daimonion,
irrationel bir şey, dini –mistik bir öğe. (Ama yalnız kendisinde var;
genel olarak insan hayatının ahlak bakımından düzenlemede hiçbir rolü
yok)

Sokrates’in dinsiz ya da küfre sapmış bir kimse olduğu hiç de
söylenemez. Olsa olsa, o da ta Xenophanes’ten beri gelişen bir din
anlayışının içinde yer almıştı; yani halk dininin boş inançlarına bağlı
değildi; halk dininin arınmasını, bunun için de Tanrılar için yakışıksız
tasavvurların ortadan kalkmasını o da istiyor.

Sokrates çevresine büyüleyici bir etki yapmıştı. Bu etki,
düşüncelerinden çok, bu düşünceleri onun doğrudan doğruya yaşaması
yoluyla olmuştu

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Sokrates - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Platon - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Empedokles - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Parmanides - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Thales - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri
» Epiktetos - Yaşamı Ve Savunduğu Düşünceleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Felsefe - İnsan İlişkileri-
Buraya geçin: