ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı Uyeol

Sitemizi REKLAMSIZ şekilde gezebilmek için, bütün bölümlere erişebilmek için ve tam anlamıyla faydalanabilmek için lütfen ÜYE OLUNUZ, eğer üye iseniz lütfen GİRİŞ YAPINIZ
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Rebellious
No-Post !
Rebellious


Favori Oyuncu : Metin Oktay
Mesaj Sayısı : 14623
Puan : 258171
Rep : 2564
Yer : Ali Samiyen
Cinsiyet : Erkek
Kayıt tarihi : 19/08/09
II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı I231076_gsli

II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı Empty
MesajKonu: II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı   II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı EmptyPaz Haz. 06, 2010 3:39 am

II. Meşrutiyetten sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafında kendilerine
Fecr-i Ati adını veren yeni bir nesil toplanmıştır. Kısa ömürlü olan bu
topluluk, Servet-i Füsunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm,
empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupa
Edebiyat ile Milli Edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır. Aruz'la şiir
yazan Fecr-i Ati şairlerinden tanınmış ve orijinali Ahmet Hacim'dir.
Başlangıçta Fecr-i Ati roman ve hikayecisi olan Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay ise, gerçek kişiliklerini Milli
Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir. Fecr-i Ati topluluğu dışında
kalan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı kendi
şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Milli Edebiyat
akımına katılan şairlerdir. Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla
kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati toplulukları büyük
hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil
ve üslupta Osmanlıcaydı sürdüren, milli kimlik ve kişiliğe ulaşamamış
bir edebiyat vücuda getirmişlerdir. Osmanlı imparatorluğunun dağılışı
sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı
Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin
geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu inanç sonucunda
Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada milli kimlik ve
kimlik arayışları başlamıştır. Türk Dili, Türk Vezni, Türk Zevki ve
Kültürü ile Milli konuları, Milli Ülküleri işleyen Türk Edebiyatı
ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Milli Edebiyat
akımı doğmuştur. Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve
şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en
önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf
Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Kor yürek, Kemalettin Kamu,
Aka Gündüz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit
karay, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl
Kısakürek, Halide Nusret Zorlutuna, Şükufe Nihal, Peyami Safa, Ahmet
Hamdi Tanpınar'dır. Cumhuriyet kültür, ideoloji, edebiyat alanlarında
Milli Edebiyatçıları hemen bütünüyle devralmıştır. Milli Edebiyat
akımının özellikleri, cumhuriyetin ilk on yılının da bir özeti
olmaktadır. Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de
şu şekilde belirtilebilir : Dilde yalınlık, halk edebiyatı şiir
biçimlerinden yararlanma ve hece ölçüsü, konu seçiminde yerlilik. Yalın
bir dille yazma, konularını hayattan ülke şartlarından seçme ve milli
kaynaklara yönelme ilkelerinde birlenilmiştir. İslamcı, Osmanlıcı,
gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan , bireysel eğilimli yazarlara
kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur. Çünkü artık söz
konusu olan Milli Edebiyat akımı kavramı değil, Milli Edebiyat
dönemidir. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik
fikirlerinin ön planda olduğu roman, hikaye, tiyatro eseri ve şiirler
verilmesine yol açmıştır.
Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi,
kendi kalarak Batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın
temelleridir. Bu dönemin bariz özelliği, Türk Romantizminin edebi
tezahürlerini göstermesidir. Adını 1912'den itibaren duyurmakla beraber
asıl şöhretini Milli Mücadele Devrinde kazanan Yahya Kemal Beyatlı,
ölümüne kadar saf şiir peşinde koşmuş bir mısra kuyumcusudur. İslamcı
şair olarak tanınan, başta İstanbul'da olmak üzere çeşitli şehir ve
ülkelerin geri kalmışlığını, çaresizliğini, aydınların yabancı amacını
anlatan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat (Safhalar) adlı şiir kitabı hem
aydınlar hem de geniş halk yığınları üzerinde büyük etki yapmıştır.
Gerek Mehmet Akif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı şiir dili ile
konuşma dili arasındaki uzlaşmalığı ve Türk diline zor uyan aruzun
engellerini ortadan kaldırıp yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler
yazmışlardır. Yahya Kemal Beyatlı sadece bir şair olarak değil,
medeniyet ve kültür araştırıcılığı, çok çeşitli fikri ve edebi
zenginlikleri şahsında toplamış, sohbetleri ile çığır açmış bir
edebiyatçı olarak da tanınır. Birinci Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş
savaşından sonra Türkiye'de meydana gelen en önemli olay, tarihe karışan
Osmanlı Devletiyle birlikte, onun dayandığı müesseseler, sosyal tabaka,
hayat felsefesi, dil ve üslubun ortadan kalkarak, yeni bir rejime,
zihniyete ve sosyal düzene dayanan yeni bir devletin kurulmasıdır.
Cumhuriyet devri, halk iradesine dayanan parlamento rejimini getirdi. Bu
rejimi kuran ilk nesil, Kurtuluş savaşını kazanan subaylar, İkinci
Meşrutiyet devrinde yetişen münevverlerdir. Hem büyük bir kumandan hem
de kültür ve medeniyet konularında ileri görüşlü olan Mustafa Kemal
Atatürk,bu münevverlerle birlikte Türkiye'nin sosyal, iktisadi ve
kültürel yapısını değiştiren inkılapları gerçekleştirdi. Cumhuriyet
devri edebiyatının ilk dönem eserleri bu siyasi, sosyal ve kültürel
çerçevenin etkilerini taşır. Cumhuriyet kuruluşunu hazırlayan
milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyetin
ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi. Cumhuriyet rejimi ve bu
devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadi müesseseler üstünde
başlarında büyük Türk sosyolog ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu
Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu. Gökalp'in Türkiye ve
Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere,
Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti.
1880 yıllarından sonra doğan, II. Meşrutiyeti, Balkan savaşını ve
Kurtuluş savaşını gören ve modern Türkiye Cumhuriyetinin aydın
tabakasını meydana getiren nesil, felaketlerle olgunlaşmış ve
zenginleşmiş hayat tecrübesine sahiptir. Halka ulaşabilmek ve onunla
bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine bu nesilden
yazarlar eserlerinde konuşma dilini kullandılar. Halk dilini kullanırken
gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat)
yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar. Genç Kalemler
Dergisinde başlayan bu çalışmalar başlangıçta Edebiyat-ı Cedide
topluluğunda yer alan ve II. Meşrutiyet devrinde Türkçülük akımına
katılan Ahmet Hikmet Müftüoğlu devrinin ilk dönem şairleri Türkçülerin
yaygınlaştırdığı sade dil ve hece veznini kullandılar. Memleket
gerçekleri ve bir ölçüde günlük hayat şiir konuları arasına girdi.
Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Orhan Seyfi Orhon
(1890-1972) ve Yusuf Ziya Ortaç'dan (1896-1967) sonra yetişen Faruk
Nafiz Çamlıbel (1898-1973) ile Kemalettin Kamu (1901-1948) Anadolu'yu ve
vasat insan tipini şiire soktular. Hece vezni ile serbest tarzda
şiirler yazan Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949) şiirleri tarihi ve
milli heyecanları yansıtır. Kendine has üslubu, vatan, coğrafya ve
tarihini İstanbul dekoruyla canlandıran Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)
hem şiirde hem de nesirde çok başarılı örnekler veren çok yönlü bir
edebiyatçıdır.
Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan Marksist ve materyalist bir
inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçe'nin estetiğini
Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilalci
şiirler yazdı. 1960'lı yıllardan sonra Türk Edebiyatı içinde yaygınlaşan
sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu. Ahmet Muhip Dıranas
şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir. Aynı nesilden
olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslup ve ruh yönünden zenginliğini
şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir. Türk Edebiyatında küçük
klasik hikaye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan
Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikaye kitapları 144 baskı yaparken
kendisi en çok okunan yazar oldu. Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve
Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikayeler,
birbirinden farklı iki yeni çığır açtı. Sait Faik, konuları İstanbul'da
geçen ve şahsi izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikayeler
yazdı. Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış
tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikayeler yazdı. Bu iki
yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük hayat ve
olayların, düşünce ve beklentilerin edebiyata akması başladı. 1940-1945
yılları arasında Türkiye II. Dünya Savaşına katılmamakla birlikte,
siyasi,sosyal,kültürel bakımdan büyük değişikliklere uğradı. İdeolojik
yönden Nazizm ve Faşizme karşı açılmış olan bu savaş bütün dünyada
olduğu gibi, Türkiye'de de batılı demokrasiye ve sosyalist akımlara
üstünlük sağladı. Türkiye, bu yeni kuvvetler dengesi içinde Tanzimat'tan
beri yöneldiği Batı medeniyetini ve örnek aldığı, Batı demokrasisini
tercih etti. Demokrasiye bağlı hürriyet ve tenkitle beraber sosyalist ve
Marksist görüşler de Türkiye'ye girdi. Şiirlerini 1941 yılında Garip
adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık'a ve onunla aynı tarzı paylaşan
Melih Cevdet Andan ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk
şiirlerinde yeni bir akım meydana getirdiler. Bu akımın esası, şiiri
öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye ve benzetmelerden
sıyırarak, duyuların yalın ifadesi haline getirmekti. Orhan Veli, bu
tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde
etkiledi. Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği vezin ve
kafiyeyi kullanarak sağladı. Tarancı mısra içindeki belirli durakları
kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı. Bu neslin
dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile varlık ötesi geçmiş ve gelecek
tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu. Sait Faik'in
eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci
hakimdir. Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü
Dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir. Asaf
Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi.
İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü Dağlarca,
şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle dolu orijinal
şiirler yazdı. Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde
ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını
anlattı. Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu
gibi, gittikçe derinleşen bir arka planı işlemiştir. 1950 yılından
itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı hayat görüşlerini
"toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan
gelen varoluşculuk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla
beraber eserlerinin kompozisyon ve üslubunu da değiştirdi. Son kırk
yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü,
milli ve dini yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik
tercihler doğrultusunda fevkalade çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok
kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir.
Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen
yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni
edebiyat geleneklerine katkıda bulunmakla beraber, bunlar hakkında
içinde yaşarken objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki
yerlerinin belirlenmesi mümkün olamamaktadır. Özellikle 1960'lı
yıllardan sonra gelişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış
olması feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde
yer almasını sağlamıştır. 1850-1986 yılları arasında isimleri en çok
duyulan ve okunan roman ve hikayeciler şöyle sıralanabilir : Halide
Nusret Zorlutuna, Nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K., Attila
İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa
Necati Sepetçioğlu, Firuzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar,
Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas
Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun taner, Mustafa
Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim
Özdenören, Şevket Bulut.
Bu dönemin şairleri: Behçet Kemal Çağlar, Necati Cumalı, Ümit yaşar
Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Atilla İlhan, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet
Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlu, İlhan Geçer, İlhan Geçer, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Turgut
Uyar, Sezai Karakoç, Bahaettin Karakoç'tur.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.arenafutbol.org
 
II.Meşrutiyet sonrası Türk Edebiyatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eski Türk Edebiyatı
» Türk Edebiyatı Dönemleri
» Tanzimat Edebiyatı
» Divan Edebiyatı
» Futbol dili ve edebiyatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ArenaFutbol | Futbol'a Dair Her Şey :: AF Cafe :: Eğlence :: Hazır Ödev ve Tezler :: Türkçe - Edebiyat-
Buraya geçin: