Mustafa Denizli aslında Beşiktaş’a gayet modern bir futbol oynatmak
istiyor. Bu göze güzel gözüken futbolun temel planını da orta sahada
oluşturmak istiyor: Öyle bir orta saha ki, kimse tek bir bölgede, tek
bir görevden sorumlu değil. Orta saha ve hücum bölgelerinde sorumluluk
taşıyan, futbol bilgisi yüksek, teknik ve koşucu, inisiyatif
kullanabilen, her an yorum yapabilen, takımı ileri iten, kazanıcı,
karakterli, inatçı, kararlı, maçı kopartıp alacak bir orta saha...
Kasımpaşa o orta sahayı arka arkaya çökertti, “ne oluyor” demeye
kalmadan maçı yarım saatte alıp işi bitirdi. Çünkü Yılmaz Vural’ın da
gayet işlevsel; yumuşak ve rahat görünümlü ancak her takım karşısında
gol yaptıracak bir hücum yapılandırması vardı... Vural’ın çalışmaları
üstün geldi.
Kasımpaşa topu kazandığında, her futbolcunun aklında topu üçüncü bölge
önünde, yüzü dönük ve boş adamı bulmak var. Savunmadan hücuma kadar
30-40 metrelik deparlar yapan 2 de orta saha adamı bulduklarında
ataklar can yakıcı oluyor...
Daha maçın başında bu işi yaparak Ernst ile Uğur’un arkasına
geçtiklerinde ilk işareti vermeşlerdi. Hemen arkasından gelen kornerde
Uğur Merthan’ı arkasından kovalayınca çok garip bir de gol yediler.
Kornerde olmasa da Cenk’in golünde Ramazan’ın hem zamanlama hem de
defansı ile iletişiminde eksikliği vardı. Üçüncü gol defansın eylemiyle
gelse de “modern bir orta saha” hayalini yıkan pozisyon hatası ile
geldi...
Fark 3 olmasaydı, Beşiktaş maçı gene de çevirebilirdi ancak Kasımpaşa
rakibine blokların arasını açmamayı öğreten sağlam bir ders verdi.
Denizli Manisa maçından sonra “biz de 9 puanla çıkarız” demişti: “büyük
Mustafa”yı herkes sever ve sayar ama “büyüklenen Mustafa” kendisine
bile karşı çıkıyor...