ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Divan Edebiyatı Nazım Birimleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Divan Edebiyatı Nazım Birimleri Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Divan Edebiyatı Nazım Birimleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
Divan Edebiyatı Nazım Birimleri I231076_gsli

Divan Edebiyatı Nazım Birimleri Empty
MesajKonu: Divan Edebiyatı Nazım Birimleri   Divan Edebiyatı Nazım Birimleri EmptyPaz Haz. 06, 2010 3:31 am

Uyak (kafiye)
� Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir. Türk halk şiirinde ayak
olarak adlandırılır. Uyakta ses açısından benzeşen sözcüklerin anlam
bakımından farklı olmaları gerekir. Şiirde ses benzerliği yoluyla uyum
sağlamak ve genellikle okuru etkilemek amacıyla kullanılan uyak, sözlü
edebiyat ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir.
Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere ayrılır.
Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara "yarım uyak" denir. En
az bir hecedeki ünlü (sesli) ve ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak"
ya da "yalın uyak" adı verilir. Birden fazla hece arasındaki ses
benzerliği ise "zengin uyak"tır. Yazılış ve söylenişleri aynı olduğu
halde, anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle yada bu sözcüklerin yan
ana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası sonucu ortaya çıkan benzerliğe
"cinaslı uyak" denir. Uyak, divan edebiyatında aruz kadar büyük önem
taşımaktadır. Divan şiirini belirleyen temel ilkelerden biri uyak
düzenidir.

Beyit
�Şiirde sonları uyaklı, iki dizeden oluşan, kendi içinde bağımsız bir
yapısı ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir. Bir beytin her dizesi kendi
içinde bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede
de sürebilir. Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır.
Güçlü ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir
olarak da yazılabilir. Yada başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak
da ele alınabilir. Batı edebiyatında olduğu gibi Türk edebiyatında da
yaygın olarak kullanılır. Özellikle divan edebiyatı beyit temeline
dayalıdır.
Divan edebiyatında, bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya
ayrılır. Birinci dizenin ilk parçasına sadr, son parçasına aruz yada
harb denir. İkinci dizenin ilk parçası ibtida, son parçası acz yada
darb'tır. Sadr ile aruz, ibtida ile acz arasında kalan bölüm haşv olarak
isimlendirilir. Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra", uyaksız olanlara
"ferd" yada "müfred" denir. Divanlarda müfred bölümleri müfredat adıyla
ayrı bir bölümde toplanır. Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali"
denir.

Mısra (dize)
�Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir. Bir
ölçüye uygun olarak söylenmiş beyitin yarısına da mısra denir. En küçük
anlamlı nazım birimi olan mısra, bir şiirin parçası olabileceği gibi,
bağımsız bir bütün de olabilir. Yani tek mısralık şiirler de olabilir.
Divan edebiyatında kendi içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i
azade (bağımsız mısra) adı verilir. Ayrıca bir beyitin birbirinin
anlamlarını tamamlayan yada aralarındaki anlam bağı kesin olmayan
mısralarına da aynı isim verilir. Yetkinliği, sağlam yapısı, özlü ve
çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her zaman kolayca anımsanabilen,
dilden dile dolaşan mısralar "mısra-i berceste" yada şah-mısra diye
adlandırılır.



Bend (kıta)
�Şiirde iki yada daha çok mısradan oluşan birimdir. Şiirin içeriği ve
biçimine göre düzenlenir. Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü, uyak düzeni ve
mısra sayısı belirler. İki beyitlik kıtalara divan şiirinde rubai, halk
şiirinde dörtlük denir. Bu tür kıtaların uyak (kafiye düzeni) birinci
ve üçüncü mısraları serbest, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyelidir
(yani ab cb şeklinde.) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi
aralarında, ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani
ab ab) şeklinde de olabilir. Birinci, ikinci ve dördüncü mısraları
kafiyeli (yani aaba şeklinde) olan kıtalara nazım denir. Murabba,
muhammes, şarkı gibi nazım biçimlerinin her bendi de parça anlamında
kıta diye adlandırılır.
Divan şiirinde kıta mahlassız şiirdir ve mısraları arasında anlam
bütünlüğü vardır.Bir düşünceyi, hikmeti, nükteyi, yergiyi, övgüyü, yaşam
anlayışını konu edinebilir. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara
"kıta-i kebire" denir. Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız
şiirler olar yer verilir. Bu bölüme de "mukattaat" denir.

Aruz
�Divan şiirinin ölçüsü "aruz"dur. Aruz'da açık ve kapalı heceler çeşitli
kalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır. Şairler
eserlerini yazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır. Aruz,
esas olarak hecelerin uzunluğu kısalığı temeline dayanan şiir ölçüsüdür.
İlk kez Arap dilcisi İmam Halil bin Ahmed tarafından kullanıldı.
Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile
yetişen şairlerin Farsça'yı edebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun
Türk edebiyatına da girmesine yol açtı.
Aruzda heceler uzun ve kısa olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler çizgi
(-), kısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli
biçimlerde yan yana gelerek kalıpları oluşturur. Bu kalıplar yan yana
geliş biçimlerine göre, failatün, failün, mefailün ve benzeri değişik
adlarla anılır. Aruz ölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara
uydurmak gerekir. Aruzda sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak
her zaman olanaklı değildir. Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi
zaman da kısa okumak gerekir. Sık rastlanan bu iki duruma imale (uzun
okuma) ve zihaf (kısa okuma) denir. Zihaf, aruzda kusur sayılır.
Aruz ölçüsünde hece ölçüsündeki duraklar yoktur. Dizelerdeki hece
sayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun
kabul edilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük
sesli harfle başlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz
harfi kendisine çeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle
biten uzun hece kısa hece durumuna gelir. Bu duruma da vasl (ulama)
denir.
TÜRK HALK EDEBİYATI NAZIM BİRİMLERİ
HECE
�Türk Halk Edebiyatı nazımda hece ölçüsüne (veznine) dayanır. Bu nedenle
hece ölçüsünün tanımlanması gerekir. Hece, tek bir sesli harften yada
bu sesli harfin başına yada sonuna gelen bir yada birden çok sessiz
harften oluşan ses öbeğidir. Örneğin, o, ot, bir, git, kırk gibi. Kapalı
yada engelli denilen heceler sessiz harfle, açık yada engelsiz heceler
sesli harfle biter.



HECE ÖLÇÜSÜ (VEZNİ)
�Şiirde mısralardaki hece sayısının eşit olmasına dayanan ölçüdür.
Türkçe'nin yapısına uygun bir ölçüdür. Hecelerin sayısı parmakla
sayıldığı için "parmak ölçüsü" adıyla da bilinir. Türkçe'de heceler
uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal
özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkan verir. İlk
yazılı Türk edebiyatının ürünleri olarak bilinen Göktürk Yazıtları'nda
şiir bulunmamasına rağmen şiirsel özellikler taşıyan ve hece ölçüsüne
uyan bölümler vardır. Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lugati't Türk eserindeki
şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyet'i
kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece
ölçüsünün yalnızca tekke ve aşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol
açtı.
�Hece ölçüsünde kalıbı dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her
dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı "11'li hece ölçüsü" olarak
gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına "durgulanma", bu
bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de
"durak" denir. Kalıplar 2'liden başlayarak 20'lilere kadar çıkar. Az
heceli, yani 2'liden 6'lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece
gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür
kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır.
�Hece ölçüsünde durağın önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5
duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında
değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları
bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7'li,
8'li, 11'li ve 14'lü olanlardır. 7'li ölçü daha çok mani türünde
kullanılmıştır. 8'li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin
ölçüsüdür. 11'li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere aşık ve
tekke edebiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14'lü hece ölçüsüne ise daha
çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır.
HECENİN BEŞ ŞAİRİ ADIYLA BEŞ HECECİLER
Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke
yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini
şiire soktular.Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve
yiğitlik, işledikleri
başlıca konulardır.Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından
etkilenmiş ve aruzu
bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça
başarılı olmuşlardır. Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih
etmişlerdir.

Orhan Seyfi Orhon (1890-1972)
Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır.
Bazı şiirlerinde halk şiiri şekillerini kullanmıştır.
Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir.
Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz
Bir Kuştu.

Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967)
Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır.
Günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir.
Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır.
Eserleri: Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti.

Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)
Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır. Buna rağmen aruzu da
tamamen terk
etmemiştir.
Şiirlerinde Anadolu�u, memleket sevgisini anlatmıştır. Ferî konuları da
işlemiştir.başlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm,
kahramanlık,
ihtiras.
Lirik şiirleri vardır.
Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle.
Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman.

Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949)
Şiire aruzla başlamıştır.
Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra
Kurtuluş
Savaşı yıllarında millî duyguları ve tarihî kahramanlıkları işlemiştir.
Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü.

Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)
�ruza Veda�adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır.
Şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.
Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları
işlemiştir.
Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları,
Efsaneler,
Baykuş, Hayalet.
da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve
şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.

Beş hececilerin özellikleri
*Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih
etmişlerdir.
*Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde
başlamışlardır.
*Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra
heceye geçmişlerdir.
*Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve
yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir.
*Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler.
*Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler
aradılar.
*Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde
de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.
*Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur:
Faruk Nafız Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç,
Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ,
Orhan Seyfi Orhon

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
Divan Edebiyatı Nazım Birimleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Divan Edebiyatı
» Tanzimat Edebiyatı
» Dîvân-ı Hümâyûn (Divan-ı Hümayun)
» Eski Türk Edebiyatı
» Futbol dili ve edebiyatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Türkçe - Edebiyat-
Buraya geçin: