ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir? Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir? Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir? I231076_gsli

Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir? Empty
MesajKonu: Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir?   Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir? EmptyÇarş. Haz. 09, 2010 7:36 pm

Çevre sorunları; hava, su, toprak ve gürültü kirliliği olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yer yüzündeki bütün canlılar hava, su ve toprağı kullanarak
hayatlarını sürdürürler. Bu ortamı kirleten en büyük neden ise, insan
faaliyetleridir.

Nüfusun az olduğu dönemlerde, çevre sorunu diye bir şey söz konusu
olmamış, insanlar tarafından kirletilen çevre, doğa tarafından zararsız
hale getirilmiştir. Bugün de aynı özellikte olan doğa, aşırı kirlenme
karşısında çaresiz kalmıştır.

Doğadaki bu aşırı kirlenmeyle birlikte, çevre bilimci ve ekolojik denge
kavramı da ön plana çıkmıştır. Latince kökenli olan “Ekoloji” sözcüğü
ilk kez alman Ernest HAECKEI tarafından kullanılmış, canlılarla çevre
arasındaki ilişkiler anlamındadır.

Teknik alanda hızlı değişme ve gelişme anla mına gelen “Sanayi Devrimi”
nüfusun artmasına neden olmuş, artan nüfusun kentlerde toplanması ise
problemlerin çözümünü zorlaştırmıştır. Sanayi devriminin doğa üzerindeki
baskısı, doğayı yıkıcı yaralayıcı olmuştur. Bu dönemde hiçbir engel
tanımadan, gelecekteki zararlı sonuçların düşünülmeden doğadan n
koparıla bilirse her şey almak, tüketmek felsefesi ülkelere hakim olmuş,
su, toprak ve hava kirlenmesi, başta petrol olmak üzere enerji
kaynaklarının tüketilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Çevre sorunları ve çözümleri, ilk kez sanayi ve teknoloji alanında ileri
gitmiş ülkeler ele alınmıştır. A.B.D. de çevre ile ilgili kuruluş
sayısı 1973 yılında 5.000 den fazla olduğu görülmüştür.

Genel olarak, çevre kirliliği dört madde etrafında toplanmıştır.Bunlar;

1-Hava kirliliği
2-Su Kirliliği
3-Toprak Kirliliği
4-Gürültü(ses) kirliliği
olarak sınıflandırılmıştır

1972 yılı haziran ayında “Stockholm” da “Dünya çevre sorunları
konferansı” düzenlenerek ilk kez uluslar arası çözüm yolları
araştırılmıştır. Birleşmiş Milletler in düzelmiş olduğu bu konferansa
100 den fazla ülke katılmıştır. Bir çok tavsiye ve önlemler alınması
kabul edilerek ülkelerin bu doğrultuda hareket etmeleri istemiştir.

Çevre kirliliğinin bir parçası olan hava kirliliği, atmosfere karışan
küçük katı parçacıklar ile sıvı gaz kirleticilerin insan ve diğer
canlılara zarar vere bilecek boyutlara ulaşmasıdır.

İnsan faaliyetleri sonucu oluşan sanayileşme, kentleşme ile hava
kirliliği artmış, şehirlerin problemleri haline gelmiştir.

Hava kirliliği havanın bileşenlerindeki değişme ile başlar. Bu
kirleticiler, kükürtdioksit, karbon monoksit, amonyak, fibrokarbonlar
ile aldehitler gibi maddelerdir. Bir kısmı fotokimyasal reaksiyona
girerek zararlı bileşikleri oluştururlar.

Hava kirliliği ısınma, saniyeleşme, ulaşım gibi insan faaliyetleri
sonucu meydana geldiği gibi doğal olaylar sonucu volkanik gazlar, çiçek
tozları gibi nedenlerle de oluşa bilmektedir. Doğanın kirlenmesi, ulasal
sınırlarda bitmemekte diğer ülkeleri de etkiliye bilmektedir. Örneğin,
S.S.C.B. de uzun zaman önce meydana gelmiş olan “Çernobil Nükleer
Kazası” sonucu oluşan kirli hava, Doğu Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde
oldukça sorun olmuştur. Bir ülkenin sınırları dışında meydana gelen
kirli hava başka bir ülkenin suyunu, toprağını, havasını ve bitkilerini
kirlete bilmekte, ekonomisini boza bilmekte boza bilmekte ve insanlarını
korku içinde yaşata bilmektedir. Dolayısıyla hava kirliliği, hem ulusal
hem de uluslar arası boyutta bütün dünyayı ilgilendiren bir olaydır.

1952-1954 yılları arasında Londra da meydana gelen hava kirliliği ve
sis, insanlarda solunum zorluğuna yol açmış,yine binlerce kişinin
hastanelere koşmalarını neden olmuş, 5-6 günde 4.000 kişinin ölümüyle
sonuçlanmıştır. Benzeri olaylar Belçika ve A.B.D. delilerin Pensilvanya
bölgesinde de yaşanmıştır.

Hava Kirliliğine Yol Açan Doğal Faktörler
a-Relief Faktörü
Bir yerleşim merkezinin kuruluşu yerinin topoğrafik birtakım
özellikleri, oradaki hava kirliliğinin derecesini, kalış süresini
etkilemektedir.
Relief, hava kirliliğini doğurucu bir faktör olmayıp, onun derecesini ve
ortamın kirli kalma süresini etkilemektedir.
Olumsuz relief şartları yanında, olumlu özelliklere sahip olan yerleşim
merkezleri üzerindeki kirli hava, çoğu zaman hafif de olsa bir rüzgar
vasıtasıyla kolayca dağılabilmektedir.
b-Meteorolojik Faktörler
1-b-Basınç şartları ve rüzgar
Yüksek basınç şartlarının olduğu bir alada hava, devamlı çökme eğilimi
gösterir. Bu nedenle kirli hava, yükselme ve dağılma şansı bulunmaz.
Alçak basınç (Siklon)’larda ise, hava hareketi yükselici özellik
gösterir. Türbülans ve konvektif harekete sahiptir. Kirli havayı
Atmosferin üst katlarına taşıyarak, yükseklerdeki rüzgarlarla
dağılmasına neden olur.
Rüzgarın varlığı , kirli havanın taşınması ve bir yerlere sürüklenmesi
demektir. Rüzgarın sakin veya hafif olması ise, kirli havanın olduğu
yerde kalması demektir. Bu nedenle, rüzgara kapalı alanlar, kirliliğin
en yoğun olduğu alanlar olarak karşımıza çıkarlar.
2-b-Nem
Havadaki nemin kirlilik açısından olumlu ve olumsuz yanları vardır.
Atmosferin alt katlarında su buharlarının daha fazla olması, yere yakın
güneş enerjisinin tutulmasına ve dolayısıyla daha fazla ısınmaya neden
olmaktadır. Havadaki kükürt dioksit konsantrasyonunun yoğun olduğu zaman
içerisinde eğer, nisbi nem de çok yüksek ise, havadaki su buharı ile
kükürt dioksit reaksiyona girerek sülfürik asit oluşur. Sülfürik asidin,
insan sağlığına olan zararı ise bilinen bir gerçektir.
3-b-Sıcaklık ve İnversion
Atmosferin normal seyri olarak, dikey yönde yerden yukarıya doğru
gidildikçe sıcaklık sürekli olarak azalmaktadır. Bazı zamanlarda bunun
aksine durum görülebilir. İşte bu gibi durumlarda sıcaklık bir yerde
artıp tekrar azalma gösteriyorsa bu olaya “Sıcaklık Terselmesi”
(İnversion) denilmektedir.
Hava kirliliği yönünden en tehlikeli olanı, sıcaklık terselmesinin
olduğu günlerdir. İnsanlar ve diğer canlılar, bu kararlı durumun
bozulmasına kadar çökmüş olan kirli havaya mahkûm olurlar.
Atmosferin normal seyri olan yükseklikle sıcaklığın azalması olayına
“Lapse-rate” denir. Kuvvetli adyebatik lapse-rate olayında havada dikine
olarak kuvvetli hareketler vardır. Bu kuvvetli kovektif hareket
sayesinde havadaki kirleticiler de dağılma şansı bulur ki, temiz hava
için en uygun ortam da bu gibi olayların olduğu zamana rastlamaktadır.
Bazı durumlarda yükseldikçe sıcaklıkta herhangi bir değişme görülmez,
işte bu tür tabakalara “İzotermal Tabaka” denir.
Adyebatik lapse-rate olayı kuru ve yaş olmak üzere iki şekilde görülür.
Kuru adyebatik lapse-rate olduğu durumlarda hava nemce fakirdir ve her
100m. yükseldikçe sıcaklık 0,98 C düşmektedir. Yaş adyebatik lapse-rate
durumunda ise, hava nemce doygun ve her 100m. yükselin dikçe sıcaklık
0,65 C düşer. Dolayısıyla , havanın kararlı mı yoksa kararsız mı olduğu,
havada bulunan nem oranına da bağlı bulunmaktadır.

İzmir de Hava Kirliliğine Etki Eden Faktörler

a-Relief Faktörler

İzmir kent çevresi, relief özelliği olarak körfezi üç taraftan
çevreleyen çiğli, Karşıyaka, Bornova, narlı dere alüvyal düzlükleri ile
bu düzlükleri sınırlayarak yükselen dağlık bölgeler kütleler ve
sırtlardan oluşmuştur.

Körfezin doğu devamı üzerinde yaklaşık olarak doğu- batı yönüne çökmüş
küçük bir tektonik depresyon (çukur havza) bulunmaktadır. Bu depresyon
Bornova ovasını meydana getirmektedir. Ovayı üç taraftan çevreleyen
dağların yamaçları dik ve faylıdır. Havzanın tabanı genişçe bir alüvya
örtü tarafından kaplanır. Batıda deniz seviyesinden başlayan ova tabanı,
doğuya az bir eğimle yükselir ve hacılar kırı mekiğinde yükseklik 100
M. bulur. (tektonik hareketlerle çökmüş olan bu ova tabanındaki alüvyasl
örtünün kalınlığı 20-25 m. kadardır ovanın güney doğu kesiminde “Nif
dağı” (kemal paşa dağı) (1506 metre) nın ovaya inen yamaçları diktir ve
bu yamaçlar fay düzlemine tekabül eder. Güneyde İzmir e doğru, gittikçe
alçalan nif dağı kütlesinin uzantıları
Kuru dağ (1162m.) ve devamında altındağ, gökdere, kaynaklar civarında
300 – 400 m. yükseklikte sırt ve tepelerden ibarettir. Dağın u
kesimlerinde yamaç eğimi azdır. Buradan kadife kale yükseltisinin
doğrusundan geçen melez çayı vadisi ve gazi emir düzlüklerine geçilir
böylece Cuma ovasından İzmir körfezi ve Bornova ovasına geçişi relief
şartları hazırlanmış olmaktadır.

Bornova ovasının kuzey kenarına, batıda yamanlar dağı (1076m.) doğuya
devam mı üzerinde Manisa dağı (1513m.) ve güney yamaçları çevreler.
Manisa (sipil) dağı, Bornova ovasının kuzey doğusunda bulunan belkahve
eşiği ile (260m.)nif dağından ayrılır. Yamanlar dağı ve Manisa dağı
çevredeki öteki kesimlerle birlikte aynı tektonik rejimin etkisinde
kalmıştır. Buradaki kütlenin yamaçları fay dikliklerine tekabül ettiğine
göre, dağ kütlesi yükselmiş büyük bir blok olarak meydana gelmiştir.
Relief özelliklerinin bu durumuna göre, çevrede klimatik şartlarında
reliefe uygun metana geldiğini söyleye biliriz. Genellikle batıdan gelen
hafif hava akımları, körfez ile onu çevreleyen dağlık alanlar arasında
hapis olmakta ve kirletici kaynaklardan yükselen unsurlar belli bir süre
dağılmadan alt kısımlarda tutulmaktadır. Çevreden gelen yatay hava
hareketlerine kapalı olan kısımlarda, kirli havanın dağılma şansı
bulunmamaktadır. Şöyle ki, genellikle kuzey doğudaki belkahvre geçidi
üzerinde esen rüzgarlar, kirletici kaynaklardan yüklendikleri unsurları
güney batıya doğru taşımakta, buradaki önlerine çıkan sırtların
yamaçlarında bulunan yerleşim alanlarının ve körfeze doğru yaymaktadır.
Nif dağı ve batı devamındaki sırtlar ile kadife kale depe ile karşılayan
hava akımları, bu sırtları aşamadan konfeksiyonel bir dönüş yaparak
tekrar ova üzerine dönmektedir böylece, İzmir kent çevresinde, doğuda
belkahve ve pınar başından başlayarak batıya doğru alsancak ve körfeze
kadar çoğu zaman sisli puslu kirli bir şerit oluşturmaktadır. Gerçekten
Bornova ovasının güney yarısında da bu durum gözle izlene bilmektedir.
Bornova ovasında hafif olarak esen rüzgar varken pınar başı ışık kent,
altın dağ ve gül tepe semtleri adeta bir duman yığını ile kaplı olduğu
görünmektedir bu meteorolojik şartların yol açtığı kirli hava izmirin eş
derişim haritasında da kolayca gözlenebilmektedir.

Karşıyaka ve çiğli arasındaki küçük sanayiden ve ısınma nedeniyle bu
çevredeki evlerden yayılan kirli hava, kuzey sektörlü rüzgarlar la
körfezi geçerek, özellikle Alsancak yerleşim alanında yoğun kirli havaya
neden olduğu gözlenebilmektedir.
Bunun yanı sıra, rüzgara açık semtlerde daha temiz bir havaya
rastlanmaktadır. Ege kent, bayraklı sırtları, Atatürk mahallesi ve Evka
bölgesi bu şanslı semtlerden bazılarıdır.
b-İnsan faktörü

İzmir de, bu büyük kentlerden biridir. Hızlı nüfus artışı, çarpık
kentleşme burada da sorunlar yaratmaktadır. İzmir’in 1950 yıllarında
273140 olan nüfusu, 1986 yılı itibarıyla 1893720 rak***** ulaştığı
tahmin edilmektedir. Lent için bulunan ortalama nüfus yoğunluğu 12665
kişi/km² dir. 1985 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre 1487817 kişi olan
İzmir kent bütününde gece kondu ve kısmen gecekondu oranı toplam %47
lere ulaşmıştır. İzmir de geçe kondu ve kısmen geçe kondu olan nüfusun
ilçelere göre olan dağılımı şöyledir.


İlçeler Gecekondulaşma % Kısmen Gecekondulaşma %
Karşıyaka 41.03 6.75
Bornova 20.61 7.57
Merkez 36.60 5.90
Toplam 35.80 6.30
Çizelge1: İzmir’de Gecekondulaşma oranı

Toplam olarak %42.1 olan İzmir gecekondu bölgesi her yıl artan oranda
büyümektedir (sevgi 1986).

Gecekondulu nüfusun sosyo – ekonomik yapısına ilişkin sorunları ile
gecekonduların fiziksel mekana yansıyan sorunları, çarpık kentleşme
sürecinde giderek yoğunlaşmaktadır. Bunu sonucu olaraktan ekonomik
yönden alt düzeyde olan bu kesimin tükettiği yakıt da ucuz, SO2 oranı
yüksek kalitesiz yakıt olmaktadır. 1989 yılı kasım – aralık aylarında
büyük şehir belediyesi yetkililerinin SO2 oranı yüksek düzeyde olan
kalitesiz kömürün İzmir kentine girmesi yasaklaması yerinde bir karar
olmuştur. Hızlı kentleşmeye paralel olarak tüketilen kömür miktarında
büyük artış göstermiştir.
İzmir atmosferine bir yılda, metropol alanı içerisindeki sanayi
kuruluşlarından 13.000 ton, yakın sanayi kuruluşlarından 22.000 ton, ev
ısıtmalarından 22.000 ton, toplam 52.500 ton kükürt dioksit (SO2)
salındığı tahmin edilmektedir.
Nüfusla beraber artan trafik de, ayrıca İzmir havasını kirlettiği
görülmektedir. Motorlu araç sayısı her yıl artmaktadır.
Özellikle kış aylarında trafiğin yoğun olduğu Konak, Alsancak, Basmane,
Karşıyaka, Bayraklı, Üçyol kavşakları, mesai başlangıcı ve bitişi
saatlerinde yoğun egzoz dumanına maruz kaldığı görülmektedir.
Sanayi kesiminin yerleşim birimleri ile iç içe oluşu kirliliğin sadece
kış aylarında değil, bütün mevsimlere dağılmasına neden olmaktadır.
Bazı sanayi dallarının dağılışını incelendiğimizde şu sonuçlar
görülmektedir
Ana metal sanayi; Bornova, Altındağ, Karabağlar, Çiğli
Taşıt sanayi ; Bornova, Gaziemir, Karabağlar
Plastik sanayi ; Bornova, Gaziemir
Madeni Eşya ve Makine sanayi ; Gaziemir
Kimya sanayi ; Bornova, Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Kahramanlar,
Karabağlar, Çınarlı, Şaraphane, Buca
Çimento ve Toprak mamüleri sanayi ; Bornova, Altındağ, Kahramanlar
Bu sanayi dallarının baca gazı kirliliğine neden olduğu en modern filtre
taksa bile yine de önemli bir miktarda hava kirliliğine yol açacağı
yetkililerce belirtilmektedir.

4-HAVADA BULUNAN BAZI KİRLETİCİLER
a-Kükürt dioksit (SO2)
Bileşiminde kükürt bulunduran yakıtların yanmasıyla açığa çıkan keskin
kokulu bir gazdır. Bu , zehirleme özelliği olan gazı çıkaran maddelerin
başında kötü kaliteli katı yakıtlar gelmektedir. Bunlar, linyit,
asfaltit, fuel-oil ve gazyağı gibi maddelerdir. Yanma ile meydana gelen
kükürt dioksit (SO2) miktarı, yanmanın kalitesine ve yakıtın içinde
bulunan katkı maddelerine bağlıdır.
Artan nüfusa paralel olarak, atmosfere salınan kükürt dioksit miktarı da
artış gösterir. Kükürt dioksiti dengede tutan başlıca etmenleri şu
şekilde sıralamak mümkündür.
Yağışlarla yıkanarak suyla birleşen SO2 gazı sülfürik asit (H2SO4)
olarak zehirleyici etkisiyle suya veya toprağa karışır.
---Bitkiler tarafından emilerek.
---Su kütleleri tarafından absorbe edilerek.
---Taş ve toprak tarafından absorbe edilerek.
---Kimyasal reaksiyonlara girerek.
b-Karbon monoksit (CO)
Kokusuz, renksiz fakat zehirleyici bir gazdır. Yakıtların tam olarak
yakılmamasından kaynaklanan bir üründür. Havaya en fazla egzoz gazları
ile karışmaktadır.
Havaya aynı yoğunlukta olmasa bile birçok gazla beraber karışması aynı
zamanda hava ile aynı yoğunlukta olması tehlikeli gazların sinsiliğine
verilecek en önemli örnektir.
c-Duman (Toplam asılı partiküller)
Partiküller havada asılı olarak duran 0,1-10 mikron çapında olan katı
parçacıklardır. Yerleşim merkezlerindeki kirli havada, çoğunlukla
ısınmak için tüketilen yakıtlardan çıkmaktadır.
Bu maddelerin en önemli etkisi, solunum sistemi üzerinde yaptığı
tahriştir. Mide kanserine de neden olduğu bilinmektedir. Büyük bir kısmı
kansorejen etki yapar.
d-Azot dioksit (NO2)
Kimya sanayinde, egzoz gazlarında ve özellikle dizel ile çalışan makine
egzoz gazlarında bulunur. Solunum yollarında su ile birleşerek Nitrik
asit (HNO3) gazını oluşturur. Uzun süreli maruz kalınmalarda
akciğerlerde iltihaba yol açar. Aynı zamanda cilt bozulmalarına neden
olduğu gibi gözlerde de yanmalara neden olur.

ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Çevrebilimciler çevreyi canlı,cansız bütün doğal varlıkların ve doğadaki
insan yapısı öğelerin bütünü olarak tanımlarlar.Bu çevre, çeşitli insan
etkinlikleri sonucunda oluşan atıklar,duman,zehirli kimyasal maddeler
ve öbür zararlı maddelerle sürekli kirlenmektedir. Toprak,su ve hava
kirliliğinin yanı sıra gürültü ve radyoaktiflik gibi daha yeni öğeleri
de kapsayan çevre kirliliği günümüzde tüm dünyada önemli bir sorun
haline gelmiştir. Özelliklerle büyük kentlerde ve sanayi bölgelerinde
insan sağlığını tehdit eden ciddi boyutlara ulaşan ve 1970'lerden
başlayarak geniş kitlelerin ilgisini çeken çevre kirliliği aslında yeni
bir sorun değildir. Yeni olan, bu kirliliğin tüm dünyada ulaştığı ciddi
boyutlar ve insanların bu tehlikenin bilincine varmaya başlamalarıdır.
Ortaçağda özellikle kentler çok pisti, su kaynakları kirliydi ve salgın
hastalıklar hızla yayılırdı. Kentlerin koşulları zamanla iyileştrildi,
ama Sanayi Devrimi'nden bu yana hızla büyüyen sanayi üretiminin ortaya
çıkardığı atıklar çevre kirliliğine yeni boyutlar getirdi. Artan ve
belirli kentsel alanlarda yoğunlaşan nüfusun çeşitli etkinlikleri
sonunda ortaya çıkan atıkların yok edilmesi gittikçe daha karmaşık bir
soruna dönüştü. Artan enerji gereksinimini karşılamak için kullanılan
yakıtların dumanı havaya, akarsu ve denizlere boşaltılan atıklar suları
kirlitti. Kısa sürede çürüyüp ayrışarak doğaya karışan organik atıklara,
uzun yıllar bozulmadan kalan plastik,metal,cam gibi sanayi atıkları
eklendi. Çöplükler geniş alanlara yayıldı. Zehirli kimyasal ve
radyoaktif maddelerden oluşan atıklar bütün canlı varlıklar için tehlike
oluşturmaya başladı. Kirliliğin en yoğun olduğu yerlerde insanlar ve
hayvanlar ölmeye başladı, bitkiler kurudu. Doğadaki dengelerin bozulması
yaşamı tahdit etmeye başlayınca, daha çok sayıda insan çevre
kirliliğinin tehlikesini gördü ve bunun önlenmesini istemeye başladı.
Çevre kirliliğini önlemenin yolları aranıp bulundu. Ama , kirliliği
önleyecek bütün önlemler ek harcamalar gerektirdiği ve sanayi üretimini
daha pahalı hale getirdiği için bunların her zaman istekle uygulandığı
söylenemez.
Çevre kirliliğini azaltmak için en iyi çözüm atıkların sanayinin
hammadde gereksinimini karşılamakta kullanılmasıdır. Örneğin,
kullanılmış şişe ve camlar,metal,kağıt plastik atıkları bu maddelerin
yeniden üretiminde hammadde olarak kullanılabilir. Öte yandan, denizlere
boşaltılan atıklar önceden arıtılarak zararlı maddelerden temizlenmeli,
radyoaktif ve zehirli kimyasal atıklar özel koruyucular içinde yer
altına gömülmelidir. ABD'deki Love Canal olayı bu tür atıkların
tehlikelerini açıkça ortaya koymuştur. New York eyaletinde, Niagara
Çavlanı yakınında plastik ve kimyasal madde üreten bir fabrika,
1940'lardan başlayarak atıklarını fabrika yakınındaki eeski bir su
kanalına boşaltmış, daha sonra doldurulan ve üzeri killi toprakla
kapatılan kanalın üstünde okullar, evler yapılmıştır. Ancak 1971'de,
zehirli kimyasal atıkların killi topraktan sızdığıı ve bölgenin,
bazıları kansere neden olan kimyasal maddelerle kirlendiği belirlendi.
Sonunda Love Canal yöresi felaket bölgesi ilan edildi ve boşaltıldı.
Sızıntıyı önlemek ve kirlenmenin zararlarını gidermek için 20 milyon
dolardan fazla para harcandı.
Çöp Sorunu
Büyük bir kentten bir günde toplanan çöpler dağ gibi yığın oluşturur.
Hastalık taşıyan sinek, böcek ve farelerin üremesi için elverişli bir
ortam oluşturan bu çöplerin kısa sürede kaldırılması insan ve çevre
sağlığı açısından zorunludur.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, azot(%78), oksijen(%21), argon(%0,93), karbondioksit(%0,03) ve az
miktarda da diğer gazları içerir. Havanın doğaya ve canlılara zarar
verici hale gelmesi kirletici maddelerin artışıyla olmaktadır. Hava
kirliliği; atmosferde toz, duman, gaz, su buharı şeklindeki
kirleticilerin, insan ve diğer canlılara zarar verecek düzeye
erişmesidir. Aşırı kentleşme, endüstri ve taşıt araçları hava
kirliliğinin başlıca nedenleridir. Hızlı kentleşme, şehrin yanlış
bölgelere kurulması, yeşil alan azlığı ve çeşitli kömür gibi yakıtlar
havanın kirlenmesine yol açar.
Hava kirliliğinin etkileri
• Hava kirliliği solunum sistemi hastalıklarına ve akciğer kanserine
neden olur.
• Hava kirliliği atmosferde sera etkisi, asit yağmuru, ozon tabakasının
incelmesi gibi sorunlara yol açar.
Atmosferde buluna CO2 sera etkisi denilen bir yolla yeryüzünde yansıyan
ısıyı tutar. Dolayısıyla yeryüzü ısınır. Sıcaklığın artması halinde
iklim ve bitki örtüsünün değişeceği, şiddetli kasırgalar olacağı; kış
mevsiminde normalin üstünde bir sıcaklık görüleceği tahmin edilmektedir.
Buz dağlarının erimesiyle de büyük felaketlerin olacağı
düşünülmektedir. Bununla birlikte denizlerin yükselerek kıyıların sular
altında kalacağı bilinmektedir. Buna bağlı olarak da tüm dünya ikliminde
ve tarımda önemli değişikliklerin olacağı ileri sürülmektedir.
Atmosferdeki CO2 düzeyinin yükselmesi; yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelmekle ve enerjinin daha etkin kullanılmasıyla önlenebilir.
Günümüzde asit yağmurları en büyük sorunlardandır. Asit yağmurlarının
etkileri arasında yok olan ormanlar, hiçbir canlının yaşamadığı göller,
zarar gören yapılar ve sağlıklarını kaybeden insanlar vardır. Asit
yağmurlarına karşı elektrik üreten santrallerin bacalarına filtre
takılması ve araçların egzoz borularında katalitik dönüştürücüler
kullanılması gibi önlemler alınabilir.
Ozon tabakası yeryüzünde sıcaklık dağılımının belirlenmesinde
görevlidir. Bu tabaka yaklaşık 20-50 km yükseklikteki stratosferde yer
alıp, 3-4mm kalınlığındadır. Güneşten gelen ve canlılar için zararlı
olan mor ötesi ışınları süzer ve sıcaklığın dengede kalmasına yardımcı
olur. Ozon tabakası bazı kimyasal maddeler tarafından incelir.
Hava kirliliğine karşı alınabilecek önlemler
• Öncelikle fosil yakıt kullanım yerine doğalgaz, güneş enerjisi ve
jeotermal enerji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
• Sanayi tesisleri kurulurken yeşil alanların artırılması planlanmalı ve
sanayi atıkları havaya verilmemelidir.
• Arabaların egzozlarından çıkan gazlara önlem alınmalıdır.
• İnsanlar toplu taşımacılığa özendirilmeli ve yakıt olarak doğalgaz
kullanılmalıdır.
• Orman tahribatı önlenmeli, ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmeli ve
ozon tabakasına zarar verilmemelidir.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
Plansız kentleşme, tarımda kullanılan ilaçlar, gübreler, sanayi
atıkları, yağmur sularıyla havadaki asitlerin toprağa inmesi ve erozyon
toprağın kirlenmesine yol açar.
Hızlı nüfus artışı önemli bir sorundur. İnsanların büyük kentlere göç
etmesiyle çarpık kentleşme olmaktadır. Endüstri atıklarının toprağa
karışması, yeşil alanların tahrip edilmesi ve tarımda kullanılan çeşitli
ilaç ve gübreler toprağın kirlenmesine neden olur. Ayrıca nükleer
enerji ve radyoaktif maddeler önemli bir sorundur.
Toprağa bırakılan zararlı ve atık maddelerle toprağın özelliklerinin
bozulmasına toprak kirliliği denir. Kirlenen toprakta rengin değiştiği
ve verimin düştüğü gözlenir. Ayrıca topraktaki kirlilik çeşitli bitki,
hayvan ve mikroorganizmalara zarar verir.
Toprak kirliliğinin önlenmesi için;
• Evsel atıklar toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanmalı ve imha
edilmelidir.
• Verimli tarım alanlarına sanayi tesisleri ve yerleşim alanları
kurulmamalıdır.
• Sanayi atıkları arıtılmadan toprağa verilmemelidir.
• Tarım ilaçlarında ve gübrelemede yanlış uygulamalar önlenmelidir.
• Ambalaj sanayiinde cam, karton gibi yeniden kullanılabilir maddeler
seçilmelidir.
• Toprağı yanlış işleme ve yanlış sulama uygulamaları durdurulmalıdır.
• Otlak ve ormanlar korunmalı ve çoğaltılmalıdır.
• Nükleer santraller toprağa zarar vermeyecek yerlere kurulmalıdır.
• Ağaç sevgisi ve ormanların korunması konusunda insanlar eğitilmelidir

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Çevre Sorunu Olarak Hava Kirliliği, Etkileri ve Sonuçları Nelerdir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Çevre kirliliği ve çevre kirliliğine neden olan etmenler
» Atmosferin Faydaları Nelerdir?
» Ramazan Duaları Nelerdir?
» Organik Bileşikler Nelerdir?
» Inorganik Bileşikler Nelerdir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Kimya-
Buraya geçin: